05.07.1999
İBDA-C’nin hedefi, şeriat bayrağı altında İslami Federatif Devletler Birliği’dir. Örgüt, fikri gelişimini ve propagandasını legal, düzen taleplerini ise illegal silahlı mücadele yoluyla gerçekleştirmeye çalışmaktadır
Tuncay ÖZKAN
Bir gece ansızın çökeceğiz gırtlaklarına! Bu yıl mutlaka!..
Bu sloganla 1999’a giren İBDA-C (İslam Büyük Doğu Akıncılar Cephesi), silahlı dönüşümü savununan gruplardan biridir. Radikal İslami gruplar arasında en esnek olanıdır. Onlara göre düzen değişmelidir ve düzeni değiştirmenin yolu silahlı mücadeledir. İBDA-C ‘Şeriat’ bayrağının altında İslami Federatif Devletler Birliği oluşumunu hedeflemektedir. Örnek sistem Osmanlı İmparatorluğu’dur. ‘Üç Işık’ olarak adlandırılan hareket ideolojisi, temelde Nakşibendi Tarikatı Şeyhi Ahmet Arvasi, onun müridi Necip Fazıl Kısakürek ve Kısakürek’in öğrencisi Salih Mirzabeyoğlu’nun etkileşiminde gelişmektedir. Hareket, fikri gelişimini ve propagandasını legal, düzen taleplerini ise illegal silahlı mücadele yoluyla gerçekleştirmeye çalışmaktadır.
Ak Doğuş Hareketi olarak 1970’li yıllarda ortaya çıkan ve kapatılan MSP’nin gençlik örgütü Akıncılar Derneği içinde gelişen İBDA-C, asıl atılımını 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında yaptı. MSP’yi pasif kalmakla, Akıncılar Derneği’ni ‘devrim düşüncesini’ yeterince desteklememekle suçlayan örgütün lideri Salih Mirzabeyoğlu (gerçek adı Salih İzzet Erdiş), radikal İslam tezinin önemli bir adı.
Son yıllara kadar adını pek duyuramayan İBDA-C’nin 1989’da Ayasofya’nın ibadete açılması ve türban eylemleri sırasında izlediği radikal tutum, örgütün taban bulmasında önemli rol oynadı. Abdullah Öcalan Türkiye’ye getirildikten sonra İBDA-C, PKK ve Dev-Sol, Metris Cezaevi’nde bir protokol imzalayarak eylem birlikteliği içine girdi. Ancak Dev-Sol daha sonra bu birlikteliğe son verdi.
10 Mart’ta İstanbul’un en büyük alışveriş merkezlerinden ikisinde, sekiz saat arayla bombalar patladı. Bir taksici öldü, sekiz kişi yaralandı. Saldırıyı ‘Milliyetçi Kürt İntikam Timi’ (MKİT) adlı bir örgüt üstlendi. Yeni örgütle ilgili bir ipucu PKK’nın Avrupa’daki yayın organı Özgür Politika gazetesinde 13 Mart günü yayımlandı. Gazete, İBDA-C içinde yer alan Kürt gençlerinin bir organizasyonu olabileceğini’ yazdı.
Cezaevlerindeki İBDA-C tutukluları, Öcalan için DGM’leri protesto eylemini başlatırken, MED-TV de bildirilerini yayımlamaya başladı. İBDA-C Federe İslam Devleti temelinde Kürt devleti kurulmasını istiyor. Örgütün lideri Mirzabeyoğlu, Kürt sorunuyla ilgili olarak “Necip Fazıl’ın ve benim bağlı olduğumuz Esseyyid Abdülhakim Arvasi Hazretleri, Kürt beldelerinde yetişmiştir… Bu harika yetmez mi?” diyor. Osmanlı tarihindeki savaşlarda Kürtlerin öldürülmesi konusunda ise, bir başka ayrımcılığı dile getirerek, “Öldürmenin kendi başına ‘iyi-kötü’ değerlendirmesi olamaz… Yeri gelir, Üstad’ımın söylediği gibi, ‘mikroba merhamet, hastaya merhametsizliğe varır!’… Yavuz’un tepelediği, Şii Kürtlerdir…” yorumunu yapıyor.
1989 öncesi yayınlar aracılığıyla taraftar toplamaya çalışan örgütün dikkatörce tavırlar sergileyen yönetim kadroları bulunuyor. Dergilerde kullanılan dil ve yöntem, Türkiye’de daha çok ‘sol’ grupların kullandığı temaları içeriyor. Bu, örgütün bütün aktivitelerinde de kendini gösteriyor. Ancak 1990 yılından sonra İran Hizbullah yapılanmasının etkili olmaya başladığı görülüyor.
Eylem özgürlüğü
İBDA-C militanları, Hizbullah’da olduğu gibi ‘Kendiliğinden zuhur’ veya ‘Gerektiği yerde, gerekeni yapma’ olarak adlandırılan eylemler ve örgütlenmeler yoluyla polis takibatından kurtulmaya ve eylemlerde lider kadrolarını olayların dışında tutmaya çaba gösteriyor. Bu nedenle eylemler için sistemin karar mekanizmaları devre dışı kalabiliyor. Mahalli yapılar, küçük lokal birliktelikler, hatta kişiler karar alabiliyor. Bu militan gereğine inandığı eylemi yapıyor. Bu da örgütün eylem potansiyelini büyütürken, kontrolsüzlüğü gündeme getiriyor.
İBDA-C’nin merkezi İstanbul. Türkiye genelinde eylemlerinde kullandığı militan sayısının ise bin kişi olduğu tahmin ediliyor. Bunların 250’si çeşitli tarihlerde örgüte yönelik operasyonlar sonucu polisçe ele geçirilen adlardan oluşuyor.
Militan gücündeki bu sayısal azlığa karşın eylemlerdeki bireysellik ve propagandadaki etkinlik İBDA-C’nin daha büyük bir silahlı militan gücüne sahip olduğu izlenimini vermektedir. Örgüt Aczimendiler ile Nizam-ı ålem Ocakları ile çok iyi ilişkilere sahip. Önde gelen adlar arasında Salih Mirzabeyoğlu, Kazım Albayrak, Ali Osman Zor, Mehmet Fırat, Sinami Orhan, Hayrettin Soykan, Yaşar Şadoğlu, Mehmet Tarakçı geliyor.
Mirzabeyoğlu militanlarına, ‘şeriatın en küçük hükmünü bile reddetmek küfürdür ve bir Müslüman laik olamaz. Ya laik düzen, ya şeriat’
diye sesleniyor.
Terör örgütünün ‘savaş’ cepheleri
İBDA-C’nin Türkiye’deki örgütlenmesi içinde savaş cepheleri olarak adlandırdığı iç yapılanmasında şunlar bulunuyor:
Tavır Cephesi (Tavır Dergisi Bürosu), Öfke Cephesi (Öfke Dergisi Bürosu), Karar Cephesi (Karar Dergisi Bürosu), Ak-Doğuş Cephesi (Ak – Doğuş Dergisi Bürosu), Ak-Zuhur Cephesi (Ak – Zuhur Dergisi Bürosu), Taraf Cephesi (Taraf Dergisi Bürosu), Tahkim (Yeni Tahkim) Cephesi (Tahkim Dergisi Bürosu), Kıvam Cephesi, Kıyam Cephesi (Samsun Çarşamba KIYAM FM Radyosu), İBDA (İBDA Yayınevi İstanbul), Siyah Bayrak Cephesi (Siyah Bayrak Dergisi Bürosu), Akademya Cephesi (İslami İlimler ve Sanatlar Araştırma Vakfı), Akıncı Yol Cephesi (Akıncı Yol Dergisi Bürosu).
Örgütün terör faaliyetlerini oluşturan, aktif alt gruplarının adımları da şöyle:
DSH: Devrimci Sofi Harekatı, ÜKK: Ülkücü Kısas Kıtaları, DSB: Devrimci Sofi Birlikleri, İKK: İslami Kısas Kıtaları, İGO: İslamci Gerilla Ordusu, ŞGC: Şeriatçı Gençlik Cephesi, ÇM: Çarşamba Militanları, İNFAZ: İnfaz, AŞİK: Anadolu Şeriatçı İnfaz Kıtaları, AŞDO: Anadolu Şeriatçı Devrim Ordusu, KİŞK: Kartal İhtilalci Şeriat Komandoları, ULTRA FORCE: Ultra Force, K-E: Kumandanın Evlatları, TMKO (ŞCAİT): Türkiye Milli Kurtuluş Ordusu (Şehit Cahit Ayaz İntikam Timleri), ATYB, TİDO: (Türkiye İslamcı Devrim Ordusu), AK DEVRİM.
Bu illegal yapının Türkiye genelinde etkinliğini sağlayan ana unsur yayınlar. Bu yayınlarda kişi ve kurumlar hedef gösterildikten sonra, eylem için direkt olarak talimat verilmesine gerek duyulmuyor. Çünkü militanlar bu yayınlarda hedef haline gelen kişi veya kuruluşlara karşı bağımsız hareket ederek eylem yapabiliyor. Silah ve özellikle ev yapımı bomba konusunda zengin bir askeri eğitime sahipler.
Türkiye’deki İran destekli terör
Milli İstihbarat Teşkilatı’nın bir belgesinde sıralanan olaylar Türkiye’de İran destekli terörün ne denli etkin olduğunu göz önüne sermektedir. Bugün yoğun güvenlik baskısı sonucu uyumaya terk edilmiş gözüken bu terör eylemleri, her an İran destekli terör örgütlerince canlandırılabilecek güçtedir. Ayrıca MİT listesinde Muammer Aksoy’un katili olabileceği belirtilen iki İranlı diplomatın adının bulunduğunu da hatırlatmakta yarar var. İranlı diplomatlarla ilgili bu tür yakınmalar çokça yaşanmaktadır. Ancak İran, devrim ihracı teorisine uygun düşen bu tür faaliyetleri çok eleman ve gizli çalışmayla sürekli güçlendirmektedir. Türkiye’de yapılan eylemlerden bazıları şunlar:
* 24.7.1985’te Ankara’da Ürdün Büyükelçiliği Birinci Katibi Ziyad Sati’nin öldürülmesi. İslami Cihat tarafından üstlenilmiştir. Failleri tespit edilememiştir.
* 23.12.1985’te İstanbul’da İran karşıtı Nezhet-i Mukavemet-i Milli Örgütü mensubu Albay Hadi Azizi Muradi’nin öldürülmesi. İran istihbarat servisince yapıldığı değerlendirilmektedir.
* 19.8.1986’da İstanbul’da İran rejimi karşıtı Binbaşı Behruz Şahverdilu’nun öldürülmesi. İran istihbarat servisince yapıldığı değerlendirilmektedir.
* 24.10.1986’da İstanbul’da İran rejimi karşıtı Şahbur Bahtiyar örgütü mensubu Albay Ahmet Hamit Münferit’in öldürülmesi. İran istihbarat servisince gerçekleştirildiği değerlendirilmektedir.
* 29.11.1986’da Hizbullah örgütüne mensup 4 şahsın 97.5 kilo C-4 tahrip kalıbını Türkiye’ye sokarken yakalanması. Hizbullahçılarca Türkiye’de birtakım eylemler yapmak amacıyla getirilmiştir.
* 28.8.1987’de Irak istihbarat servisine hizmet eden İranlı Hasan Mansuri’nin öldürülmesi ve Iraklı Menhal Muhammed Fadel’in yaralanması. İran istihbarat servisince gerçekleştirildiği değerlendirilmektedir.
* 23.10.1988’de HMÖ mensubu Abdulhassan Mojtehatzadeh’in İstanbul’dan İran’a kaçırılırken Erzincan’da otonun bagajında yakalanması. İran istihbarat servisince gerçekleştirildiği değerlendirilmektedir.
* 25.10.1988’de Suudi Arabistan’ın Ankara Büyükelçiliği 2. Sekreteri Abdülgani Bedevi’nin Ankara’da öldürülmesi. İslami Cihat üstlendi. Failleri tespit edilememiştir.
* 14.1.1990’da Ankara’da Suudi Arabistan Büyükelçiliği 2. Sekreteri Abdülrezzak Kashmeri’nin otosuna patlayıcı yerleştirilmesi. İslami Cihat üstlendi. Failleri tespit edilememiştir.
* 31.1.1990’da laiklik yanlısı Prof. Dr. Muammer Aksoy’un Ankara’da öldürülmesi. İran İstanbul Başkonsolosluğu’nda görev yapıp ayrılan Ahmet Aghıgi ve Hasan Keshani adlı iki İranlı diplomatın eylemde rol aldığı hassas bir kaynaktan öğrenilmiştir. Gözaltında bulunan Mehmet Ali Şeker’in ifadesinde ise Muammer Aksoy’un kendi gruplarınca öldürüldüğü hususu yer almaktadır.
* 12.3.1990’da İran İslam Cumhuriyeti’nin mevcut rejimini benimseyerek aynı düzeni ülkemizde gerçekleştirmek isteyen ve İstanbul Başkonsolosluğu ile teması olan bir grubun İstanbul’da yakalanması. Abdullah Turgut liderliğinde 39 kişi yakalanmış ve tabancalar, kalaşnikof otomatik silahlar, av tüfekleri ve patlayıcı yapımında kullanılan malzemeler ele geçirilmiştir.
* 14.3.1990’da İstanbul’da HMÖ mensubu Muhammed Reza Akhavan Cem’in yaralanması. İran istihbarat servisince yapıldığı sanılıyor.
* 29.1.1991’de İzmir’de ABD askeri tesislerine yönelik saldırı. Hizbullah tarafından üstlenildi.
* 26.3.1991’de Ankara’da Irak’ın Ankara Büyükelçiliği Ticaret Ataşesi Kays el-Faysal’ın yaralanması. İslami Cihad tarafından üstlenilmiştir. Failleri tespit edilememiştir.
* 28.12.1991’de Ankara’da Mısır Büyükelçiliği Ataşesi Abdullah Hossein Al Khoraby’nin yaralanması ile ABD Tuslog görevlisi Vicktor Marwik’in ölmesine neden olan otomobillerin bombalanması. İslami Cihad tarafından üstlenilmiştir. Failleri tespit edilememiştir.
* 7.3.1992 Ankara-İsrail Büyükelçilik güvenlik şefi Ehud Sadan’ın otosuna patlayıcı yerleştirilmesi. İslami Cihad (İslami İntikam) örgütü üstlenmiştir.
* 4.6.1992 İstanbul’da HMÖ mensubu Ekber Ghorbani’nin (Mansur Amini Madiseh) kaçırılarak öldürülmesi. HMÖ mensupları, şahsın Müfreze 5000 tarafından kaçırıldığını iddia etmektedir. İran istihbarat servisince gerçekleştirildiği tahmin edilmektedir.
* 24.12.1992 tarihinde İstanbul Yeniköy’de tarihi Osman Reis Camii’ne bomba konması sonucu tahribat meydana gelmesi. İslami Cihad tarafından üstlenilmiştir. Asıl hedefin başka bir yer olduğu, yanlışlıkla caminin bombalandığı örgüt tarafından açıklanmıştır.
* 26.12.1992 günü İstanbul’da Drefşi Kaviyani Örgütü (Milli Bayrak) mensubu Abbas Golizade’nin evinin önünden kaçırılması. Halen gözaltında bulundurulan Mehmet Ali Şeker’in ifadesinde bir minibüs ile şahsı kaçırdıkları, Yalova’da İran İstihbarat Bakanlığı mensuplarına teslim ettikleri belirtilmektedir.
* 24.1.1993 günü Uğur Mumcu’nun otosuna bomba konularak öldürülmesi. İslami Kurtuluş Örgütü, İslami Cihad, İslami Büyük Doğu Akıncılar Cephesi (İBDA-C) gibi gruplar üstlenmiştir.
* 26.1.1993’te Jak Kamhi’nin aracına silahlı saldırı teşebbüsü. Olayla ilgili üç Türk yakalanmış olup, Can Özbilen ve Osman Erdemir’in çeşitli zamanlarda İran’a giriş ve çıkışları tespit edilmiştir.
* 28.3.1993’te, Şah yanlısı Behran Azadfer’in Ankara Altındağ, Doğanşehir’deki evinde öldürülmesi.
* 1994 Ocak ayında Çorum’a kaçırılarak iki İranlı’nın öldürülmesi.
* 19.11.1994’te Ataköy’de İsmail Şah Muhammed’in öldürülmesi.
* İstanbul Mali Şube ekipleri Rusya’dan getirilen uranyumu almak isteyen Muhammed Seydi, Davut Ahmedi, Hüseyin Sehraci’yi yakaladı. Bunlar, İran gizli servisi SAVAMA’nın elemanları çıktı.