12 Ekim 2001
Boksun unutulmaz şampiyonu Muhammed Ali, Dünya Ticaret Merkezi’ni salı günü ziyaret etmiş. Amerikalı gazeteciler terör eyleminin zanlılarının kendisiyle aynı İslam inancını paylaşmalarından dolayı ne hissettiğini sormuşlar. Muhammed Ali: Siz Hitler ile aynı dini paylaşmaktan dolayı ne hissediyorsanız, aynı şeyi hissediyorum, diye yanıtlamış.
İngiliz Başbakanı Tony Blair, geçtiğimiz ay Kuran’ı okuduğunu çok etkilendiğini söyleyip, “Ortaçağda incili, bu çağda Kuran’ı yanlış anladılar” dedi.
Tanrı’nın bir, insanların da onun tarafından yaratıldığına inanmayan tek tanrılı din var mı? Peki Hıristiyanların, Musevilerin ve Müslümanların alıp veremedikleri ne? Neden bu savaş adım adım dinler çatışmasına doğru gidiyor? Birileri emperyalizmi dinler çatışmasının kalın ve kanlı perdesiyle kapatma gayretinde galiba.
Dostum Zafer Saka’nın o güzel yazısından çarpıcı bir bölümü buraya aktarmak istiyorum:
“…diz vurup sordular:
-Tanrının kullarını, şeytana tapanlardan nasıl ayıracağız?
Başpapaz yanıtladı:
-Hepsini öldürün!
Tanrı, kullarını ayırır.”
Savaş makinelerinin tarihi
Roma’da Senato, onun adını imparatorlar listesinden silmeyi kararlaştırdı. Ancak tarih, silmedi. “öylesine vur ki, ölümünü hissetsin” buyruğu, onundur. Roma halkının hepsini, yalnızca bir vuruşta kesilebilecek tek bir baş gibi görmek isteğini, arenada haykıran odur. Beslememek için sanıkları aslanlara yedirip, Romalılara inat en gözde atını konsül yaptığı anlatılan da o dur.
Kuşkusuz İmparator Caligula (MS 37 – 41), sorgulanması gereken ilk ve son yaban değildi. Erme tutkusu, onunla başlayıp, onunla da bitmedi. ‘Cehennem bu dünyadadır, kendinizi kurtarın’ diyenlerle; ‘Hiç kimse, kendini tek başına kurtaramaz, özgürlüğünü kabul ettiremez’ diyenler arasındaki tartışma için, Caligula sıradan bir örnekti. Ne var ki, sarayının karanlık dehlizinde Caligula’nın korkunç yüzünü, şimşek gibi çarpan kılıcıyla bölüp, gerçeğin perdesini kaldıran muhafız Cassius Chaerea’nın duyduğu, yalnızca Caligula’nın çığlığı; tanıklık ettiği şey ise, bir hiçti.
Böyle bir hiçlikte, saygı ile tapınma; bilgelik ile zorbalık birleştirilebilir mi? Öz varlığına kıyabilen, bunu başkalarına da yapmakta kendini haklı sayabiliyorsa; saldırganlık, sorunları çözebilir mi?
Hiçbir savaş terörü bitiremez
Çözer mi? Bugün içinde olduğumuz savaş terörü bitirebilir mi? Bu savaşın sonrasında İslam olanlar ile Hıristiyan olanlar dost ve kardeş durabilir mi?
Dinler eğer savaşları durduramıyorsa bu çağda ne yapacaklar? Din adamları ayaklarının altından kayan barış kültürüne ya şimdi katkıda bulunurlar, ya da en önce onlar için zaman çok geç olur. New York’ta saldırıya uğrayan Amerikalı “Tanrım Amerika’yı koru” diye dua ediyor. Kafasına bombalar yağdırılan Afgan “Allahım sen bizi koru ve esirge” diyor. Savaşın yıllardır göbeğinde olan Museviler “Allahım sen bizi koru” diyor.
Aynı tanrının çocukları şimdi neyi paylaşamıyorlar? Bu yaşadıklarımız bir dinler savaşı olamaz. Bu yaşadıklarımız asla Müslüman, Hıristiyan çatışması, yeni bir haçlı seferi olmamalıdır.
Bu çağın insanlarına, bu çağın din adamlarına ve bu çağın kapitalizmine güçler savaşını dinler çatışmasına dönüştürmek yakışmıyor.
Güçler savaşı biter, yayılmaz, sınırlı olur. Ama dinler çatışması durdurulamaz. İnsan uygarlığını bundan daha büyük hiçbir şey yaralayamaz. Bu savaş tanrının dinlerinin savaşı değil. Dizginlenemeyen, doymayan, uslanmayan çocuklarının savaşı. Masumlarla bir alakası yok. Bizler sessiz ve tepkisiz durduğumuz sürece sadece emperyalizmin ihtiraslarının kurbanı olacağız.