12 Eylül 2001
Orhan Aslıtürk… Türkiye’nin naylon fatura, kara para aklama ve hayali ihracat işlemlerinin bir numaralı zanlısı. Etrafında siyasetçi, bürokrat ve mafyadan bir koruma duvarı bulunan Aslıtürk, Londra’da yaşıyor. Kaçak. Kırmızı bültenle aranıyor. Aslıtürk’ün bir marifeti de sahte pasaport kullanmasıymış. Aslıtürk bu sahte pasaportuyla yurtdışına gidip geliyormuş. Neden diye sormaya gerek var mı?
Asltürk’ün, başka bir ada çıkarttırdığı bu sahte pasaportu ile saptanan giriş çıkışları şöyle:
13.11.1996 günü çıkış 21.11.1996 günü dönüş, 07.02.1997 çıkış 15.02.1997 dönüş, 07.08.1997 çıkış 14.08.1997 giriş, 18.09.1997 çıkış 24.09.1997 giriş.
Orhan Aslıtürk bu sahte pasaportu ile, saptanan tam dört giriş çıkış yapmış. Pasaportta Orhan Aslıtürk’ün kendi fotoğrafı var. Ama diğer bilgilerin tamamı sahte. Baki Gökay sahte adını kullanan Aslıtürk’ün bu pasaport ile yaptığı giriş çıkışlarla neyin peşinde olduğu henüz saptanamadı.
Aslıtürk adı Türkiye’de mali suçlar açısından bir milat. Naylon fatura işlemleri onunla birlikte bir sektör haline geldi. Bunu kurumlaştıran, hatta holdingleştiren kişi Aslıtürk. Son zamanlarda Türkiye’ye dönmesi konuşuluyor. Hakkındaki pek çok dava zaman aşımından düştü. Bir kısmı af yasası kapsamına girdi. Aslında bir bütün olarak görülmesinde büyük yarar bulunan davalar sekiz ayrı parçaya bölündü. Sekiz ayrı ile dağıtıldı. Bütünlük yok oldu. Şimdi her bir ilde ayrı ayrı görülecek davalar. Bu da adli açıdan ne kadar doğru bir karar tartışılır. Bana göre hepsi bir ilde ve bir mahkemede görülse yargılama daha sağlıklı yapılabilirdi.
Aslıtürk ile en son görüşen kişi, “eski” yargıç Ahmet Yılmaz. Burada eski tanımının altını çizmek istiyorum. Çünkü dün ulaştığım bilgiler Ahmet Yılmaz’ın halen görevde bulunan bir yargıç olduğu şeklindeydi. Danıştığım kaynaklarım İstanbul’da görev yapan bir başka yargıçla karıştırmış Ahmet Yılmaz’ı. Ama bugün ortaya çıkan bilgiler ışığında bir düzeltme yapıp siz okurlarımdan özür dilemem gerekiyor. Pasaport hanesinde hakim ibaresi bulunan Ahmet Yılmaz ile dün görüşme olanağı buldum. Bunu aktarmak istiyorum. Ahmet Yılmaz bir yıl önce yargıçlık mesleğini bırakmış. Şunları anlattı:
“Ben bir yıl önce yargıçlık mesleğini bıraktım. Orhan Aslıtürk ile Londra’da buluştum ama bir alacak tahsili konusunu görüştüm. Şimdi bir finans kurumunda çalışıyorum. Bu kurumun alacağı konusunda görüşme yapmak için gitmiştim Londra’ya. Buluştuk ve konuştum. Havaalanında uçak biletimi kendisi aldı. Çünkü uçağı kaçırdım. Bileti o ödemek istedi. Ödedi. İstanbul’a gelince polislere kırmızı bültenle aranan kişinin tahditli olup olmayacağını da meraktan sordum. Çünkü kendisi ben gelip gidemiyorum diyordu. Pasaportumda halen hakim yazıyor. Ama bu pasaportumu değiştirmediğim için” dedi.
Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk ile de görüştüm. Türk, Yılmaz’ın 1998 yılında yargıçlık mesleğine Kütahya’da başladığını, 19 Haziran 2000 tarihinde de meslekten ayrıldığını ifade etti. Bu tür olayların yargıçlık mesleğinin saygınlığını zedelediğini belirten Türk, olayda bunun söz konusu olamayacağını kaydederek, “Burada kişi yargıçlığı bırakmış. Pasaportunun meslek hanesini de değiştirmesi lazım” dedi.
Ben de bu hatamı böylece düzelteyim.
Ancak Orhan Aslıtürk gerçeği orta yerde duruyor. Bu gerçeğin altında Türkiye’nin 2 milyar dolara yakın naylon fatura, hayali ihracat, karapara olgusu var. Bu karanlık olayı Türkiye’nin mutlaka aydınlatması gerekiyor.