Savaş başladı, başlayacak. Savaştan kaçan Kürt grupların Türkiye ve İran’a doğru göçü Irak’ta hızlandı bile. Şimdiden Türkiye sınırına doğru bir yığılma gözleniyor. Önce arabası olanlar yola çıktılar, sonra diğerleri gelecekler. Şu an Dohuk’ta birikenlerin sayısının 3 bine yaklaştığını belirtiyor bölgedeki arkadaşlarımız. Özellikle Musul ve Kerkük bölgesindeki Kürtler Türkiye’ye doğru yol alıyorlar.
Dohuk da Kuzey Irak’ta Zaho gibi hemen sınırımızın yanında olan Kürt yerleşim birimi. Göç dalgası öncelikle bu kentleri dolduracak. Sonra doğruca sınırımıza yüklenecek dalga dalga insanlar. Türkiye ne yapacak?
* * *
Türkiye bu göç dalgalarını sınırlarının Irak tarafında durdurma kararlılığını MGK toplantısında karara bağlayalı epey zaman oldu. Türkiye bu göç dalgalarını mutlaka sınırlarının dışında durdurmalı. Birinci Körfez Savaşı sırasında yaşanan olumsuzlukları engelleyebilmek için Türkiye’nin bu göçü Kuzey Irak’ta tutmak dışında bir yolu yok.
Şimdi Amerikan yetkililerinin ne söylediklerinin değil, gerçeklerin ve ulusal çıkarlarımızın neyi gerektirdiğini hesaplayarak davranmak durumundayız. Bu göç dalgasını Türkiye, askeri birlikleri ve sosyal yardım kuruluşlarıyla Kuzey Irak’a girip, bir çadır kent kurup, insanları burada toplayarak durdurmalı.
Savaş sonuna kadar da bölgede, bu sığınmacıların güvenliğini sağlayacak askeri önlemleri almalı. Türk askeri ne pahasına olursa olsun bölgesel inisiyatifi elinden bırakmamalı. Bu noktada tereddüt Türkiye’ye ağır bedellere mal olur. Türkiye bunları yaşayarak gördü. Bugün kabinede Adalet Bakanı Cemil Çiçek gibi göç olgusunun Türkiye’ye verdiği zararları yakından bilen politikacılar, devlet adamları var. Onları dinlemeli ve tecrübelerinden yararlanmalı hükümet. Bu konuda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin planlarına harfiyen uyulmalıdır.
* * *
Türkiye kararlar nasıl alınırsa alınsın, kim nasıl olaylara bakarsa baksın mutlaka Kuzey Irak ve yeniden şekillenecek Ortadoğu’da söz sahibi olacak adımları atmalı, ulusal açılımlarını gerçekleştirmelidir. Tezkerenin çıkıp çıkmaması bunda etkin olmamalı. Bakın bir günde ekonomimizle nasıl oynamaya başladılar. Türkiye gibi ekonomisinin stratejik önemi olmayan, eline 100 milyon doları alanın Borsa’yla, piyasayla rahatça oynağı bir ülkede, ekonomi stratejik önemde değildir. Türkiye bundan sonra yapacaklarıyla ekonomisini stratejik önemi olan bir duruma getirebilir. Bunun yerine yeniden şekillenen coğrafya üzerinde neleri nasıl yapabileceğini düşünmelidir.
Kürt grupların, Amerika’nın ya da başka ülkelerini ne istediği, Türkiye’nin müdahalesine nasıl bakacağının da bir önemi yoktur. Önemli olan Türkiye’nin geleceği okuyabilecek denli soğukkanlılıkla olaylara bakmasıdır. Bugün bu soğukkanlı duruşun olduğu görülüyor. Türkiye olmayan planlarını tamamlamalı, eksiklerini gidermeli, bir an önce. Savaşa nasıl dahil olup olmayacağı konusunda netleşmeli.
Diplomatik kıvraklık sergilemeli, ama duruşu konusunda da net olmalı. Çünkü Irak ile ve sonrasıyla ilgili görüşmeler dünyada daha yeni başlayacak. Bakın Amerika ve diğerleriyle görüşmelerde neler gelecek bundan sonra masaya. Bugünkü kırgınlıkların, kızgınlıkların hiçbir önemi yok. Birinci savaş sırasında biz çok kırıldık, onları sonuna kadar destekleyen Turgut Özal’a bile kazık attılar, ekonomik olarak döküldük de ne oldu?
Şimdi biz ne kadar dik durmayı başarırsak, o kadar kazanacağız. İster savaşalım, ister savaşmayalım. Ulusal çıkarlarımızı ön planda tutmaya devam ettikçe hiç kaygınız olmasın, biz isteklerimizi kucaklamayı başarırız.
18 Mart 2003