23 Nisan 2001
Bursa Emniyet Müdürü, bir kaçakçının evinde Vali Çakır’a ait tabanca bulduklarını açıkladı. Ancak resmi belgelere göre aynı tabanca 10 yıl önce saygın bir muhtarın oğluna satılmıştı
Benim Sadettin Tantan, Kazım Abanoz, Erol Çakır üçlemesi içinde açıklamaya çalıştığım gerçekler, bu insanların arasında yaşanan kavgayla ilgili değildir. Bu kavga da, zaten basit bir koltuk kavgası değildir. Burada anlattıklarım daha geniş bir çerçevede, Türkiye’nin belli başlı kurumlarının, gücü eline geçirmeye çalışanlarca değiştirilmek istenmesinden, Cumhuriyet devrimlerinin karşısına çıkılmasından başka bir şey değildir.
HEDEF GÜÇ ODAĞI OLMAK
Bunun gizlenmeye çalışıldığı örtünün adı ne yolsuzluk mücadelesidir, ne de usulsüzlük. Bunlar takiyenin adları. Adına güç savaşı denilen bu kavgada toplumun hassas olduğu yolsuzluk karşısında verilen kavga kişiselleştirilip, bir adama mal edilmekte. O adam da bunun arkasına saklanıp, aklına estiği gibi kadrosuyla beraber gücü eline geçirmek için cenk yapmaktadır. Bu onların cihadı. Bakın nerelerden destek alıyorlar, göreceksiniz. Onlar amaçlarına ulaşmak için her yolu mübah sayıyorlar. Nakşi tarikatının camiinde, Nakşi ileri geleni Korkut Özal tarafından keşfedilen, sonra da yükseltilen Sadettin Tantan, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin kapatılmasına yeni oluşturduğu polis birimi tarafından tutulan raporlarla karar veriyor. Gerekçe imam hatiplilere burs verilmemesi. Tarikatların egemenliğindeki dernekler kime burs veriyor? İstanbul Valisi uygulamayı durdurmasa son dönemde aydınların oluşturduğu en önemli sivil toplum örgütü yok edilecek. Ama tarikatların bütün işyerleri, vakıfları, dernekleri faaliyette.
TANTAN’IN YAKIN DOSTU
Bu noktada İstanbul Valisi’ne karşı girişilen bir karalama operasyonunu da gözden kaçırmamak gerekiyor. Bursa emniyeti büyük bir operasyonla, hayali ihracatçı – kaçakçı olduğu savlanan bir kişiyi evinde gözaltına aldı. Ne zaman? Üç gün önce. Ve büyük bir ifşaat Tantan’ın emniyetteki arkadaşlarından Bursa Emniyet Müdürü Aydın Genç tarafından yapıldı. Bu kaçakçının evinde üç silah ele geçmişti. Ruhsatlı silahlardan birini Vali Erol Çakır bu kişiye satmıştı. Bu haber de ilgimi çekti. Çünkü Aydın Genç ısrarla bu silah Erol Çakır’ın diyordu da başka bir şey demiyordu.
MUHTARIN OĞLUNA VERDİ
Ben de valiliğe sordum. Resmi açıklama nelerle karşı karşıya olunduğunu gözler önüne seriyor. Açıklama aynen şöyle: “İstanbul Valisi Erol Çakır’a ait bir silahın Bursa’da yapılan bir polis operasyonunda gümrük kaçakçılığı ve hayali ihracat yaptığı iddiası ile gözaltına alınan bir şahsın üzerinde çıktığı yolunda çarpıtılmış yalan haberin yeni bir örneği orta yerde durmaktadır. Bu tarihten yaklaşık 10 yıl önce 1991 yılında, Erol Çakır kendisine ait 1. Dünya Savaşı’ndan kalma bir tabancayı sevilip sayılan bir muhtarın ‘Tahtakale Mahalle Muhtarı’ oğluna bulundurma ruhsatlı olarak devretmiştir.
MEVZUATA AYKIRILIK YOK
Devralan şahsın o tarihte gümrük işleriyle veya ithalat – ihracat işleriyle herhangi bir ilgisi yoktur. 10 yıl önce yapılmış olan söz konusu devir işlemi mevzuata aykırı değil. Haberin kamuoyuna böyle yansıtılmasının; kendilerine emanet edilen bilgileri yalan yanlış şekilde basınımıza sızdırmayı şiar edinmek suretiyle onları yönlendirmek isteyen, vatandaşları umutsuzluğa sevk ederek irticai kesimlere ümit aşılayan, tarikatçı zihniyetin yeni bir eylemi olarak İstanbul Valiliği’ni yıpratma amacı taşıdığı değerlendirilmektedir.” Fazla söze gerek var mı? Yolsuzluk ve usulsüzlük ile mücadele, demek hukuk dışılığa kalkan olabiliyormuş.
Tantan’ın bugün arkasına saklandığı kalkanın adı budur. Hukuku dışlayarak mücadele Tantan’ın buluşu değildir. Çatlı’lar, Susurluk gerçekleri de bu kafaların ürünü. Bugün içinde bulunduğumuz derin devlet destekli çete oluşumları bunların ürünüdür. 1970’li yılların sonunda İstanbul polisinde ilk işkence uygulamalarını başlatanlar, Filistin askılarını icat edenler aynı adamlar. Onlar hep var oldular. Dün “vatan, millet” için bu yola başvurduk diyorlardı. Bugün bu kavramını tükettikleri için “yolsuzlukla” mücadele diyorlar.
POLİS HER ŞEYE YETER
İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Kazım Abanoz imzası ile 23.11.2000 tarihinde İçişleri Bakanı’nın emri ile “Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele Büro Amirliği”ni kuruyor. Ne olur var, ne onay. Ama örgüt çalışıyor. Tantan’ın kafasında ürettiği bir mücadele yöntemi. Polis var ya her şeye yetiyor. Dinleme, izleme, gözleme, muhbirlik, ajanlık var ama hukuk yok. Yolsuzlukla mücadele şeffaflıkla olur. Yasayla olur. Cumhuriyet’in temel dinamiğini oluşturan halkçılık, devletçilik, devrimcilik ilkeleri yerine kendi ilkelerinizi koyup Cumhuriyet’i savunamazsınız. O ayrı bir cumhuriyet olur.
SÖZ DİNLEYEN KAZANIYOR
İstanbul’da görev yapan Kazım Abanoz Kocaeli’ye vali olarak atanmak isteniyormuş. İcraatları çok başarılı bulunuyor. Kim tarafından? Hemşeri dostu Tantan tarafından. Çünkü ne denilirse yapıyor. Oysa İstanbul Valisi iki kez Abanoz’un görevden alınması için Tantan’a başvuruyor. Ama Tantan hükümete gidip Vali’yi görevden almaları için bastırıyor. O da olmazsa hem valiyi, hem Abanoz’u görevden alalım diye formüller üretiliyor. Hatta olayı o kadar ileri götürüyor ki görevden aldıramadığı İstanbul’daki bazı emniyet müdürleri için Başbakan’dan yardım istiyor. Ama Mesut Yılmaz olmaz deyince bunlar gerçekleşmiyor. Yani hükümet Tantan’ın İstanbul’u kendine bağlama sevdasının ataklarıyla sarsılıyor. Kimse de neden bu ihtiras demiyor. Neden?
EVET SAYIN TANTAN..?
Buradan Başbakan’a, Başbakan yardımcılarına sesleniyorum. Belge elinizde. Hesap sormayacak mısınız? Siz de ucuz popülizme ve irtica baskılarına yenilecek misiniz? Cumhuriyet’i sahipsiz sanıp cirit atanlara meydanı bırakacak mısınız? Türkiye Cumhuriyeti polis devleti mi olacak? Eş dost kapitalizminden sonra tarikatçılık, Sakaryalılık, Kafkas kökenlilik memuriyeti mi başlayacak? Türkiye nereye gidiyor? Ya siz Sadettin Tantan… Siz bu belgeler ve bilgiler karşında ne yapacaksınız şimdi?