15 Eylül 2003
Türkiye’de rüşvet ve rüşvet ile mücadele konusunda yapılanların yetersizliği ortada. Çünkü Türkiye kayıtdışı ekonomisi, kara para trafiği, yolsuzluk istatistiği ve en önemlisi de şeffaf toplum olamama özellikleri bakımından dünyanın en kötü ülkelerinden biri. Sıralamadaki yerimiz sürekli olarak aşağıya iniyor. Çünkü bunları düzeltme konusunda en küçük bir adım atmıyoruz. Biz sivrisinek mücadelesi veren ama bataklıkla ilgili gerçekleri görmemeye çalışan bir idari anlayışın esiriyiz. Çünkü bataklıktan beslenenlere kaptırmışız yakamızı.
Bireysel tepki
Trafik polisi iki arkadaşını rüşvet nedeniyle öldürdüğünü iddia ediyor. Görüntüdeki gibi bir gerçekle karşı karşıya isek, duruma hiç de şaşırmamalıyız. Çünkü bu tepkiler bundan sonra da giderek artacak. Yani memurlar birbirlerini vuracak, amirlerini vuracak, vatandaşı vuracak, dövecek, sövecek. Toplum olarak niçin yalnız ve sahipsiz kılındığımız, yoksul düştüğümüz konusunda bir ortak kanaata sahibiz. Yolsuzluk bizi, yarattığımız bütün değerleri ve çocuklarımızın geleceğini tüketiyor. Bu ortak bilinç, trafik polisini arkadaşlarına, gümrük memurunu, tapucuyu kendisine rüşvet teklif eden kişiye karşı tepki göstermeye itecektir. Sonuçları vahim bir döneme girdik. Bireysel tepkiler gelecek. Çünkü adliyemiz, polisimiz, teftiş mekanizmamız ve en önemlisi yürütme ve yasama erki, rüşvet, yolsuzluk ve irtikap ile mücadele etmiyor. Olayların peşinde takılıp gerçekleri ve büyüklükleri göremiyor.
Temizlik Meclis’ten gelir
TBMM istemeden Türkiye’de temiz toplum yaratmak mümkün değil. Dünyada hiçbir ülke parlamentosu istemeden temizlenememiştir. Temiz toplum yaratmak, temiz yönetim oluşturmak için siyasetin besleyeninin rüşvet ve yolsuzluk ekonomisi, kayırılmış, ayartılmış, ayarlanmış yandaş rantiyesi olmaması gerekir. Türkiye’de siyaset bataklığın üzerinde yani yolsuzluk ekonomisinin içinde olduğu sürece temiz toplum yaratılamaz. Siyasetin yeniden dizaynı noktasında Türk halkı 3 Kasım seçimlerinde isteğini ve kararlılığını ortaya koydu.
Siyasi dönüşüm
Kendilerini değiştiremeyen, yenileyemeyen, yetersiz kalan liderleri halk sandıkta değiştirdi. Bu değişimin devamlılığı Türkiye’de yine bir siyaset dizaynıdır. Bunun için seçim, siyasi partiler ve bunları düzenleyen yasalar ile Anayasa’nın değişmesi şarttır. Ama bu değişimini sağlanabilmesi için siyasetin alternatifler, ortak akıllar ve Türkiye’nin geleceğini anlayacak dengeler üzerinde yeniden oluşması gerekiyor. Bu oluşum Cumhuriyet rejiminin gelecek dizaynı da olacaktır aynı zamanda.
Ortak hedef
Türkiye’nin yasama, yürütme ve yargı erklerini birbirinden bağımsız ama birbirine karşı duyarlı kılarak yoluna devam etmesi gerek. Bugün yargı erki ne yazık ki yürütme baskısı altında bulunmaktadır. Siyasiler hakkında yargı karar verirken uygulanan baskı nedeniyle çaresiz kılınmaktadır. Bunu ortadan kaldıracak bir özerk ve bağımsız düzenleme Türkiye’de siyaseti, toplumsal bozulmayı, kurumsal kirlenmeyi durdurur.
Eğitimle ilgili reformlar ise kirletilen Türkiye’nin yeniden düzenlenmesi anlamına gelecektir. Öğretmen yetiştirmeyi başaran Türkiye, insan kaynağındaki kirlenmenin de önünü alabilir. Rüşvet ve diğer suçların sadece ekonomik ve yasal mücadelesi yeterli değildir. Ortak bilinç yaratmak, iyi-kötü arasındaki, doğru-yanlış ayırdında olan, aradaki farkları bilen insanlar yetiştirmek Türkiye’nin hedefi olmalıdır.