01 Şubat 2002
Türkiye’de sağcıların, liberallerin hatta zaman zaman kimi “solcuların” icazet kıblesi Amerika oldu. Çünkü Türkiye ekonomisi dümenini yitirdi. Dümen elden çıkınca, yeni kaptan kıblegah. Şimdi dümende Amerika var. Amerika dediğiniz zaman da Musevi lobisi geliyor akla. Etkinliği tartışmasız olan bu grupla bizim siyasal İslamcıların son dönem yakınlaşmasına ne diyorsunuz?
Hele Recep Tayyip Erdoğan gibi bir İslamcı siyasetçinin gidip düne kadar bütün kinini, nefretini üzerlerine yoğunlaştırdığı bu grubun icazetini istemesi, oportünizm değil de nedir?
Kürtçe eğitim konusunda söyledikleri ise Tayyip Erdoğan’ın aslında gerçek düşünceleri. Çünkü Erdoğan, bundan seneler öncesinde de yurtdışı gezilerinde gittiği camilerde yaptığı konuşmalarda aynı görüşleri savunuyordu. Gerçi o zamanlar savunmayan İslamcı var mıydı ki?
O İslamcı hatipler ne diyorlardı kendilerini tanıtırken, “Türkiyeli Müslümanlar”…
Kürtçe eğitim oy kaygısı
Kürtçe eğitim bu kafaya neden aykırı olsun? Bu nedenle onların zamanlama diye bir dertleri de yok.
Şimdi sorun İslamcı kimliklerini ulusal kimliklerinin üstüne çıkartan çevrelerin oy kavgasından başka bir şey değil aslında. HADEP seçime giremeyecek, HADEP’in oyları dağılacak ya, herkes payını istiyor. Bunlar da siyasal İslam kimliklerini ortaya koyarak Kürtçe eğitime yeşil ışık yakacak ve oyları kapacaklar. Sanki geçmişte bunu başardılar, şimdi de başaracaklar. Dışarıda da durum farklı değil aslında. Amerika bizimkileri Kuzey Irak’ta oluşturacağı Kürt otonom bölgesinin peyki yapmak için kaşıyor şimdi. Bu tuzağa Tayyip düşer de Sadet Partisi ve onların liderleri ne diyecekler?
Bir de Türkiye’de sadece siyasal İslamcılar mı var? Yağma Hasan’ın böreği mi Türkiye.
Hesaplar karışırsa
Anladım, herkesin bir hesabı var… Tayyip’in de, Amerika’nın da. Bazıları buna siyasal söylemlerini pekiştirmek için “Herkesin bir hesabı var, Allah’ın da” diyerek kendi güç arayışlarını Allah kavgasıyla örtmeye çabalıyorlar. Günlük siyasetin, kokuşmuşlukların Allah ile ne ilişkisi olabilir?
Kürtçe eğitim ulusal devlet ve ulusal gelişimle ilgili bir olgu. Amerika’da Türkiye’nin cumhuriyet düzenine şekil veren Kemalizme karşı konuşmak, eleştirmek, Kemalizmi faşist, despotik bir siyasal yapı olarak göstermek kolay ve getirisi yüksek bir yatırım. Ama ya Türkiye’de? Türkiye’de insanlar siyasal İslamı, ortaya koyduklarını değerlendirmekten acizler mi? Türkiye’de insanların cumhuriyete sahip çıkmak diye bir hesapları yok mu? Türkiye Cumhuriyeti sokağa terk edilmiş, sahipsiz bir devlet mi?
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuralları, kendisini geleceğe taşıyacak dinamikleri öldü mü? Türk insanının sağduyusu da mı öldü?
Daha çok özgürlük
Meydanın bu kadar boş gözükmesinde etken Türkiye’de sessiz duran o büyük kitlesi. Kafası karışık. Bu kitleyi demokratik açılımlarla toplamak gerek. Şimdi geçmişin mirası üzerinde yasakçılıkla koruma yapmaya çabalayanlar yanılıyorlar. Yapılması gereken şey daha çok özgürlük ve daha çok ekonomik kalkınma olmalıdır. Türkiye’nin belini büken yolsuzluk ekonomisi ile terörü ortadan kaldıracak formüller geliştirilmelidir. Yasakçılık kötüyü haklı yapmaktan başka hiçbir işe yaramadı, yaramaz.