15.06.1999
Bankalar Yasasi bankalarin birer arpalik ya da karapara aklama kaynagi olmasini önlemek için firsat sundu. Yeni düzenlemelerde kriterlerden biri mafyanin sektöre sizmasini engellemek olmali

Tuncay ÖZKAN
Bankalar Yasasi’nin yenilenmesi aslinda Türkiye’de ekonomiyi zorlayan ve uluslararasi sorunlara yol açan bir sektörde geciken düzenlemeyi gündeme getirdi. Yasa henüz komisyonda bulundugu için TBMM Genel Kurulu’nda basina daha neler gelir bilinmez.
Çünkü güçlü banka lobilerinin yürüttükleri kulislerin, sektörün gelecegini ilgilendiren bu yasayla ilgili neleri, nasil degistirecekleri meshul. Bu namuslularin da en az namussuzlar kadar cesur olmasi gerektigini hatirlatiyor. Bence meydani sektörün karalari degil, aklari; namuslulari doldurmali ve kulis yapmalilar ki, gelecekte sistemi kötüler yönlendirmesin.
Türkiye’de banka sektörü denildiginde arpalik haline dönüstürülen kamu bankalari ile karaparalarin aklandigi merkezler akla gelmektedir. Iktidar kurulurken koalisyon ortaklari ilk is banka paylasiyor. Bankalar bir elde toplansa, özerk bir yönetimle, siki kontrolle islerini yapsalar olmaz mi? Olmaz. O zaman teskilatlardan, destekçi isadamindan politik rantiyeciye kadar uzanan arpalikta kavga çikar. Allah korusun birbirlerini vururlar. Zar zor kurulan iktidar düser.
Isin diger cephesinde bir banka bin ayip örter misali, yeralti dünyasinin neredeyse tümü banka sahibi ya da ortagi olabilmek için elinden geleni ardina koymamaktadir. Çakici’nin Türkbank macerasi, Malki’nin kursunlanmasi, ardindan öldürülmesi hep bir bankayi ele geçirme oyunlarinin disa vurumudur. Bu kanli ve kara düzenin bankasiz islemesi olanaksizdir.
Ömer Lütfü Topal’in esi ne diyordu, “Ömer, her seyi birakip temiz bir isadami olacakti; banka almaya çalisiyordu.”
Bankalar dogru isletilemedi mi ortaya çikacak sorunlar bile ülkeyi batirmak için yeter. Yasa çikartilirken bankalarini soyan patronlara, kamu bankalarini ona buna peskes çeken yöneticilere dur diyecek düzenlemeleri yapmaktan kaçinmamak gerek. Bu anlamda yeni yasayla getirilenleri eksik buldugumu vurgulamak isterim. Bankacilik sektöründe vurguna dur demek için yasa yapicilarin kamu bankalarindaki soygunu dikkate alarak düzenleme yapmalari gerekir. Hatta bana kalirsa kamu bankalarinin tamamini satip bu isleri özel sektöre birakacak düzenlemeleri yapmalari gerekir. Ama mafyanin banka sistemi içinde yasamasini engellemeleri sarttir. Yoksa her kamu bankasi bir mafya babasinin elinde kalir.

136 yillik dogrular
Sermaye Piyasasi Kurulu’nun eski baskanlarindan Ali Ihsan Karacan’in ‘Bankacilik ve Kriz’ adi altinda kitaplastirdigi bir yazin taramasini okuyorum. Bu sektörü anlamak isteyenlere tavsiye ederim. Karacan, çalismasinin basina 1863 tarihli bir mektup koymus. Daha sonra Amerikan Hazine Bakani da olan Hugh McCulloch’un mektubu bankacilara ve banka sahiplerine çok önemli mesajlar aktariyor. Aralik 1863 tarihli mektup sanki bugün içinde bulundugumuz banka düzeniyle ilgili uyarilar yapiyor. Iste bir küçük özet: “Makul bir teminata dayanmayan kredilerin açilmasina izin verme. Spekülasyonu besleme ve tesvik etme. Yalnizca mesru ve basiretli islemlere olanak sagla. Kredilerini müsterinin isinin izin verdigi ölçüde kisa vadeli aç ve paraya gereksinimin olsun olmasin bütün kredinin vadesinde ödenmesinde israrli ol.
Bir bankanin ve yedek akçeleri toplaminin üstünde kredi olarak verdigi her dolar onun borcudur ve bankanin yöneticileri kredilerini sürekli kontrol altinda tutmak için hissedarlara oldugu kadar alacaklilarina karsi da en güçlü yükümlülüklerin altindadirlar.
Bir müsterinin dürüstlügüne güvenmeme konusunda nedenlerin varsa onun hesabini hemen kapat. Seni dolandirmasina mani olacagini sanip bir sahtekârla asla is yapma. Memurlarina hirsizlik yapmadan rahat ve saygin bir biçimde yasamlarini saglayacak maas ver ve tüm mesailerini sana vermelerini iste. Gelirinin üstünde yasayan görevlini hemen kov. Kazandigindan fazla harcayan bir banka görevlisi güvenli bir kisi olamaz.
Bir bankanin sermayesi reel olmalidir, fiktif degil ve sermayeye borç verecek parasi olan kisiler sahip olmalidir, borç alan kisiler degil. Büyük getiriler bekleyisi ile bir seyler yapmak için asla tahrik olma; isini yasalara ve diger antlasmalara bagli kalarak yap. ‘Debdebeli bankacilik’ mesru bankacilik degildir ve ‘debdebeli finansörler’ genellikle hilekâr veya dolandiricidirlar.”
Evet, bugün yasa çikaranlarin da dikkatle okumalari gereken bir çalisma. Türkiye Is Bankasi kendi öz kaynaklarindan daha büyük bir miktarda parayi dolandirici Erol Evcil’e kaptirirken, yukaridaki evrensel ilkelerden hangisini göz önüne aldi? Hiçbirini. Simdi bir de soygunlari dile getiren gazetecilere karsi uygulanilmasi düsünülen cezalar konusu var. Is Bankasi soygunu gazetecilerce gündeme getirildiginde banka da, Evcil de yalan haber yapiliyor diye dolandi durdu ortalikta. Kim hakli çikti? Simdi yasa yapicilar eger Türkiye kosullarini göz önüne almaz da gazeteci cezalandirma yoluna giderlerse soyanlar sokakta, soygun var diye haber yapanlar cezaevinde olur. Burada elbetteki bir banka veya herhangi bir kisi veya kurum hakkinda yalan, kasitli ve yipratici yayin yapanlari kastetmiyorum. Ama bunu digerinden ayiracak net tanimlar yasaya konulmali ki, parlamento disi denetim organlarindan biri olan basinin kamu adina olaylari inceleme ve gündeme getirme hakki ortadan kalkmasin. Unutmamali, Türkiye’de soygun düzeni engellendiginde ne Güneydogu sorunu kalir ortada, ne irtica, ne terör. Yasa yapicilari meydani kime birakacaklarina karar verecekler. Yanilirlarsa Interbank ve diger örneklerinde oldugu gibi; meydan soyguncuya, talanciya, mafyaya kalir.