30 Nisan 2001
DSP’nin 5. kongre salonunda gözlerim Zekeriya Temizel’i aradı. DSP’nin en önemli adlarından biriydi. Yoktu. Telefon ettim evinde idi. Kongreyi televizyondan izliyordu. “Davetiyeniz yok muydu? Siz çağrılmadınız mı? Partili değil misiniz?” diye sordum. “Davetiye gelmedi. Çağrılmadım da. Ben BBDK’ya seçilirken yasa gereği partiden istifa etmiştim. Sonra hiçbir çağrı almadım” dedi. İlginç. Oysa Bülent Ecevit 33 dakika süren konuşmasında en çok alkışı Zekeriya Temizel’in banka operasyonlarıyla ilgili bölümlerinde aldı. Ama Temizel’i salona almadı.
Ayrıca ilgimi çeken bir başka ayrıntı da kongre salonunda Hüsamettin Özkan’ın oturduğu yerdi. En arkalarda, sonlarda. Özkan’ın sorunlar yaşadığı dile getirilen Rahşan Ecevit ile arasının açıklığının göstergesi bence bu. Rahşan Hanım hükümet ile partiyi ayrıştırmış gibi geldi bana. Bülent Ecevit’e, Özkan konusunda aynı fikirde değiliz diyor. Bu ayrımı Bülent Ecevit de kabul etmiş mi ne?..
Bir de ilk kez bir başbakanın arkasında partiden, Meclis grubundan veya kabineden kimseler oturmuyordu kongre sırasında. Arkada polisler vardı. Oysa bu çok önemlidir. Genel Başkan ve yardımcısı eşi birlikte en önde, arkada polisler, geride milletvekilleri! Sonra Bülent Ecevit’in konuşması. Bana hiç tek başına iktidara talip bir partinin vaat ve söyleminde gibi gelmedi. Yenileşme ihtiyacı hiç yoktu. Daha çok icraatın içinden konuşması gibiydi. Bolca da savunma…
Amerika ne istiyor?..
Amerika Cavit Çağlar’ı tıpkı öngördüğümüz gibi ilk uçağa bindirip hemen yolladı. Ama nedense New York’ta Çağlar’ın hemen yakınında olan Mustafa Kefeli, hani şu Nesim Malki cinayetinin, banka hortumlama işlerinin kara kutusu olan adam, Amerikalılar tarafından yakalanıp Türkiye’ye iade edilmiyor. Amerika Türk suçlular arasında nedense ayrımcılık yapıyor. Neden?
Alaattin Çakıcı da yıllarca Amerika’da kalmış hiç dokunulmamıştı. Oysa Kefeli şu an Florida eyaletinde bir eli yağda bir eli balda yaşıyor. Güvenli site içindeki villasında Mustafa Kefeli, Serpil Kefeli ve Zeynep adlı akrabaları olan bir genç kız, ev işlerine bakan hizmetli, keyifle dolaşıyorlar. Türkiye kırmızı bültenle arıyormuş. Amerikalıların umurunda değil.
Oysa Cavit Çağlar’ın gözünün yaşına bakmadılar. Neden? Kefeli New York’ta sık sık Türkiye’de iken sekreteri olan Mine Özen’le buluşuyor. Ne mi konuşuyor? Onu Amerikalılara sormak lazım. Bu buluşmaları ve konuşmaları dinliyorlardır herhalde. Türkiye’yi dinleyip, Amerika’yı atlarlarsa ayıp olmaz mı? Kefeli ve diğerleri neden yakalanıp Türkiye’ye gönderilemiyor, ben bunu düşünüyorum şimdi. Torpili kim acaba?
Aydın Genç’in açıklaması
Bursa Emniyet Müdürü Aydın Genç, İstanbul Valisi Erol Çakır’ın 10 yıl önce devrettiği silahının bir hayali ihracat zanlısında yakalanmasıyla (zanlı mahkemece serbest bırakıldı) ilgili yazım üzerine bir açıklama gönderdi, özetleyerek yayımlıyorum:
“Siyasette ve ekonomideki çalkantıları biliyoruz ve yaşıyoruz. Ülkemizin esenliği için her fedakarlığı yapmaya hazırız. Ama iç politika çekişmelerine bizlerin çekilmesine sizlerin de izin vermeyeceğini biliyor ve umuyoruz. “Halkın doğruları öğrenme hakkı” doğrultusundaki çalışmalarınızı takdirle izliyoruz. Ancak son günlerde belirlediğiniz gündemde bize atfedilen değerlendirmelerinize katılmak mümkün değildir.
Adli araştırmanın bu aşamasında gizlilik kalkar, aleniyet esas olur. Zaten sizin yaptığınız işlev de budur. Basınımıza bu dönemde intikal eden ve tartışma konusu yapılan “silah”la ilgili ilk bilgiler güvenlik kuvvetlerimizden intikal etmemiştir. Zanlının savunmasının alenileşmesinde makamımın kast ve taksiri söz konusu değildir. Ayrıca bu konuda basına bilgi sızdırıldığı iddiasına karşı da tahkikatı başlatmış bulunuyorum.
Bursa’da vatandaşlarımız Emniyet Teşkilatımızın işlev ve eylemleri ile tahrikatçı zihniyetin umutlarını da tek tek yok ettiğini rahatlıkla müşahede edebilirsiniz. Cumhuriyet devrimlerinin bekçisiyiz. Ancak ulusumuza ait olan bu ortak düşünce sadece bizim tekelimizde değildir. Çünkü, ulusa aittir.”