01.03.2000
Hizbullah’ın ölüm evlerinde ele geçirilen video kasetlerin birinde Malki cinayeti sanıklarından Mehmet Sünbül’ün sorgusu ve domuz bağı ile öldürüldüğü an da vardı. Sünbül, buradaki sorgusunda Erol Evcil ile olan ilişkilerini ayrıntılarıyla anlattı
Tuncay ÖZKAN
Bu köşenin takipçileri iyi bilir. Nesim Malki cinayetinin zanlılarından Mehmet Sünbül ile ilgili gelişmelere öncelik verdik. Hizbullah’a katılmış olabileceğini, daha kaybolduktan hemen sonra yazmıştım. Sonra Hizbullah’ta sorgulanıp öldürüldüğünü de. Bugün ise Hizbullah’taki sorgusunun tutanakları elime ulaştı. Çok çarpıcı unsurlar içeriyor.
Birincisi Mehmet Sünbül’ün sorgusunu bizzat Hüseyin Velioğlu yapıyor. Velioğlu soruyor, Sünbül gayet içtenlikle olayları anlatıyor. Bu sorgunun ses bantları polisin eline geçmişti. Oradan Ankara’ya ulaştı. Sonra DGM’ye ve avukatlara.
Sünbül eski bir ülkücü. Cezaevinde Hizbullahçı oldu. Daha sonra Hizbullahçı gruplardan Burhan Kavuncu ekibine geçti. Cenazesi ile ilgili tartışmalar sırasında Kavuncu ailesiyle birlikte morgun önündeydi.
Velioğlu hem saf değiştiren, hem de Malki cinayetinden aldığı parayı örgüte getirmeyen Sünbül’e her şeyi iyiden iyiye anlattırmış. Ne yazık ki sonrasında Hizbullah vahşeti ortaya çıkmış. Sünbül’ü ölü gösterir görüntüler elde. Sünbül yeğeniyle birlikte işadamı Cavit Cağlar’a şantaj yapıyordu. “1 milyon dolar vermezsen, ifademdeki bazı ayrıntıları aktaracağım” diyordu. Çağlar bunu kabul etmediğini söylüyor. Ama Sünbül metresinin evinden ayrılırken, “Üç gün içinde ben dönmezsem polise başvur ve olayı anlat” diyor. Sonrasında ortaya çıkıyor ki, Sünbül’ü ve yeğenini Hizbullah kaçırıp sorguluyor ve paraları istiyor. Sonrası malum. Şimdi Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu’nun, Mehmet Sünbül’ü sorguya çekişinin ve bu sorgunun aydınlattığı gerçekleri sorgu tutanaklarından bölümler aktarıyorum:
Velioğlu paraları soruyor
Velioğlu: Nerede? Çınarcık’ta. yazlığın var, yıkılmamış mı?
M.S.: Yok yıkılmamış. Yalova Çınarcık arasında.
Velioğlu: O şeyin dinlenme parkına yakın mıdır? Emekli askerlerin dinlenme kampına?
M.S.: Heee. Kuru köyde sola dönüyorsun.
Velioğlu: Ne zaman almışsın? Değeri ne kadardır?
M.S.: 1991’de aldım. Şu anda 25 bin dolardır.
Velioğlu: Başka?
M.S.: Bir tane dairem var.
Velioğlu: Nerede, değeri ne kadar?
M.S.: Bursa’da 20 bin falan.
Velioğlu: 1992’lerde 20 bine almışsın, oh.
M.S.: Dört milyara almıştım o zaman.
Velioğlu: Dört milyara aldığında dolar ne kadardı?
M.S.: O zaman yazlıktan daha ucuzdu.
Velioğlu: Şu andaki değeri ne kadar?
M.S.: Şu an değeri, on milyar var.
Velioğlu: Lüks yerde değil mi?
M.S.: Yok, kooperatif bahçesi var, bir de benim Bilecik’te arsam var.
Velioğlu: Ne kadar?

M.S.: 120 dönüm.
Velioğlu: Onun değeri ne kadardır?
M.S.: Onun değeri 20 bin mark civarı, başka da köyde tarlam var.
Velioğlu: Başka neyin var. Mal varlığın?
M.S.: Bir de Diyarbakır’da iki katlı evim var.
Velioğlu: İstanbul’da neyin var?
M.S.: İstanbul’da bir daire aldık. Zeki Abim aldı, ben hesaplaşırken de onu, onun hesabına aktardık.
Velioğlu: Başka ne var?
M.S.: Başka bir de çay ocağı var. Zeytinburnu Bakırköy arasındaki sahilde.
Velioğlu: Onun değeri ne kadardır?
M.S.: Onun bana maliyeti, 120 bin mark.
Velioğlu: İsmi nedir?
M.S.: FEYZA.
Velioğlu: Ortağın yok mudur? Kim işletiyor?
M.S.: Burhanettin Türkeş. O beraber aldı. Ondan sonra işletemedik. Tufan Mengi vardı, eski Mazlum – Der Başkanlığı yaptı, şimdi iki üç tane hastaneye ortaktır.
Velioğlu: Onunla bir arkadaşın var mı?
M.S.: Yok. Tufan Mengi de eski ülkücüdür.
Velioğlu: Şu anda ülkücü değil mi?
M.S.: Yok, şu anda ülkücü değil.
‘Müslümanlara yardım etmedin’
M.S.: Diyarbakır’da iki katlı evim var. Kirasını da almıyorum.
Velioğlu: Niye almıyorsun?
M.S.: Almıyorum. Fakirdir.
Velioğlu: Kim? Niye almıyorsun?
M.S.: Valla bir gün gitim onlara bir tane kadın geldi. …… Mehmet Abi gelmiş demiş zam yapmasın kiraya. Kocam hapiste çıkana kadar …… kocası da PKK davasından içeriye girmiş.
Velioğlu: Kimdir?
M.S.: Bilmiyorum.

Velioğlu: ……… Müslümanların şehitleri vardır. Dulları vardır. Araştırdın mı?
M.S.: Vereyim. Ben Müslümanların şehitlerini de araştırdım, araştırıyorum.
Velioğlu: Ya bu kadar şehit var, bu kadar eziyet çekiliyor, sen demiyor musun bak benim iki katlı evim vardır. Müslümanların yetimleri varsa içine girsinler. Sen Müslüman değil misin?
M.S.: Yav ben şunu söyleyeyim, ben belki bunu on yerde söylemişimdir. Demişimdir ki, İslam için bir şey yapıldığında eğer paramız yok diye yapamıyorsanız, bana başvurun dedim kaç yıldır demişimdir.
Velioğlu: Kime söyledin sana ulaşabilir mi? Yav sen Erol Evcil’in ocağındasın …….

Velioğlu:Çay bahçesi senin adına mı?
M.S.: Benim adıma değil. O da şey Ebu Bekir Keskin’in adınadır.
Velioğlu: O kimdir?
M.S.: Ebu Bekir Keskin, Mutlu Keskin’in kardeşidir. Bu çocuk belediye sporda sporla uğraşıyor. Mutlu Keskin de eski akıncılardan.

M.S.: Şimdi ben Ebu Bekir ile ihalenin onayını almadan bir ay önce tanıştım. Mutlu’yu çok severim. Çok takdir ederim.
Velioğlu: Mutlu’nun düşüncesi nedir?
M.S.: Akıncı halen de İslamcıdır. Bursa İmam Hatip Lisesi derneği kurucusu ve başkanıdır şu anda.

Velioğlu: Sen Mehmet Ali Altındağ’ı tanıyor musun?
M.S.: Benim tanıdığım bir İzzet Altındağ var.
Velioğlu: Nerelidir? Ya sen bu adamı tanımıyor musun, bu adam Diyarbakır’ın Söz gazetesinin sahibidir. Söz TV’nin sahibidir.
M.S.: Onu tanımıyorum. İzzetin de Bismilli öğretmendir. Şu anda burada Bahçelievler’de.
Velioğlu: Bunun dışında deniz sahillerinde senin bir şeyin yok mu?
M.S.: Yoktur. Ama Allah izin verirse almayı düşünüyorum.

Velioğlu: Bu Kombasan hisseleri senin mi?
M.S.: Evet.
Velioğlu: Niye Kombasan hisseleri satın aldın?
M.S.: Ben öyle gördüm, ne yapayım.
….
Velioğlu: Sen bu mal mülkü cezaevinden çıktıktan sonra mı edindin?
M.S.: Benim şimdi Diyarbakır’daki evim buradaki tarlam önceden var idi.
Velioğlu: Onları demiyorum, bu diğerleri cezaevinden çıktıktan sonra mı oldu? Kırk üç günde olacak iş değil…
Velioğlu: Bak şimdi sen içeri girdiğinde çıkmaya niyetin yok muydu? Yav şimdiye kadar saydığın mülk, sen cezaevinden ne zaman çıktın?
M.S.: 25 gün oldu.
Velioğlu: Bak şimdi 25 gün içerisinde mi bunları aldın?
M.S.: Önceden vardı.
Velioğlu: Yani sen diyorsun Malki parası, Malki parası ne ……………
M.S.: Malki olayı 1995’te oldu ya.
Velioğlu: Paraların hepsi niye Zeki’de duruyor, diyeydin çarçur etme………. senin anlatımlarını iyi biliyorum ben.
M.S.: Benim ablamın üzerineydi, o zaman ablam da şimdi
Velioğlu: Senin o Malki’den aldığın paralar, yani sen diyorsun ki iki sene içerisinde ancak bu kadar yapar, tamam mı onu da çarçur ettin.
M.S.: He.

‘Evcil büro hibe etti’
M.S: Şükrü Elverdi, Metin Kaplan
Velioğlu: Metin
M.S.: Evet Metin Kaplan, Süleyman Ünsal
Velioğlu: Evet bir şirket kurdunuz. Ne şirketi kurdunuz?
M.S.: Burimiks diye bir şirket kurduk.

M.S.: Burhanettin ile benim haricimde herkes ülkücü.
Velioğlu: Burhanettin nedir?
M.S.: Burhanettin, eşkiya türüdür… Şimdi mafyadır.
Velioğlu: Ne oldu? Şimdi nedir?
M.S.: Şimdi mafyadır.
Velioğlu: Öbürleri?
M.S.: Öbürleri ülkücüdür, tüccardır.
Velioğlu: Onlar tüccar kılığında şirket adı altında mafyadır. Şimdi Abdullah Çatlı’nın bile şirketi yok mudur?

Velioğlu: Şimdi sen Oğuz’un hikayesini anlat? Şimdi şirketi kurdunuz
M.S.: Şirketi kurduk, ondan sonra ticaret yapmaya başladık…
M.S.: Biz o şirketi kurduğumuzda Burhanettin Türkeş’in tanıdığı Erol Evcil bu eski Bursa garajın karşısında, Elif İş Hanı’nda ………………
Velioğlu: Hı Erol Evcil’in şirketi
M.S.: Evet Erol Evcil’in sigorta şirketine büro açmak için bir tane büro kiralamış. Burhanettin Türkeş, Erol’u tanıdığı için Burhanettin, Erol’dan devren satın almış.

M.S.: Burhanettin Türkeş bizim de büro aradığımızı bildiği için, bize Erol Evcil’den devren satın almış. Daha doğrusu satın almadı. Burhanettin Türkeş ile Erol tanışıyorlardı. Hibe etti. …

‘Olayı uzatmadan anlat’
Velioğlu: Şimdi sen bu işi uzatacaksın. Sen Oğuz’un Malki’yi öldürme hikayesini çabuk anlat. Sen olayı çok uzatıyorsun.
M.S.: Abi ben olayı anlatıyorum.
Velioğlu: E olayın özetini anlamışız Oğuz Nesin Malki’yi öldürmüş.
M.S.: Evet o öldürdü.
Velioğlu: Bu yani özet işte anladık bunu. Bunda gizli saklı bir şey yok yani nasıl öldürmüş nasıl ebir vermiş anlat onu.
M.S.: İşte Şükrü Elverdi ile ben bu ortaklıktan sonra biraz soğuduk. …
M.S.: Ama buna ramen Oğuz ile Şükrü’nün arasında çok sıkı ilişki oldu. O ara 93’te filan birisi benim ablamın evini aramış Mehmet dikkat etsin ha benim o ara şeylerim vardı vaazlarım Yavuz Selim’de filan gidiyordum ders yapıyordum orada ben.
Velioğlu: Vaaz veriyordun orada sen.
M.S.: Evet. Diğer hocam bana elverdi Yavuz Selim’e gidiyordum. Arkadaşlar filan İnegöle gidiyordum.
Velioğlu: Kimdi arkadaşların yani bu cemaat midir?
M.S.: Mustafa İslamoğlu’nun cemaatidir. Bir kısmı bağımsızdır bir kısmı ondandır. Bir kısmı Hizbullah’tan toplanıyordu.
Velioğlu: Hizbullah’ta var mıydı?
M.S.: Zannederim vardı.
Velioğlu: Ha ha Hizbullah yoktu. Onların içinde eğer varız demişlerse yokturlar yalan söylemişler çünkü Hizbullah cemaati birisi bir yere giderse yerde bir kağıt görüyor tutuyor yazıyor bu kağıdı gördüm aldım gönderdim.

‘Beni kızdırma lan’
Velioğlu: Yahu beni kızdırma konuş lan.
M.S.: Sizden rica ediyorum bu muamele bana gerçekten yakışmıyor.
Velioğlu: Ben sana diyorum ki sen çok iyi bir muamele ile karşı karşıyasın şu anda. Yani eğer sen böyle basit ifadelerle şey edersen böyle basit masit şeylerlen uğraşırsan çok daha kötü şeyler gelir başına onun için bak sana insan gibi muamele yapıyorum. Konuşuyoruz.
M.S.: Tamam ben de sizlere.
Velioğlu: Konuşuyoruz polisin aklı gibi jop soktuğu gibi bir şey yapmıyoruz biz.
M.S.: Detayla anlatıyorum.
Velioğlu: E anlat bu Oğuz Malki’yi niye öldürdü nasıl öldürdü belli değil bir saattir sen onu anlatmamışsın yav.
M.S.: Ben nasıl bulaştım onu sizin kafanıza.
Velioğlu: Sen bizim kafamızı düşünme sen anlat bize neticesini söyle.
M.S.: Şimdi Elverdi bize birgün atladı geldi Yalova’ya geldi makinalarla ilgili görüşmeye geldi. Dedi ki Burhanettin o Evcil benden bu Malki’yi öldürtmemi istiyor dedi. Bunda iki milyon dolar para var dedi.
Velioğlu: Niçin öldürtmek istedi?
M.S.: Bu adamın borcu varmış Malki’de bunu sıkıştırıyormuş.
Velioğlu: Erol Evcil mi sıkıştırıyordu paramı ver.
M.S.: Evet paramı ver yoksa icraya vereceğim. O da bu adamı adamı öldürterek bu borçlardan kurtulmayı iki milyon dolar para teklif etmiş. Çünkü niye bunu geldi bize söyledi. Benle Burhanettin’e Oğuz Işıklı ile Muharrem Kutay isminde bir tane ülkücünün ……. istediğini.
Velioğlu: Hı teklif verilmiş. Bunu ikisi yapsın. Muharrem Kutay ile Oğuz Işıklı.
M.S.: Ama Muharrem Kutay kıvırdı. Korkmuş gitmiş işte …
Velioğlu: Tamam. Dedi işte tamam Oğuz vursun o adam eee.
M.S.: Dinle şimdi. Ben dedim ki yani biz bu işi bitirirsek dedim. Bu parayı alabilir miyiz dedim. Dediki vallahi işte emin değilim ama dedi. Alırız dedi. Bende o zaman dedim ki yani o tabiki bunlarda …… bu adam Yahudi olduğu için bu adamı öldürülmesinde bir sakınca görmüyorum.
Velioğlu: Sen onların müftüsü müydün.
M.S.: Müftüsü değil de.
Velioğlu: Yani öyle şey yapıyorsun ki o adamlar Müslüman mı ki İslami bir endişeden dolayı mı adamı vuruyorsun….
M.S.: Şimdi Müslüman olsaydı ben kesinlikle bu işe karışmazdım engellerdim.
Velioğlu: Bir Yahudi… bir Yahudi’yi öldürmekle demiyorum vurma keşke 100 bin tane vursaydın.
‘Kaza süsü verelim’
M.S.: Ben dedim ki kardeşim bu adam Yahudi olduğu için vurulmasında bir sıkıntı yok ama dedim. Bu adamı öldürürsek bu parayı alamayız dedim. Bilmiyorum. En iyisi dedim. Malki’yi kaçıralım Malki’den alalım. Erol’a filan güvenmiyorum dedim. Dediler ki o zaman biz bunu kaçırırsak adamda bize para vermezse…….. şoförünü öldürmek istemiyoruz …… sonradan o zaman dedim ki yani hiç olmazsa öldürdüğümüzde de şey yapalım kaç sene şey oluruz dediler vallahi dedim kaç sene olacağını bilemem dedim işte bir trafik kazası süsü verelim adam bize …… adamı öldürdük buna bir nevi bende katıldım. Şükrü de Burhanettin de buna katıldı. Burhanettin iki tane adamını gönderdi.
Velioğlu: Kim?
M.S.: Emin Mengi.
Velioğlu: Başka.
M.S.: Necati’nin soy ismini bilmiyorum.
M.S.: En son pogramımız böyle idi. Ondan sonra iki gün sonra evde yatıyordum baktım Burhanettin’in oğlu Tayyar şey yaptı. Yani bizim zil çaldı. Pencereden baktım ki Tayyar. Biliyordum zatane abi bir gelirmisin dedi babam seni çağırıyor. Gittim öbürü zaten giderken baktım oda gidiyor çoluğu çocuğu ile Mehmed dedi iş bitti. Ne oldu dedim. Dediki işte öldürdük. Nasıl öldürdünüz. İşte kırmızı ışıkta öldürmüşler kim öldürdü. Oğuz öldürdü. Öldürdü deyince vallahi billahi beynimden vurulmuşa döndüm. Çünkü adam günahsız.
Velioğlu: Niye Yahudi’dir öldürümüşsünüz.

Velioğlu: Neyse para aldılar mı?
M.S.: Aldılar.
Velioğlu: Ne kadar para aldınız.
M.S.: Bir buçuk milyon dolar
Velioğlu: Her birinizin payı ne kadar.
M.S.: Her birimiz işte Burhanettin 600 bin dolar aldı. Oğuz 500 bin dolar aldı. Ben 500 aldım.
‘Evcil’le Türkeş samimiydi’
M.S.: Şimdi olaydan önce Erol’un benden hiç haberi yoktu. Gerçekten Burhanettin Türkeş benim işime geldi çünki Burhanaettin Türkeş ile Erol’un samiyeti çok fazla idi.
Velioğlu: Yani parayı niye onlar olmadı da sen aldın.
M.S.: Tamam işte adamlar çok samimi oldukları için arkadaş gibiydiler. Yani mesela Şükrü benim ilk kez tanışmam Burhanettin ve Erol’la samimi olan Şükrü idi. Niye Erol çünkü havalı bir adam zengin bir adam ben gidipte Erol’un yanında el ufalayacak bir adam olmadığım için ben Erol’la bu olaydan sonra bir saat konuştum. Hiç ben ne yazıhanesine giderdim o da beni sadece uzaktan tanırdı. Bende tabi Erol Evcil zengin olduğu için herkes tanırdı. Çünkü şöyle Şükrü ile Burhanettin parayı almaya gelmediler Şükrü ile Burhanettin çok samimiler bunlar sert yapamazlar.

‘Evcil’le yüz yüze görüştüm’
Velioğlu: Paranın hepsini birden ödemedi mi?
M.S.: vYok yok parça parça ödedi.
Velioğlu: Pazarlağınızda böyle miydi iş bitince almayacak mıydınız.
M.S.: Ben onunla pazarlık yapmadım.
Velioğlu: Sen pazarlık yapmadın ama sana söylemişler pazarlık yapıldığını.
M.S.: O zaman onun söylediğine göre bir ay içerisinde vereceklerdi. Ondan sonra dedi ki işte işim bozuldu şu oldu bu oldu.
Velioğlu: Tamam işte zaten Nesim Malki öldükten sonra sen Erol Evcil ile irtibata geçtin. Önce dedin biz işi tamamladık paramızı getir.
M.S.: Evet. Dedim ben de bu işin içerisinde varım dedim.
Velioğlu: Şifayenmi söyledin yoksa telefonla mı konuştun.
M.S.: Yok şifayen yüz yüze görüştük…..
Ülkücülükten Hizbullah’a
Mehmet Sünbül 1970’li yıllarda ülkücü hareketin önde gelenlerinden biri olarak adını duyurdu. 12 Eylül 1980 askeri müdahalesinden sonra cezaevine giren Sünbül, Hizbullahçı oldu. 1992 yılında cezaevinden çıktıktan sonra Hizbullah’ın yayın organlarında çalışan Sünbül, örgütü öven 4 kitap yazdı. Bursa’da Erol Evcil ile tanıştı ve yakın korumalığını üstlendi.
Nesim Malki cinayetini planladığı gerekçesiyle 15 Ekim 1998’de gözaltına alınmasıyla Sünbül’ün adı yeniden gündeme geldi. Polise verdiği ifadesiyle Erol Evcil’in adını ilk ortaya atan kişi oldu ve Malki’yi öldürmek için Evcil’den 1.5 milyon dolar aldığını itiraf etti. Ancak savcılıkta polise verdiği ifadeyi reddetti.
Sünbül, DGM’de, “Cürüm işlemek için kurulan teşekkülün üyesi olmak, bu teşekkülün gücünü kullanarak tehdit ile menfaat temin etmek, sahte kimlik kullanmak” suçlamalarıyla yargılandı. Yaklaşık bir yıl tutuklu kalan Sünbül, tahliye edilmesinin ardından ortadan kayboldu.
Muğla’da bulunan bir cesetin Sünbül’e ait olduğu öne sürüldü. Bu cesetin Sünbül’e ait olmadığı kesinleşirken, Hizbullah operasyonlarının başlamasının ardından kayıp olan Sünbül adı tekrar gündeme geldi. Polisin düzenlediği operasyon ile Hüseyin Velioğlu’nun öldürüldüğü Beykoz’daki hücre evinden Sünbül’ün Hizbullah üyeleri tarafından sorgulandığı video kayıtları bulundu. Kasetlerde Sünbül’ün öldürülmesinin de kaydedildiği öne sürüldü. Ayrıca, operasyon yapılan bir evinin garajında arabası bulundu.
Sünbül’ün cezaevinden çıktıktan sonra Hizbullah’tan uzaklaşmaya çalıştığı, ancak Malki’nin öldürülmesi için Evcil’den aldığı 1.5 milyon doları örgüt ile paylaşmak istemediği için öldürüldüğü öne sürüldü. Kartal’da bulunan mezarevinden çıkarılan 9 cesetten birinin Sünbül’e ait olduğu öne sürüldü, ancak teşhis edilemedi.