06 nisan 2001
Esnaf arasındaki adıyla Sirkeci piyasası. Türkiye yedek parça sektörünün kalbi. Artık her gün Anadolu’ya mal taşıyan minibüslerden iz yok. Koca koca firmalar 500 milyonluk, 1 milyarlık çeklerini ödeyemiyor.
Esnaf dolarla borçlanmış, Türk lirası ile 3 – 6 ay vadeli satmış. Vade farkları aylık yüzde 2 – 3 enflasyon düşünülerek hesaplanmış. Borç dolar, alacak TL, üstelik vadeli olunca bankaların başına gelen esnafın da başına gelmiş. Yani ana sermayeden yenmeye başlanmış.
Geçenlerde Sirkeci’nin önemli bir işadamı nasıl dibe vurduğunu anlattı:
“Önce deprem vurdu. Yedek parça üretimi yaptığımız iki fabrikadan birini kapatmak zorunda kaldık. 350 işçiyi içimiz kan ağlayarak çıkarttık.
Üretime ikinci fabrikada devam ediyorduk. Ayrıca Sirkeci’deki iki dükkanla da satış yapıyorduk. Önce kasım krizi vurdu. Dükkanların cirosu yerle bir oldu. Sonra şubat krizi. Ocak ayında dükkanların satışı 150 milyar liraydı. Şubatta bu rakam 80 milyara düştü. Mart ayında ise tüm satış yalnızca 2.5 milyar lira. Dükkanların kirasını bile karşılayamıyor. İki dükkanda çalışan 10 kişiden beşini işten çıkarmak zorunda kaldık. Daha trajik bir gelişme çalışan fabrikada yaşandı.
Önce mart başı 350 işçiye yarım ücretle izin verildi. Nisanda ise fabrika 15 gün üretim yapma kararı aldı.”
Sistemi ayakta tutan çalışanın işsize bakması dayanışması ortadan kalktı. Çalışan 20 milyon işliden, kriz nedeniyle 10 milyonu sokaktaki işsiz kervanına katıldı. Bu halk ayaklanmaz diyenlere duyurulur.
Kurtulalım derken…
Türkiye’yi “kurtarmak” isteyen Batılılar, aklıma hep Arabesk filminde evinden kaçan genç kızı “kurtarmak” isteyen bıçkınları getiriyor. Şimdi hepsi ellerinde sıcak para dekontları, karşımızda bıyık buruyorlar, “kurtaralım anam” diyerek. Batı’dan yardım isteyen Türkiye eğer doları 800’ler düzeyinde dengeleyemezse, dolar 1.5 milyon lira olursa orada uzunca süre kalacağı hesaplanıyor.
Bir bankacı ilginç bir olgudan bahsetti. Dolar bu düzeyde kalır da bıyıklı Batılılar ellerinde parayla gelip 10 milyar dolarlık yüzde 8 faizli Hazine kağıdı alıp gitse. Bir yıl sonra, ellerinde 8 milyar dolarları daha olur; bize yardım diye gelenler bizi soymuş olurlar. Bunu görmezden gelmemek lazım. Bu durumda faiz musluklarını açmak zorunda kalacak olan Türkiye gene yabancı yatırımcıyı sevindirecek.
Yani doğru karar verilemezse hem daha çok soyulacağız, hem ekonomik kriz derinleşecek. Hem de sosyal sorunlar bizi hiç kimsenin önceden hesaplayamayacağı yerlere götürecek. Rüzgara tutunmak yerine öz varlığa sarılmanın zamanıdır. Ama anlayana.
Kemal Derviş: Program için biraz daha zaman
Devlet Bakanı Kemal Derviş dün bankacılarla yaptığı görüşmede dört gözle beklenen ekonomik programın gecikmesinden dolayı üzgün olduğunu belirtip, kusura bakmayın dedi. Bir nevi özür diledi. Bunun nedenlerini de temaslarına bağladı. Derviş, ekonomik programı geniş bir destekle getirmek isteğini belirtti. Bunun için önümüzdeki günlerde Meclis Başkanı dahil bir dizi yeni temasta bulunacak. Derviş programın çok kapsamlı olması nedeniyle biraz daha “vakit” dedi.
Bankacılar kendisini dolar konusundaki “Nisan sonu 1 milyon 100 bin lira olacak” açıklaması nedeniyle eleştirdiler. Böyle kotaların açıklanmamasının önemli olduğunu vurguladılar. Kemal Derviş, Türkiye’de yanlış yapıldığını, böyle bir açıklamayı yapmak zorunluluğu hissettiğini söyledi. “Ben açıklamasam, hatalı uygulamalar baskın çıkacaktı” diye kendini savundu.
Bankacılar ayrıca zarar eden, batma noktasında bulunan bankaların tamamının birden kapatılmasını önerdiler. Sağlam bankalarla anlaşın, destekleyecekseniz bunları destekleyin ve yolumuza devam edelim dediler. Derviş dış kaynak olarak program sonrasında 10 milyar doların geleceğini ve bunun öncelikli sektörler arasında dağılacağını açıkladı. Bankacılar Derviş’ten umutlu olduklarını bana aktardılar. Umut bu sıralar ekmekten bile az bulunuyor.