26 Eylül 2001
Teröre ve terörizme kimden, nereden, hangi amaçla gelirse gelsin karşıyım. Terörizmin savaş nedeni olmasına da karşıyım. Savaşa da karşıyım. Savaşın terörizmi besleyip büyüteceğine inanıyorum. Her savaş sonrasında terör artmış, terörizm yeniden güç kazanmıştır. Bugün sınırlarımızı zorlayan, arka bahçemizde gelişmekte olan savaşa da bu nedenle karşı çıkıyorum.
11 Eylül’de Amerika’da yaşanan terör saldırıları insanlığın yaşadığı en büyük felaketlerden biri. En iyi tahminle yedi bin insanın öldüğü bu kanlı saldırıyı kınamamak, buna karşı nefretle dolu olmamak mümkün mü? Ama bunun karşıtı olarak yeni bir savaşı başlatmak, silahlara ve gözyaşlarına boğulmak, yeniden yüz binlerce insanın ölmesine, hastalanmasına, sakat kalmasına yol açacak bir yanlışa neden evet denilsin ki?
Savaş ekonomik olarak Ortadoğu’nun, Asya’nın yoksulluğuna yoksulluk katacak. Buralardaki demokratik gelişmeleri durduracak. Bazı aklı evveller Türkiye’yi savaşın zengini olacak sanıyorlar. Yanılıyorlar. Yanılıyorlar.
Savaşın sonu yok!
Dünyanın bu bölgesine savaşmaya gelecek olan Amerika ve AB’li askerler inanılmaz kayıplar verecek. Savaş çirkinleştikçe kimyasal, bakteriyel, atomik silahlar devreye girecek. Bunlar iklimden soluduğumuz havaya kadar bütün eko sistemi sarsacak. Sadece insanlar değil bütün canlılar ağır kayıplar verecek. İnsanlık kaybedecek. Uygarlık kaybedecek. Demokrasi yerini diktatoryal rejimlere bırakacak. Karanlık sektörler büyüyecek.
Uygarlık yolunda ilerleme duracak. Farklılıkların uyumu din ve kültürler çatışmasına dönüşecek. Dengeler sisteminin temel parçalarını oluşturan Pakistan, Afganistan, Irak, başta olmak üzere Rusya, Çin ve bütün bölgesel ulus devletler sarsılacak. Yeniden büyük ve acımasız bir güçler – dengeler savaşı yaşanacak.
Peki Amerika kaybettiği yedi bin insanını ve kamuoyunun tepkisini unutup öylece otursun mu? Türkiye böyle bir saldırı ile karşı karşıya kaldığında bunları tavsiye ediyor musunuz?
Hayır. Bence 11 Eylül saldırısına Amerika veya onu destekleyen AB liderleri değil, bütün insanlık yanıt vermeli. Yeniden terör, terörist ve barış tanımları yapılmalı. Terör saldırısının gerçek failleri mutlaka ortaya çıkartılmalı. Birleşmiş Milletler içinde bir komisyon bu saldırganların bulunması için görevlendirilmeli. Saldırganlar bulunduğunda, mutlaka en ağır cezalara çarptırılmalı. Uluslararası insan Hakları Mahkemesi’nde insanlığa karşı suç işlemekten yargılanmalı teröristler. Bunları destekleyen, besleyen, yardım ve yataklık edenler en ağır cezalara çarptırılmalı. Dünyanın bir hukuk düzeninin bulunduğu, insanlığa karşı bir suç olan terörizmin mutlaka en ağır şekilde cezalandırılacağı gösterilmeli herkese. Amerika yeniden bir Birleşmiş Milletler sistemi içinde yapılandırma ve terör mücadelesi yapmazsa, asla kazanamayacak.
Terör kullanılmamalı
Bunun için saldırganların yakalanması amacıyla yeni savaşlara, kan dökmeye ve yeni terör dalgalarının oluşmasına gerek yok. Ekonomik ve sosyal ambargolarla, oluşturulacak uluslararası bilgi ağlarıyla bunu gerçekleştirmek mümkün. Çevirin Afganistan’ın etrafını, soyutlayın dünyadan, bakın Ladin nasıl getirilip veriliyor. Teröre destek olanı ekonomik ve sosyal olarak soyutlayın, askeri ablukaya alın bakın bakalım dayanabiliyor mu?
Ama bu noktada Amerika’nın ve AB ülkelerinin güçler savaşında kullandıkları bir enstrüman olan terörden gerçekten vazgeçme kararlılığını göstermeleri gerekiyor. Sorun terörle ve teröristle mücadelede aslında bu kararlılığın verilip verilemeyeceği noktasında düğümleniyor.
Kapitalizm, terör ve terörist kullanımından, ülkelerin zenginliğini kullanmak için onların iç dengeleriyle oynamaktan vazgeçebilecek mi? Karanlık dönem yeniden savaşla başlarsa terör daha büyümeyecek mi?
Şimdi olayla ilgisi noktasında hiçbir bulgu olmayan Irak ve Saddam Hüseyin, Usame bin Ladin’den sonraki hedef olarak gösteriliyor. İran, Sudan, Yemen, Suriye ve diğerleri sırada. Bunun adına teröre yanıt vermek denilebilir mi?
Bu, savaş sonuçları açısından insanoğlunun başına gelecek en büyük felaket olur. Terör yeniden büyük bir zaferle kalkar barbarlık sofrasından. Savaşa ve teröre karşı çıkmak insan olmanın, insan uygarlığına inanmanın temelini oluşturuyor.