Saddam Hüseyin Irak’tan çıkarsa ne olur? Savaş olasılığı ortadan kalkar mı? Amerika, Irak ile ilgili, daha doğrusu Ortadoğu’yla ilgili taleplerinden vazgeçer mi? Bence Saddam bunu kabullenip Türkiye, Fransa, Rusya veya İran’a sürgüne gitse bile, bu savaşın önlenebilirliği yoktur. Çünkü bu savaş bir düzen değişikliğini amaçlamaktadır. Bu savaş, enerjide ve silah sektöründe yeni bir planlamayı öngörmektedir. Bu savaş, Amerikan Ordusu Irak’ta, Kerkük ve Erbil’de hakimiyeti ele geçirmeden, Bağdat’ta Amerika’nın valisi oturmadan önlenemez.
Irak savaşının bir paylaşım kavgası olduğunu yazdım hep. Bunun ne Irak’taki demokratik devlete dönüşümle, ne de Saddam’ın Taliban gibi terör örgütlerine sağladığı iddia edilen yardımla ilgisi var. Bu savların tamamı yalan. Saddam ve iktidarını düşürüp, Amerikan destekli yeni bir iktidar oluşturulması amacıyla bu kavga veriliyor. Yeni iktidar da despotik ve diktacı olacaktır; silah ve kan üzerine kurulacaktır. Hatta Saddam iktidarından bile baskıcı bir dönem yaşayacaktır Irak. Çünkü Irak içinde barbar iktidar sahipleri arasında kavga artarak devam edecektir. Petrolden, yerleşecek yeni düzende gücü kontrol isteğinden kaynaklanan aşiret kavgaları önlenemez. Barbarların kavgasını en barbar kazanacaktır, o da en fazla kanı döktüğü için kontrolü eline geçirecektir. Irak’ta artık bu savaş sonrasında ne toprak bütünlüğü olur ne de iktidar. Amerikalı vali gider, ama kavgalar devam eder.
* * *
Türkiye bu düzen içinde şu an inisiyatif elde etmiş değil. Halen Amerika ile Avrupa arasında yaşanan soğuk savaş içinde Amerikancı tutumuyla öylece bekliyor. Ne Amerika’dan ne de Avrupalı ‘dostlarından’ bir destek bulabilmiş. Oysa yanıbaşında Rusya, İran, Almanya, Fransa, Suriye bir güçbirliği yaşıyor. Ancak ekonomik darboğaz etrafı görmemize bile mani.
AB ile medeniyet bağı noktasında daha düne kadar içeride birbirimizi yiyorduk. Bakın bugün araya çıkar girince o medeni AB ne hale geldi. Şimdi ne AB dayanışması var, ne de bizde AB medeniyetiyle birlikte hareket etme düşüncesi.
Avrupalılar, Amerikan yandaşı bir Türkiye ile işlerinin olmayacağını NATO içinde çok net bir şekilde gösterdiler bize. Bundan sonrası Türkiye için Amerika seçeneği gibi gözüküyor. Peki ama Amerika Türkiye’ye ne diyor?
Amerika Türkiye’den bekçilik istiyor. Olaylar karşısında ne isterse onu yerine getirsin, gerisine karışmasın istiyor. Bu Türkiye için sonrasının olmayacağı bir düzen değişikliğidir.
Türkiye, ordusunun bölgesel ve operasyonel gücüne dayanarak, Avrupa’ya da, Amerika’ya da gereken dersi veremez, eğer olaylarda ‘bekçi’ rolü üstlenir, topraklarını üs olarak açarsa. Bu çözüm(süzlük) de yarınımız yoktur.
* * *
AB diye çatışıyorduk, ne oldu? O zamanki ‘medeniler’ şimdi savaşa bile karşı çıkamıyorlar. Barbarlık Avrupa’da, Amerika’da hüküm sürüyor. O uygar ülkelerin, ‘uygar’ yöneticileri ve halkları savaşa karşı durmak için gıklarını çıkartmıyorlar. Birkaç muhalif unsur sokaklarda, o kadar. Hepsinin ağzını sulandırıyor petrol ve Saddam sonrası kazanç kapıları. Vicdanlar kilitli, herkesin düşü; cüzdanların doluluğu.
Sözün özü; ulusalcılık; yurttaşlık bağıyla bir vatana bağlı olmak, vatan çıkarlarını paradan ve çifte pasaportlu yaşamaktan üstün tutmak, her zaman doğrudur. Çünkü dün emperyalizmin boyalı düşlerine kapılanlar, bugün kan kırmızısı oldular. Savaş karalarını alınlarında taşıyacaklar. Sanmasınlar ki yaptıkları unutulur.
Şimdi de verelim gitsin Kıbrıs’ı diyebiliyor musunuz; ver kurtulcular?
Kıbrıs’ı verelim, Kuzey Irak’ta Kürt devletine sessiz kalalım, emperyalizmin bütün yalanlarını ve uyutmacalarını görmezden gelelim, sonra… Sonrasını Amerika ve Avrupa mı düşünsün bizim yerimize?
Kimsenin bizim yerimize düşünmesine olanak vermeyelim. Biz fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür bir Türkiye olarak, bağımsız ve egemen bir ulus olarak, Irak’ta çıkarlarımız neyi gösteriyorsa onu yapmalıyız.
Bugün bize ne NATO, ne AB, ne de Amerika dost. Onlar kadar yalnızız ve bu savaş oyunu bizim mahallemizde sahneleniyor. Avantaj, aklını kullanacak Türkiye’den yana. Bugün aç kalacağız dersiniz halka, aç kalırız. Bu halk alışkın. Ama yarınımızı kimseye satmayın?

12 Şubat 2003