İçinde bulunduğumuz parlamento binası bir Rum’a aitmiş.
Ali Erel: Burası daha önceden bir sigara fabrikasıydı.
Yani, size göre bu binayı da o şahsa vermek gerekecek?
Hayır gerekecek demedim ben. Ben dedim ki Uluslar- arası Hukuk çerçevesinde olayı çözmek gerekecek. Şimdiye kadar uluslararası hukuk dahilinde çözmediğiniz için tazminatını ödemek zorunda kaldınız. Bu işin doğrusu. Uluslararası hukukun size tanıyacağı yöntem içerisindeki, AB’nin de Annan Planı’nın da, belli bir kriterleri var. Kıbrıs sorununu devekuşu gibi görmezden gelerek, herkesin unutabileceğini düşündük dediniz. 1974’ten 80’e kadar Türkiye bir ambargo yaşadı. Artı ayrıca 1980’e gelindiğinde Türkiye’de yani Kıbrıs müdahalesiyle hem Yunanistan’daki iktidar değişimi hem Rum tarafındaki iktidar değişikliği ve o süreç içerisinde uluslararası politikalarda Kıbrıs hem BM’nin hem dünyanın çok gündeminde oldu. Bu yaklaşımdan kastettiğiniz şey belirli çevrelerin görüşü mü yoksa böyle bir realite yok da, onu hatırlatmak için size söyledim. Kimsenin Kıbrıs’ı unuttuğu yok.
Ali Erel: Kıbrıs sorununun bütün mükellefiyetlerini ve zahmetlerini biz unutmadık. Türkiye de unutmadı. Türkiye bunun bedelini ödedi, biz de ödedik. Ancak biz sorununun çözümünü unuttuk.
Sorunun çözümü sadece Türkler’e mi ait?
Ali Erel: Sorunun çözümü tüm ilgili taraflara ait. Tarafların masanın etrafında oturup bunu çözmesi lazım.
Kıbrıs Sorunu’nun çözümünü istemeyenler Kıbrıs’taki yöneticiler mi demek istiyorsunuz?
Ali Erel: Aynen. İşin bu noktaya geleceğini zamanında göremeyenler.Yöneticiler Türkiye’nin geleceğinin AB’de olması gerektiğini bildiklerinden, şu anda sorunu onun için çözmek istiyorlar. Onun için ilk defa Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ‘çözümsüzlük çözüm değildir’ diyor Kıbrıs’ta.
Peki Rumlar’ı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ali Erel: Rumlar’ın çok ciddi suçları, hataları var. Ama biz onları hiçbir zaman masada zorlamadık ki. Bizim onları zorlamamız gerekiyordu. Biz zorladığımız anda onların negatif ve kötü tarafları ortaya çıkacak. Geçen gün Klerides gayet açık söyledi ‘Ben günümü gün ettim. Denktaş’ı da suçlu gösterdim’ dedi. Bu bir marifetti. Denktaş onu niye suçlu gösterememiş. Gösterememiş çünkü her sefer masadan kalkıp, çözümü istemediğini ifade etmiş.
Kıbrıs, en önemli sorun
Sayın Mehmet Ali Talat, sizce niçin bu kadar ilgi var seçimlere?
- Ali Talat: Kıbrıs sorunu uluslararası bir sorundur. Çünkü Türkiye 1970’lerde Kıbrıs’a, 1960 garanti ve ittifak anlaşmaları çerçevesinde, Londra ve Zürih anlaşmalarının verdiği yetkiyi ve onunla yapılan garanti ve ittifak anlaşmaları çerçevesinde müdahale etmiştir, uluslararası bir anlaşma çerçevesinde müdahale etmiştir. Türkiye Kıbrıs’ı fethetmek için yola çıkmadı ki? Nereden çıkıyor bütün bunlar? Türkiye Kıbrıs’ı fethetmek için yola çıksaydı, bu iş bittiydi zaten. Niye Kıbrıs sorunu var, niye tazminat ödüyor Türkiye? Bu uluslararası sorun bütün dünya ülkelerinin ilgilenmesi gereken bir sorun değil ama Birleşmiş Milletler’in, giderek şimdi Avrupa Birliği’nin, bölgedeki ülkelerin tümünün ilgisini çeken uluslararası bir sorundur.
Kıbrıs bir Türk toprağıdır diyen Oğuz Bey mi? Kıbrıs’ı zaten fethetmeye gerek yok, Kıbrıs’ta Türkler vardır. Türkler’in yaşadığı toprakları fethetmeye gerek var mı?
- Ali Talat: Çok güzel söylediniz işte. Türkler’in yaşadığı bu topraklarda bir uluslararası sorun var. Türkiye garanti ve ittifak anlaşmalarına dayalı olarak Ada’ya müdahale edip Kıbrıslı Türkler’i korudu. Dolayısıyla şimdi günün koşullarına uygun yeni bir statüyle Kıbrıs sorununu çözmesi gerekiyor. Bunu böyle nitelersek o zaman çözüm ararız. Türkiye’de bir anlayış var. ‘Kıbrıs gidiyor’ deniliyor. Nereye gidiyor Kıbrıs? Kıbrıs elden gidiyor? Ne yani ‘verelim de kurtulalım’ mı? Verin kurtulun diyen kim? Kıbrıs sorununu çözelim. Bu soruna nasıl yaklaşacağız? Önemli olan bu. Dünyanın da Türkiye’nin de ilgisi bundan dolayı buraya. Türkiye’nin Kıbrıs’a ilgisi birçok yönden geliyor. Birincisi burada Kıbrıslı Türkler’in yaşaması, Kıbrıslı Türkler’e karşı
Türkiye’nin sorumluluğunun olması.
Sizce bu gerekli bir sorumluluk mu şu anda? Buna gerek var mı? Avrupa Birliği’ne alınacak olan bir Kıbrıs’ta… Avrupa Birliği gibi bir barış adası içerisinde Türkiye’nin garantörlüğüne ne ihtiyaç duyuyorsunuz?
M.Ali Talat: Tabii ki. Bir kere Kıbrıs Türk halkının geleceğe güvenle bakması için psikolojik nedenlerle bile olsa buna ihtiyaç var. Psikolojik olarak Türkiye’nin garantörlüğünün Türkiye AB’ye girinceye kadar devam etmesi zaten Annan Planı’nda mevcut.
Türkiye’nin yükümlülükleri var
Tarihsel geçmişten dolayı diyorsunuz?
- Ali Talat: Tabii… Daha yakın geçmiş. 1963-74 arası var, Kıbrıslı Türkler az çekmedi…Türkiye’nin buraya ilgisi nedendir, bunu iyi anlamak lazım. Birincisi Kıbrıslı Türkler’in buradaki varlığı ve bu nedenle de buradaki Kıbrıslı Türkler olmasaydı Türkiye’nin Kıbrıs’ta varlığı söz konusu bile olamazdı. Burada Kıbrıslı Türkler’in varlığı nedeniyle garanti ve ittifak anlaşmaları yapıldı, ondan dolayı da Türkiye’nin Kıbrıs’a karşı yükümlülükleri vardı. Türkiye bu yükümlülükleri nedeniyle Kıbrıs’la ilgili. İkincisi Türkiye elbette uluslararası anlaşmaların dışında kendine yakınlığı, kendisine herhangi bir risk oluşturabileceği nedeniyle askeri bakımdan Kıbrıs’la ilgili. Ama askeri bakımdan Kıbrıs’la ilgili diyorum, hiçbir uluslararası anlaşmada Türkiye’ye yakın olan bir Ada olduğu için buraya yönelik hakkı vardır denmiyor. Türkiye’nin hakkı ya da ilgisi Kıbrıslı Türkler’in varlığından kaynaklanıyor. Türkiye’nin başka nedenlerle de Kıbrıs’a ilgisi var. Kıbrıs sorunu nedeniyle Türkiye’nin Avrupa Birliği süreci yürümüyor. Türkiye’nin AB’ye girebilmesi için Kıbrıs Sorunu’nun çözümlenmesi gerekiyor. Niye? Çünkü AB güvenlik toplumudur. Herhangi bir nedenle savaşa neden olabilecek bir sorun bir üyeyle birlikte itfal edilemez. Dolayısıyla bu tanımdan hareketle bile Kıbrıs Sorunu çözümlenmelidir. İkincisi Yunanistan Kıbrıs’la ilgilidir. Yunanistan halen AB üyesidir. Bu nedenle Türkiye’nin AB’ye girerken Kıbrıs sorunu’nun çözümlenmesi gerekmektedir. Ve bu üçüncüsü olarak son yeni olayıdır. Kıbrıs AB’ye bütün Kıbrıs adına Rumlar’ın temsilciliğiyle girmiştir. O nedenle Türkiye AB’ye girerken sorun çözümlenmelidir. Demek ki Türkiye’nin Kıbrıs’a ilgisinin bir de bu boyutu vardır. Tabi AB, kendi üyesi bir Kıbrıs’ın kendisiyle ilişkili bir ülke Kıbrıs’ın çözümlenmesini istemektedir. Sorunların içinde Kıbrıs en önemlisi ve çözümü en zor olanıdır.
‘Rum bayrağı Ankara’ya dikilecek’
Sayın Mustafa Akıncı, size göre KKTC seçimleri niçin bu kadar önem kazandı?
Mustafa Akıncı: Bu ilgi doğal. Bu seçimler böyle her 5 yılda bir yapılan olağan milletvekili seçimleri değil. Bu seçimler daha ziyade referandum isteğini de içeren seçimlerdir. Sadece Kıbrıs Türkü ile sınırlı kalmayacak, Türk-Yunan ilişkisini etkileyecek. AB ilişkilerini de kapsayacak. Annan Planı şöyle iyi, şöyle kötü ben bunun üzerinde böyle çok fazla durmadım. Mayıs 2004 geldiği zaman Kıbrıs sorunu çözümsüz geçirilirse onlar AB üyesi olmuyor, tasdikleniyor. Zaten Kopenhag’da kriterlerini koydu. 16 Nisan’da da imzayı attı. Tasdiklenecek, bitecek. Ne demek peki bu? Rumlar’ın tek başına AB üyesi olması. Türkiye’nin bizimle yapamadığı Gümrük Birliği’ni Rumlar’la Mersin’den Limasol’a, Limasol’dan Mersin’e sıfır gümrüklü malların getmesi anlamına geliyor. Türkiye ürünlerini Rumlar’ın, barikatları geçerek Güney Kıbrıs’tan daha ucuza alması anlamına gelmektedir. Böyle bir dönemin başlaması demektir. İktidar partilerinden birisi televizyonlarda bir reklam yayınlıyor. Kıbrıs sorunu eğer Annan Planı çerçevesinde gerçekleştirilirse Güney Kıbrıs bayrağının dalgalanacağından bahsediyorlar. Ben de diyorum ki, eğer Kıbrıs sorunu çözümlenemezse, o bahsettikleri bayrak Ankara’da dalgalanacak?
Neden böyle diyorsunuz?
Mustafa Akıncı: Çünkü, Güney Kıbrıs Cumhuriyeti yönetimi Ankara’da Büyükelçilik açma hakkına kavuşuyor, reel bir devlet olarak. Bütün dünyaya bir mesaj yolladılar. Türkiye parasını vermek kaydıyla bize bir mesaj yolladı. Dedi ki, ben AB yolundan vazgeçecek değilim. Benim yolum budur. Bu yolda başımı da belaya sokmam arkadaş dedi. Ben şunu böyle değerlendiriyorum… KKTC Pasaportu sadece Türkiye’de tanınıyor. Başka bir ülkede değil. Bir seyahat aracı olarak düşünüldüğü için değil, bir Avrupalı gelecek için o pasaport edinilmelidir. Çünkü Kıbrıslı Türkler bireysel anlamda 1 Mayıs’tan sonra Avrupalı olacaklar. Bizim istediğimiz toplumsal anlamda Avrupalı olacaklar. Hiçbir tarihte, Annan Planı’ndan sonra bu meclise Rum bayrağı çekilecek değildir. Çünkü Annan Planı böyle bir şey öngörmüyor. Annan Planı’nda bir Kıbrıs Rum devleti, bir Kıbrıs Türk devleti olacak tamamı da eşit statüde olacak. Tamamen eşit siyasal haklarla; eşit yetkilerle, bizim kendi devletimiz, kendi bayrağımız, marşımız, polisimiz, mahkememiz, hükümetimiz, kendi anayasamız olacaktır.
İşin çözümü noktasındaki kanaatiniz?
Mustafa Akıncı: Ben diyorum ki 4 ay, sınırlı bir zaman dilimidir. 40 yılda çözülemeyen sorun 4 ayda çözülebilir mi? Evet çözülebilir. Siyasi irade varsa çözülebilir. Çözülmesi için de çok kapsamlı bir plan vardır. Bunun temel ilkelerine sadık kalmak kaydıyla oturulur, müzakere edilir, bitirilir.
YARIN: KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ne diyor?
09/12/2003
Akşam
Söyleşi
TUNCAY ÖZKAN
MEHMET ALİ TALAT
MUSTAFA AKINCI
ALİ EREL