25 Haziran 2003
Bugün köşe yazımı bir dosttan aldığım mektuba ayıracağım. İzin almadım yayınlamak için. Ama beni bağışlayacağını umuyorum ve izin vermiş saymasını diliyorum. Tarih yazılıyor, yarın başımıza ne geleceği belli mi olur? Biz de bir bakarsınız ‘bir varmış bir yokmuş oluruz’. Yaşarken ve geciktirmeden elimizdekileri açıklayalım. Mektupları bile. Sonrasında ne söylerse söylesin kirli ağızlar. Gerçeği halk bulur ve bilir nasıl olsa.
Kimseye güvenmedim
Onu herkes iyi tanır, bilir: Zekeriya Temizel. Hani şimdilerde linç edilmek istenen ‘Temizel’. Böyle olur bizde işler, demiştik ya önceden aynen gerçekleşiyor. Kirliler yarışında birinciliği temiz olanın üzerine en çok çamur atan alıyor. Bunları açık açık yazdım, artık sözü Zekeriya Temizel’e bırakıyorum:
Sevgili dost:
Bugünkü yazın üzerine hemen telefon edip duygularımı aktarmak istedim ama, duygularım söze dökülemeyecek kadar yoğunlaşmış ve sululaşmıştı. Yazıyı eşime okurken bile boğazımdan istem dışı seslerin çıktığını fark edince, konuşamayacağımı anlayıp, en iyisi kısa bir mektup göndermek dedim.
Biz görevlerimizin gereğini yerine getirirken kimseye güvenmedik ama, namusluların da namussuzlar kadar yürekli olduğu bir toplumda olduğumuzu varsaydık. Bize güç veren bu varsayımımızdı.
Bizi asıl üzen ise şimdi bu varsayım konusunda kuşkuya düşmek.
Sen ve senin gibi birkaç yürekli ses dışında herkes sinmiş.
Saldırıları desteklemeye o kadar teşne bir güruh var ki, haberleri manşetlere taşıyanlar bile en basit mantık hatalarını görmüyorlar.
Türkiye tertemiz
Önce beni Yüce Divan’a sevk ediyorlar (doğru daha aşağısı bizi kesmez), hatalarını tamir etmek yerine, yazılmamış raporları düzelten haberler yapıyorlar.
Linç psikolojisine girmişler gözleri bir şey görmüyor. Eğer yolsuzluklar komisyonu benimle ilgili suç duyurusuna bu kadar odaklanmışsa, Türkiye de tertemizdir ve yolsuzluk sorunu yok demektir.
Sevgili dost,
Bizler yasal sorumluluklarımızı tavizsiz yerine getirirken gelecekte nelerle karşılaşacağımızı da kestirebiliyorduk. Dolaylı ve doğrudan aldığımız tehditlerin hesabını bile tutmak olanaksızdı. Bizlerin toplumun içine çıkamaz hale getirileceği konusunda uluorta yeminler ediliyor, komplolar hazırlanıyor, hakkımızda haber değeri taşıyan kırıntı getirenlere servetler, aleyhte yazı yazacaklara da işler öneriliyordu. Servet sahibi olanlar çıkmadı ama iş bulanlar oldu.
İntikam alınacağı açıktı
Toplumun çıkar mevzilerini işgal edenlerin buraları kolay kolay terk etmeyecekleri, rahatlarını kaçıranlardan da intikamlarını alacakları açıktı.
Ne yapacaktık? Bu tehditlere boyun mu eğecektik?
Elbette hayır. Tehditlere kulak asmadık, yasaların bize yüklediği görevleri yerine getirmek için gerekenleri yaptık.
Bu seferki saldırılar yurtdışında bulunduğum döneme denk geldi. Saldırıları gecikme ile öğrenebildim.
Söylenenler senin de belirttiğin gibi üç yıldır tekrarlanan bir konu ile ilgili.
Konunun benimle doğrudan bir ilgisinin olmadığı, kurumun hiyerarşisi içerisinde gerçekleşmiş bir işlem olduğu, yapılan işlemin suç oluşturacak bir niteliğinin bulunmadığı, bu işlemde mali sorumlulukları bulunanlar hakkında gereken yasal yollara gidildiği defalarca resmi ağızlardan bile açıklanmış ama ne gam, birileri Zekeriya Temizel için suç yaratmaya karar vermişler.
Bir kişi az, iki kişi çok
Sen gerçeği görüyorsun. Nitelikleri belli kişilerin amaçlarını ortaya koyabiliyorsun.
Ya tüm bunları en az senin kadar bilip de sinmişlere ne demeli?
Bu düşüncelerle boğuşup demokrasi anlayışımızı yeniden sorgularken yazını bana ulaştırdılar. Okuduktan sonra umutsuz olmak için neden yok, bu meydan asla boş kalmayacak, dedim. Kaç kişiyiz tam olarak bilmiyorum ama en az ikiyiz. Mücadelede kalmak için iyi sayı. Bu sayıya sözle destek verip de henüz eyleme geçmeyenleri de katarsak çoğuz.
Şimdi, düşüncelerimi ve uğraşımı yeniden demokrasi ve hukuk zeminine çektim. Bize inanan ve güvenen dostlar olduğu sürece çabalarımızın boşa gitmeyeceğine inancım yeniden pekişti. Sağol, ellerine sağlık. Sevgi, dostluk dileklerimle. Zekeriya Temizel