15 Mayıs 2003
Mustafa Kemal kadar taş düşsün başınıza demekten alamıyorum kendimi. Farkında mısınız Atatürk’e saldırmanın, onun ve eseri cumhuriyeti orasından, burasından çekiştirmenin dayanılmaz hafifliği yine hortladı. Mustafa Kemal ve devrimci arkadaşlarının yarattığı Türkiye Cumhuriyeti, bugünkü değerlerimizin ve uygar dünya ile buluşmuş olmamızın sembolleri. Bugün bizi ayakta tutan kavramların içini onların ortaya koydukları doldurdu. Şimdi öncelikle bu kavramların içini boşaltma, sonra da yerine zırvalar koyma telaşındalar.
Başarısız olacaklar. Türkiye’de o sessiz çoğunluğu oluşturan, adını cumhuriyetle beraber ‘Halk’, ‘Yurttaş’, ‘Vatandaş’ olarak alan kitle buna izin vermez. Türkiye bir daha o karanlıklara dönmez.
Birileri bundan rahatsızlık duyabilirler. Duysunlar. Türkiye Cumhuriyeti ile, onun uygar yüzüyle hesaplaşmak isteyen karanlık düşünceliler bulunabilir. Bunlar hak ettiklerini bulurlar. Ama önemli olan bunların kafasının anlaşılabilmesi durumudur. Arkasına saklandıkları kurumların, güçlerin, eyyamların sesi olarak çıkıyorlar karşımıza. Üzerlerine gidince başlıyorlar, Mustafa Kemalci olmaya. Bunların oyunlarına gelmeden, gerçek yüzlerini ortaya çıkartmak lazım.
* * *
Erzurum’da bir sendika konferansına katılan yakınım, tuvaletlerdeki pisuarların söküldüğünü görmüş. ‘Olur mu yahu, bu ne demek’ deyince, açıklamaya başlamışlar:
‘Ağabey bir Müslüman erkek ayakta yapmaz çişini. Oturarak yapar. Peygamber Efendimiz de öyle yapmaz mıydı?’ Kızmış yakınım, ‘Şimdi mi aklınıza geldi bu. Bir yıl önce yok muydu kafanızda. Peygamber Efendimiz temiz bir insandı, o da döneminde pisuar olsaydı kullanırdı. Ayıp ediyorsunuz’ demiş. Tuvalet için otele gitmiş.
Bu kafa Türkiye’de yelken almış gidiyor. Irak, İran, Suriye yani Ortadoğu’nun geri kalmışlığının dayanılmaz cahilliği dalga dalga esiyor. Bu cehalet değil mi Irak’ta bugün yaşananların müsebbibi. Bunu görmeyenler, karanlık kapılarına gelene kadar çıkarları için bekleyeceklerdir. Ayıp ve yazık ediyorlar.
Doktoru, savcısı, yargıcı, öğretmeni, hastabakıcısı, hemşiresi, vasıflı elemanı olmayan, bunları yetiştirmekte zorlananlar, sonra zorbalara sosyal anlayışlarını zorla kabul ettirmeye çalışanlara elbette teslim olurlar. Bugün Türkiye’nin karşısındaki en önemli sorun budur. Türkiye sosyal yaşam dayatıcılara çağdaş Türkiye’nin ışığıyla karşı durmak zorundadır.
* * *
Türkiye’de eğitim, cumhuriyeti kuranların en çok önem verdiği şeydi. O kuşaklar sayesinde Türkiye modern dünya ile buluştu. Bugün cehaleti hortlatmak isteyenlere yine eğitimle karşılık vermek durumundayız. Ama eğitim sistemimiz karşısına bir rövanş alırcasına tarikat kurumları çıkıyor. Laiklikle hala uğraşıyorlar. Oysa varlık nedenleri laiklik. Milli Eğitim Bakanımızı bu kafalarla mücadeleye davet ediyorum. Hükümeti AB sürecinde cehaletle, aymazlıkla, kadercilikle, bilimdışılıkla mücadeleye çağırıyorum. Görev onların.
Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Mustafa Kemal ve arkadaşlarının yenip bu topraklardan attıkları ülkelerle İngilizler’le, Fransızlar’la, İtalyanlar’la, Yunanlılar’la savaş sonrasında düzeyli ve Türkiye’nin lehine ilişkiler kurdular. Muasır medeniyet, uygar dünya orada olduğu için yüzlerini oraya döndüler. Bugün AB ilkeleri ve modern dünya ile kucaklaşma konusunda o kadroyu veya onların izinden gidenleri suçlamaya vicdansızlık denir en azından. Türkiye’de hiç kimse AB’ye girmek konusunda ayak falan süremez. Hedefi koyan Mustafa Kemal’dir. Elbette ki AB sürecinde Türkiye’nin hakları, hukuku savunulacaktır. Bunun tersi ayıp olmaz mı?
* * *
Mustafa Kemal bir put, tapınma aracı, ağlama duvarı değildir. Mustafa Kemal, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın bir kahramanı, bilime değer veren lider, Türkiye’yi bugünlere taşıyan eğitim ve sosyal yapının çekirdeğini oluşturan önderdir.
Bugün görev onun bayraktarlığını yaptığı uygarlıkla bütünleşme, Türkiye’yi büyük ve güçlü yapma düşüncesini en az onun gerçekleştirdiği başarılara denk çalışmalarla ileriye götürmektir.
Bunlar içimizdeki Mustafa Kemal eleştirileri karşısında düşündüklerim. Bir de dışardan gelen eleştiriler var. Onlara sadece gülüp geçmek gerek. Bugün Türkiye’ye bakanlar bu eleştirilerin ne denli yersiz ve maksatlı olduğunu anlarlar. Mustafa Kemal’i olmayan komşu ülkelere bakıp, Türkiye’yi değerlendirsin AB raportörleri, o zaman görelim bakalım ne oluyormuş.
Türkiye’de Mustafa Kemal’in askerleri, yani çağdaş-uygar dünya isteklerinin savunucuları sadece Türk Silahlı Kuvvetleri değildir. Türkiye’de askerlere sıra gelmeden, çağdaş uygarlığa sahip çıkacak o kadar çok insan ve kurum ortaya çıkar ki, o Batılı raportörler ile içerdeki aymazlar şaşar kalırlar.