08 mart 2001
Devletin denetimini yapan, daha doğrusu yapmaya çalışan, Sayıştay Başkanlığı’nın 2000 Yılı Mali Raporu’nu okudum. Bravo… Türkiye’nin nasıl batırıldığını, nasıl kötü yönetildiğini, yolsuzlukların, hırsızlıkların hükümetler eliyle nasıl finanse edildiğini o kadar güzel anlatmışlar ki… İşte örnekler:
– Hesap verme sorumluluğu ve şeffaflığın temeli bütçedir. Bütçe döner sermayeli işletmeler, fonlar, sosyal tesisler, vakıflar, dernekler, işletmeler ve özel hesaplar gibi kuruluşlara kaydırılmıştır. Bunlar bütçe ile yarışır bir düzeye gelmiştir. Denetimleri yapılamamaktadır. Bütçe dışı gider ve gelirler oluşturulmaktadır. Kayıt dışı bütçe işlemleriyle hangi işlerin finanse edildiği belirlenememektedir. (Cumhurbaşkanı da buna kızgın.)
– Bütçe merkezi hükümet faaliyetleri hakkında eksik bilgi vermektedir. Bu şekilde bütçe açığı olduğundan az gösterilmektedir. 1997 yılında bütçe açığı 2.2 katrilyon lira iken, net borçlanma hasılatı 3 katrilyon lira oldu. Bu durumda gerçek açık 2.2 değil 3 katrilyon liradır. 1971 yılından 2000 yılına kadar geçen dönemde kayıt dışı bütçe tutarı 116 milyar dolardır. Bu tutar bütün kontrol mekanizmalarının dışında, Meclis iradesi ve bilgi olmadan harcanmıştır. Aradaki fark bir nevi gizli bütçe açığıdır. (Bu paralarla kimleri zengin ettiler dersiniz? Hükümetlere nasıl güvenirsiniz?)
– Yöneticiler kamu fonlarını aşırı risk alarak yönetmekte, devlet adına yüklenilen risklerin gerçekleşmesi durumunda, risk almaya karar verenler bu işlemlerin sonuçlarına katlanmamaktadırlar. Hükümetlerin mali disiplinlere aykırı uygulamaları görev zararı denilen kamu borçlanmalarını doğurmaktadır. Bunların saptanmasında kayıtsızlık nedeniyle ciddi güçlükler vardır. Saptanabildiği kadarıyla 1999 sonu itibariyle bu zarar 13 katrilyon lirayı bulmaktadır. (“Verdimse ben verdim” diyerek Türkiye yönetenlerin 40 yıllık marifetlerinden biri. Kamu bankalarının arpalık olma durumu…)
– 1999 sonunda devlet borçlarının GSMH’ye oranı yüzde 83.4’e ulaşmıştır. Ancak resmi rakamlarda bu oran yüzde 66 olarak görünmektedir. Maastrich kriterlerine göre devlet borçları milli gelirin yüzde 60’ını aşmamalıdır. Borç yükünün ağırlığı bir kısım devlet borçlarının gizlenmesi eğilimini doğurmakta ve gerçekte ağır borçlu ülkeler sınıfında olan Türkiye, orta derecede borçlu ülkeler arasında gösterilmektedir. (Yurttaşından başka kimseyi kandıramayan yönetime ne ad verilir?)
– Özel sektör ve kamunun dış borç yükü inanılmaz artmaktadır. Yıllık ortalama 6 milyar dolar civarında stok artışı gerçekleşmektedir. İç borçlanmada oluşan yüksek reel faizler nedeniyle özel sektör dış finansmanı iç borç yoluyla Hazine’ye satmakta, bu yolla açmaz büyümektedir. Bir kriz anında dış borç nedeniyle 35 milyar dolar döviz çıkışına neden olunacaktır. Rezervlerimiz bunu karşılamakta yetersizdir. (Şu an 106 milyar dolar dış borç, 20 milyar dolar rezerv var.)
Şimdi niye battık, anlaşıldı mı efendim?
“Yol…” halleri
Türkiye’de iyi olana iyi, kötü olana kötü, doğru olana doğru diyemeyiz. Kurnazlığımızın da, kuzular kadar sesiz oluşumuzun sırrı da burada galiba? işte örnek:
Yol: Bir yerden bir yere gitmek için aşılan uzaklık.
Mecazi anlamı: Bir amaca ulaşmak için başvurulması gereken çare, yöntem.
Yollu: Yolu herhangi bir nitelikte olan. (Bozuk yollu bir mahalle.)
Mecazi anlamı: Kolayca elde edilen kadın.
Yolsuzluk: Yolsuz olma durumu. (Yolsuz bir köy.)
Mecazi anlamı: Bir görevi, bir yetkiyi kötüye kullanmak. Suiistimal, nizamsızlık.
“Yolunu bulmak” ne anlama geliyor dersiniz?
(Kaynak, Dil Derneği Türkçe Sözlük)