26 şubat 2001
Kabinedeki revizyon beklentisi, daha doğrusu başımıza gelen felaketin siyasi sorumlularının saptanması ortakların önceki gün yaptıkları olağanüstü toplantının nedeniydi. Ama önceden kararlaştırılan gündem ve olağanüstülük durumu sadece lafta kaldı. Toplantı iki bölüm halinde yapıldı. İlk bölümde liderler kabine içi revizyonu tartıştılar. Programın revize edilmesinden sonra değişikliğin beklentilere yanıt vereceği, yenilenmenin aynı zamanda toplumda güvenoyu oluşturacağı tezi, ANAP ve MHP liderlerince gündeme getirildi…
Özellikle ANAP lideri, kapsamlı bir değişiklik yapılmasını istedi. Hem ekonomi bürokrasisinin hem de bakanların değişiminin yararını savundu. MHP lideri, koalisyon yapısında bir değişikliğe sıcak olmasa da, bakanlar arasında bir değişikliğe sıcak baktığını söyledi.
Başbakan Ecevit ise değişiklik taleplerine karşı çıktı. Ecevit’e göre kabinede bir değişiklik yeni spekülasyonlara yol açacaktı. Krizin faturasının bütünüyle değiştirilenlere yükleneceğini savundu. Ecevit’e göre krizin patlamasının ve bir anda büyümesinin “sorumlusu” saydığı, Cumhurbaşkanı da böyle bir durumda suçlamalardan kurtulacaktı. Buna gerek yoktu. Başbakan bayram tatilinin piyasaların rahatlaması açısından bir şans olduğunu söyledi. Ecevit bu ısrarlı tutumu sayesinde şimdilik kaydıyla ekonomi bakanlarının değişiminden kabinede revizyona kadar pek çok noktada istediğini diğer liderlere kabul ettirdi. Ama yarın için bir güvence alamadı. Bu sırada ekonomi bakanları dört saat süren toplantı boyunca Başbakanlığı aradı durdular. Yürekleri ağızlarındaydı.
Siyasi sorumlu bulunamayınca, sorumlu olanlar en sorumlular olarak zaten kendilerine istifalarını vermiş bulunan ekonomi bürokratlarına gözlerini çevirdiler. Bürokrasideki değişim zirvenin ikinci bölümünde ele alındı. Daha çok Hüsamettin Özkan’ın etkin olduğu bu bölümünde, Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel, Hazine Müsteşarı Selçuk Demiralp başta olmak üzere genel bir değerlendirme yapıldı. Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel’in nisan ayında görev süresinin bitecek olması da göz önünde tutuldu. Değiştirilmesine karar verildi. Ancak diğer bürokratlarda da bir değişimin kaçınılmaz olduğu konusunda mutabakat sağlandı. Böylece siyaseten sorumlusu bulunamayan ekonomik krize, şimdilik bürokratik sorumlu ilan edilen Merkez Bankası Başkanı’nın kurban edilmesiyle çare bulundu. Kurban Bayramı sonrasında, kurbanlık alamayan vatandaşların “kurban isteriz” isyanlarına kimler kurban gider o daha belli değil.
IMF’nin bize ettiğini akrep etmez
Düyun – ı Umumiye’nin (IMF) yeni memuru Carlo Cotterelli iki karış suratla Ankara’da dolanıp duruyor. Krizi duyan IMF Başkan Yardımcısı Başbakanlık merdivenlerinde girerken de, çıkarken de düşme tehlikesi atlattı. Çünkü adam o merdivenlerden aşağıya salladığı Türk ekonomisinin hesabını sorarlar diye korkuyordu. Hesap mesap soran yok. Gavur gazetecileri de olmasa, IMF’ye Türkleri batırdınız diye bağırmasalar, adamlara kimsenin çıt ettiği yok. Batmış bulunan ekonomik programı bize dayatan, teftiş ederek, yol göstererek, hatta zaman zaman döverek bu programı bize zorla uygulatan; sizi nurlu ufuklara götüreceğim diyen IMF. Adamların dediklerini yaparak batan ise bizimkiler. Bunda IMF’nin suçu hiç mi yok yani? Türkiye 16. ekonomik istikrar programını, istikrarlı bir biçimde daha yenilgiyle kapattı. 17’si için IMF’cilerin gelmesi bekleniyor. Benim oğlum bina okur döner döner bir daha okur. Kılavuzu karga olanın, çorbadan burnu çıkmazmış… Ey Türk titre ve kendine gel diye bir slogan vardı ya… Şimdi tam zamanı. Ey sorumlu, sorumsuz siyasiler ve ekonomiyi yönetenler titreyin ve kendinize gelin. IMF’nin bize ettiğini akrep etmez. Ya onların programında, ya bizim makinede bir uyumsuzluk var. Görmüyor musunuz?
Hacı Tantan diyor ki…
İçişleri Bakanı “Hacı” Sadettin Tantan diyor ki: “Cumhurbaşkanı bana yolsuzlukla ilgili bir şey sormadı.” Tantan’a güreş, Beşiktaş, Fenerbahçe ve diğer spor kulüpleri ve dallarıyla ilgili de bir şey sormadığına göre, Cumhurbaşkanı kime ne soracağını çok iyi biliyor…
Damdan düşen anlar…
Ekonomiden sorumlu eski Devlet Bakanı Hikmet Uluğbay, Türk ekonomisinin bugünlerinin bunalımıyla canına kıymak istemişti. Olayın üzerinden çok zaman geçti. Uluğbay dün ekonominin durumuyla ilgili özel değerlendirmelerde bulundu. İşte satır başları:
– Panik nedeniyle olayı olması gereken boyutun ötesine taşıdık.
– 16 istikrar programının hiçbiri sonuna kadar götürülmedi. Türkiye’nin kamu finansmanı artık bu şekilde götürülemez… Çünkü biz hizmet üretmek için vatandaşlardan vergi almak yerine enflasyon vergisi almaya geldik. Vergi gelirlerimizin yüzde 80’i ile faizleri ödemeye başladık… Borçlu geldiğimiz noktada iki gider kalemi, bizim kaynaklarımızı alıp götürüyor.
Bazı önlemler daha erken alınabilirdi. Örneğin Meclis’ten fonların kaldırılmasına ilişkin yasayı 6 ay önce de çıkartabilirdik. Toplumun bütün katmanları enflasyonla mücadeleyi aynı şuurla desteklemedi… Maliyet duyarlı çalışmamanın bedelini tüm topluma ödettik…
Sorun IMF’de mi? Sorun Türkiye’deydi… Rasyonel çalışan Batı ekonomilerine karşı biz hiç de rasyonel olmayan davranışlar içindeydik… Soruyorum, yakmak için tütün yetiştiriyorlar mı? Yağlık için fındık yetiştiriyorlar mı? 3 yıllık şeker stokları var mı? Kaynakları akılcı kullanamadık… Siz yabancı olsanız kendi parasını iyi kullanmayan insana borç verir misiniz? Hepimizin elimizi taşın altına koyması lazım. Yarının güzel olacağına inanırsak, yarın güzel olur…