26 Mayıs 2003
Ankara bugün çok önemli bir toplantıya tanıklık edecek. Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün basınla yapacağı toplantıda dile getireceği açıklamalar, Türkiye’nin bundan sonraki yol haritasının ana unsurlarını ortaya koyacak. Aslında askerin bugüne kadar ortaya koyduğu yaklaşımdan çok farklı olmasa gerek Hilmi Özkök’ün dile getirecekleri. Ama AKP iktidarının uygulamaları karşısında rahatsızlıklarını sürekli vurgulayan ordunun; kendi misyonu ve Türkiye hakkındaki düşüncelerine birinci ağızdan bir kez daha tanık olacağız.
Hilmi Özkök, açıklamalarında çok diplomatik ama etkin bir dil kullanıyor. Bunu hem YAŞ kararlarının imzalanmaması nedeniyle dönemin Başbakanı Abdullah Gül’ü eleştirirken gösterdi, hem ikinci tezkere konusunda yaptığı açıklamalar esnasında. Üslubu ve siyasetçilere karşı takındığı yumuşak tonu nedeniyle ‘Demokrat Paşa’ olarak da anılıyor. Ama kararlılığı onu Türkiye’nin yol haritasında ‘şahin’ de kılıyor zaman zaman. YAŞ ile ilgili basın toplantısında ayrıca Diyarbakır konuşmasında bu tavrını görmek mümkün.
Türk Silahlı Kuvvetleri hakkında İngiliz ve Amerikan kaynaklarının bir kısmı, bunlar demokrat olmayanlar ile siyasal İslamcı iç güçler, Irak savaşından sonra iki başlılık ve Türkiye’nin yönetimi noktasında bir görüş ayrılığının altını çizip durdular. Hala da ordu içinde ayrışmalar olduğu propagandasını yapmaya devam ediyorlar. İçeride de emekli bir orgeneralin; Edip Başer’in adını kullanarak siyasal İslam merkezli bir propaganda yoluyla ordunun zayıf gösterilmesi çabaları devam ediyor.
ORDUDA BÖLÜNME VAR MI
Peki ama orduda bir bölünme gerçekten var mı? Türk Silahlı Kuvvetleri için disiplin ve tek seslilik çok önemli. O kadar önemli ki, emir-komuta sisteminde yaşanacak bir disiplinsizliği önlemek için ordunun yüzde 40’ını feda edebilecekleri öğretiliyor genç subaylara. Bu eğitimi almış bir subayın, başıbozuk bir görüntü içinde yer alması mümkün mü? Elbette olmaz. Kim olursa olsun, isterse birinci komutan olsun, sistem ve bütünlük, ordu içinde onu hata yapmaktan alıkoyar. Doğrusu da budur.
Ordu, Türkiye’nin ve Türkiye’yi var eden ilkelerinin de korunmasından sorumlu aynı zamanda. Bu tür görevleri üstlenenlerin fikri ayrılıkları yaşaması, bunun sonucu olarak da iki başlı bir yönetime izin vermeleri asla mümkün değildir. Bu nedenle Türk ordusunda iki başlı yönetim olamaz. Tek ses ve yürek hakimdir. Aksini hiçbir yurtsever kabul edemez.
GENÇ SUBAYLAR
Tartışmanın odağını oluşturan ‘Genç subaylar’ konusu hep dile getirilen bir konudur. Ordunun tabanını anlatır. Örneğin bu kavramı Libya Lideri Kaddafi bugünkünden daha farklı kullanmıştı, 28 Şubat sürecinde ve o meşhur çadır olayından sonra: ‘Türk ordusundaki genç subaylar, ordunun üst kademelerinde alınan kararlardan rahatsızlar’ demişti. Bir anlamı var mı sizce? Olmalı, bugün de bu tür yöntemlerle orduyu iç sorunlu hale getirmek isteyenler, öyle gösterme gayretinde olanlar var. Asıl bunları susturmak gerek. Türk ordusu bugün de, yarın da bize lazım. Onu yüceltmek laik Türkiye Cumhuriyeti’ne sahip çıkmanın birinci ödevidir.
ORDU SİYASETİN ALTERNATİFİ Mİ
Türk ordusu siyasal sistemin bir alternatifi midir? Hayır, elbette ki olamaz. Onun bir siyasi kimliği yok ve olmamalı zaten. Ama Türk Silahlı Kuvvetleri çağdaş, demokrat, devrimci ve Türkiye’yi medeniyetlerle buluşturacak bilimsel aydınlığın kurumsal bekçisi olmalıdır. Vatan bunlar olmadan vatan olabilir mi? Vatanı beklemek demek, ona saldıracaklara karşı durmak demek, Mustafa Kemal ilkelerini korumak demek, Türkiye’nin aydınlık geleceğini korumak demek değil midir? Kimse darbe, cunta beklentisi içinde değil. Herkes buna karşı.
Ama Türkiye’de en önce siyaseti yeniden kurmak gerekiyor. Alternatifi olmayan siyasal sistem demokratik olabilir mi?
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök bugün Türkiye’nin yaşadığı siyasal olayların sonuçları açısından ordunun olayları değerlendirmesini dile getirecektir. Kimse hükümetle bir kavga beklemesin. Olmaz. Ama hiç kimse de Özkök Paşa’dan bunca hataya karşı ‘İdareimaslahat’ istemesin. Bana göre bu hiç olmaz.