16 Ocak 2002
Susurluk davasında verilen kararı Yargıtay onadı. Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin onama kararının ardından, 14 sanık hüküm giyecek. İyi de bu ceza “Yaşasın adalet” veya “Susurluk çözüldü” duygusunu Türk insanında uyandıracak mı? Bence hayır. Ama karar Türkiye’nin ağır işleyen iç düzenlemelerinde yeni bir başlangıcın ve yeni hukuk anlayışının habercisi olabilir. İyi değerlendirilirse.
Susurluk dava süreci sadece toplumsal veya hukuksal açıdan değil, yargı adamları bakımından da sıkıntılı, sancılı ve sorunlu oldu. Bu tür davalar hep böyle oluyor, bizde de dünyada da… Sistemin bu tür kirli ve karanlık ilişkileri, çamaşırları ortaya döküldüğünde, açığa çıkan kısımla ilgili tasarruflarda bulunuluyor. O kirliler temizleniyor. Ama asıl fikir, karanlık kısım bundan neredeyse hiç etkilenmiyor. Zaten o derin kısmın etkilenmemesi için de, hemen koruma duvarları örülüyor.
Susurluk eski devlet anlayışı
Susurluk bize aslında Anadolu’da eskiden beri devam eden devlet etme anlayışının, hala geçerli olduğunu gösterdi. Cumhuriyet döneminde manda ve çete olgusunu kovmak için çok çaba harcandı ama, hukuk devrimi yaygınlaştırılıp, kamu otoritesi şeffaf ve denetlenebilir hale getirilemediğinden, çetelerin ve karanlık grupların önü alınamadı. Kol kesilir yen içinde kalır. Kalmayan kısmı kurban edilir, ama işler aynen devam eder.
Bu anlayış terör olgusundan ve anarşiden aldığı enerjiyle beslendi. Dün olduğu gibi eminim bugün de derinlerde bir yerlerde, bir çelik çekirdeğin etrafında, Susurluk çetesinin yaptığı işleri yapacak daha pek çok ekip görev beklemektedir. Çünkü Türkiye bir hukuk devleti değildir. Devleti kurtarıcılardan kurtarmak, kurtarıcıların çıktıkları yolda para derdine düşmelerini engellemek mümkün olamamaktadır. Devletin saygın diye bilinen adları, görev diye çıktıkları yolculukta nedense zengin olmaktalar. Parayı nasıl elde ettikleri açık: Haraç, zimmet, rüşvet, kara ekonomi.
Susurluk nasıl cezalandırıldı
Susurluk sanıkları kimlikleri, yaptıkları işler, bunlardan ortaya çıkartılabilenler açısından cezalandırılacaklar. Kimlikleri diyorum, çünkü bazılarına yapılan işler hiç mi hiç yakışmamıştır. Hukuki süreçte kimse verilen cezalar açısından bir düşünce çatışması yaşamadı.
Sorun devletin içinde oluşan grupta. Bu “çete”nin içinde bulunan, ama devletle resmi ilişkisi olmayan uyuşturucu ve kumar işi yapanlar ile, onların güdümüne giren resmi görevliler arasında çatışma yaşanıyor. Sorsanız hepsi fukara. Aç. Ama evleri, arabaları, yaşamları öyle demiyor. Aradıkları şey zamanın belleklerde onları unutturması idi. Ayrıca yargı üzerinde kurdukları “görevli” baskısının yaratacağı, olumlu havadan yararlanıp zaman aşımından bu işten kazasız, belasız sıyrılmaktı.
Hukuk kazandı
Bunun gerçekleşmemesi hukuk açısından büyük kazanımdır. Türkiye bu davanın üstüne yeni bir kamu hukuku anlayışı geliştirmelidir. Bu olmazsa olmaz. Bu noktada yargının içinde bulunduğu açmazların aşımında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun önerilerinin iyi değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum.
Susurluk sürecinde öğrendiklerimiz bize, aslında devlet için diye çıkılan yolda, ne tür hatalara ulaşıldığını gösterdi. Hukuksuzluk ve resmi meşruiyet olmadan çağdaş devlet olunamıyor. Yaşanan başı bozukluklar ile hesaplaşma Susurluk. Susurluk sanıklarının aklı başında olanların kendi özeleştirilerini yapmaları da kaçınılmaz.
Susurluk örtülü savaş değil
Susurlukta verilen cezalar, verilebilen cezalardır. Susurluk Türkiye’nin PKK terörü ile mücadelesinde başvurduğu bir örtülü savaş mıdır? Hayır. Susurluk yargısında bunlarla ilgili hiçbir konu gündeme gelmedi. Susurluk yargısında kimse Hacı Karay, Savaş Buldan, Behçet Cantürk gibi Kürt ve PKK taraftarı finansörlerin öldürülmesini sormadı. Sanıklara sizin bunlarla bir ilginiz var mı demedi. Yani kurşunu vatan için attık nutukları boşlukta kalıyor. Kurşun vatan için ise, uyuşturucu kimin için?
Karanlığı ortaya çıkartan siyasiler ve sivil inisiyatif sahiplerinin aldıkları ceza ile, sanıkların aldığı cezaları karşılaştırın. Hangisi daha ağır bedel ödedi? Sanıklar değil. Türkiye’nin ödediği bedel daha büyüktür. Bu karar üzerine hukukumuz, çürüyen ve düşmekte olan yanları dışında, yeniden ve taze bir başlangıç için filiz verir mi dersiniz?