Türkiye’de bugünkü Siirt seçimlerinin sonuçları açıklandıktan sonra yeni bir Başbakan; Recep Tayyip Erdoğan ve yeni bir hükümet var olacak. Bu yeni bir dönemin başlaması demek. Bu yeni döneme damgasını vuracak olay Irak savaşıdır. Yönetilmesi gereken en önemli ilişkiler de Türkiye ile Amerika arasındakilerdir.
Türkiye-Amerika ilişkilerinde gelinen noktada belli başlı üç ana sorun ortaya çıktı. Birincisi Irak’ta egemenliğin ve toprak bütünlüğünün ‘Federatif devlet’ biçiminde yeniden yapılandırılması, Türkiye buna karşı. Kürtler’in federasyon yoluyla bir devlet oluşturmasını istemiyor. Bu sadece Kürt değil aynı zamanda yeni bir küçük İran’ın da ortaya çıkması demek, Irak içinde Şii varlık nedeniyle. Oysa Türkmenler’e hiçbir hak tanınmıyor. İkincisi Kürt grupların silahlandırılması ve bunların daha sonra silahtan arındırılması sorunu. Türkiye, Kürt grupların ağır silahlarını teröristlere kaptırmasının ve yeri geldiğinde bunlarla birlikte Türkiye’ye karşı kullanılmasının önlenmesini istiyor. Bu amaçla da dağıtılacak silahların türü ve sonra toplanması bakımından istekleri var. Bu hem Kürt gruplarca reddediliyor, hem de Amerika bu konuda esnek bir tutum sergiliyor. Üçüncüsü de Irak’ta Saddam sonrasında oluşturulacak ve Ortadoğu’yu yeniden şekillendirecek oluşum içinde Türkiye’nin bulunmaması. Kuzey Irak ve Irak noktasında da masada Türkmenler’e yer verilmemesi geliyor.
Kürt grupların ve Amerikalılar’ın en büyük korkusu Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bölgesel inisiyatifi eline alacağı bir operasyon gerçekleştirip, gerçekleştirmeyeceği. Bu, olayların gelişimine göre şekillenecek. Türkiye ne yazık ki TBMM’den geçmeyen ‘Tezkere’ sonrasında elde ettiği avantajları, korkular ve psikolojik savaş unsurlarının bastırması sonucunda kullanamadı. Türkiye bu olguyu yönetmeyi başarsaydı, şimdi bambaşka bir noktada olurduk. Şu an ne yapacağı konusunda kararsız bir görüntü içindeyiz.
* * *
Türkiye’yi Irak savaşında sıkıştıracak iki önemli unsur var. Biri Amerika’nın Kuzey Irak konusundaki dayatmaları, diğeri IMF baskısı.
Amerika, Kuzey Irak ile ilgili olarak Türkmen varlığının tanınması için bugüne kadar gelinen hemen bütün kazanımları Kürt gruplarla beraber yok saydı. Türkmen varlığı konusunda elde bir tutanak bırakılmayınca bundan sonrası için Türk müzakereciler de mutsuz bakıyorlar olaya. Oysa Türkmen sorununun ötesinde Kuzey Irak bir Türkiye sorunu oluşturuyor.
Kürt gruplar ‘tezkere’nin reddinden sonra bölgede Türk askeri istemediklerini daha bir bağırmaya, kışkırtıcı eylemler yapmaya başladılar. Amerika nezdinde de propaganda çalışması yapıyorlar. Türkiye sizin dostunuz değil, biz dostunuzuz diye. Türk dışişleri mensuplarının bunların hepsine kulaklarını tıkayıp, psikolojilerini yüksek tutarak 10 yıl sonrasının olaylarını düşünmesi gerek. Böyle yaparlarsa günlük olayları aşıp, Amerika ile yeniden siyasi, askeri ve ekonomik anlaşmalar yapabilirler. Kuzey Irak’ı elinden çıkartan, bölgesel etkinliğini yitiren Türkiye, geleceğini yitirir.
İster İkinci Dünya Savaşı’nda olduğu gibi savaşmayarak etkin kalabilir Türkiye, isterse Ulusal Kurtuluş Savaşı’ndaki gibi bütün olanaklarıyla savaşıp etkin olur. Bu iki tercih de Türkiye için bir yöntemdir. Önemli olan bu yöntemlerden hangisinin, nasıl uygulanacağına karar vermek.
* * *
IMF’ye gelince. Türkiye’de herkes artık bilmelidir ki IMF, Amerikan yönetiminden çok etkileniyor… IMF ile ilişkileri bu bağlamda görünce sorun çözülür. Türkiye ekonomik olarak gelecek planlamasında IMF’siz bir ekonomi yaratmanın yollarını aramalıdır. Burada Amerika ‘yı kullanarak IMF’siz kalmayı Turgut Özal bir dönem başardı. Şimdi Recep Tayyip Erdoğan’ın da başarmaması için hiçbir neden yok.
* * *
Türkiye’de artık yeni bir dönem başlıyor. Recep Tayyip Erdoğan, Siirt seçimleri sonrasında Başbakan olacak. Siirt seçimlerinden de üç milletvekilliğini birden alarak çıkacağı mutlaktır. Erdoğan dış politikada tecrübelerini olaylar karşısında pişerek edindi. Bunlardan yola çıkarak, özellikle asker ve uzman bürokrasiden yararlanarak Türkiye için bir karar vermeli. Geleceğe sahip çıkmak için öyle veya böyle bir bedel ödenecek. Bu halka iyi anlatılırsa Erdoğan bugünkü popülaritesini ikiye katlar. Türkiye siyasi istikrara kavuşurken, Erdoğan da yeni dönemin lideri olur.
09 Mart 2003