29 Ekim 2001
Türkiye’de Susurluk ruhu aslında bütün kirli ve çürümüş kurum ve kavramların içinde bulunmaktadır. Terör araçları haline gelen çeteler siyasetten ekonomiye, devletten devlet karşıtı örgütlenmelere kadar her yerde karşımıza çıkmaktadır. Örneğin Susurluk çetesini doğuran şey terördür. O yüzden terör bir çare değildir, bataklığın tam da kendisidir.
Teröre kimden ve nereden gelirse gelsin, kime karşı olursa olsun karşı durulmalıdır.
Susurluk çetesinin elemanlarını günümüze taşıyan ASALA ile PKK terörüdür. Çetenin elamanları devlet içindeki gruplar tarafından 1980 öncesi Türkiye’de sağ – sol çatışması için kullanılmıştır. Daha sonra bu çete yurtdışına kaçmıştır. Yurtdışında devlet tarafından yeniden bulunmaları ise ASALA terörüne karşı koyma amacındandır. O zaman darbe yöneticileri terörü terör ile bitirebilecekleri gibi bir anlayışı benimsemişlerdir. Yurtdışında buldukları bu kaçakları göreve çağırmışlardır. Onlar da isteklerinin kabul edilmesi koşuluyla bu çağrıya uymuşlardır. Sonrası hüsran olmuştur.
Terörün rantı
Devletin kullandığı adamlar uyuşturucu ve haraç çeteleri haline dönüştü. Susurluk çetesinin aktörlerine bakın. Gerçek orada saklı. Bu çete daha sonra PKK karşıtlığı diyerek uyuşturucu ve haraç çetelerini oluşturup devletin örtülü faaliyetlerini gerçekleştiriyoruz diyerek, ceplerine çalışmışlardır. Yeşil’den tutun, Sami Hoştan ve Ali Fevzi Bir’e kadar, bunlar uyuşturucu ve haraç işlerini bu yolla ve kumarla örtmüşlerdir.
Devlet çetelerle iş tutunca, çetelerin sahipleri de uyuşturucunun ve karaparanın patronları olmuştur. Devletin çetelere sağladığı kolaylıklardan yararlanmak isteyen yeni patronlar boşluğu doldurdu. Bunların arasında tarikatlar da var.
Çetenin elemanlarından çok, yeni kaçakçı patronları “Devlet için kurşun atıp, kurşun yemişlikten” dem vururlar. Çünkü bu onların kirliliklerini örten bir şal olmaktadır. Bugün Susurlukçuların yaptıklarıyla, yapanlar değil, Sami Hoştan, Ali Fevzi Bir, Yaşar Öz daha çok övünüyor. ASALA karşısında bu işlere bulaşan, ama gıkı çıkmadan, pisliklere bulaşmadan sade vatandaş olarak kıt kanaat yaşamaya çalışanlar da var.
Recep Tayyip ve çetenin adamları
Yani terör, yeni şekillenmelerle kendine her zaman yer bulmaktadır.
İşte Recep Tayyip Erdoğan gerçeği. Her yeni bilgi onun ve adamlarının derinliğini, siyaseti nasıl yapmak istediklerini ve gözü karalıklarının nereden geldiğini bize gösteriyor.
Hasan Yeşildağ, ASALA terörüne karşı yurtdışında kullanılan Abdullah Çatlı ve grubunun bir elemanıydı. Sonra bu bağ bitti. Çünkü işe uyuşturucu karıştı.
Hasan Yeşildağ Türkiye’de Abdi İpekçi dahil cinayetlere karışmış, tutuklanmış, polise konuşmuş ve bazı arkadaşlarını ele vermişti. Kaçaktı İsviçre’de. İsviçre’de uyuşturucu ve örtülü faaliyetlerden dolayı cezaevinde yattı. Avrupa’da uyuşturucu işini iyi bilenlerden. İsviçre savcılarının ve gizli servisinin bunlarla ilgili bilmediği hiçbir şey yok. Kullanmışlıkları da çok.
Ama nedense onunla birlikte cezaevinde olanlar bir daha İsviçre’ye giremezken, Yeşildağ İsviçre’yi ikinci vatanı yaptı. Halen kardeşlerinden Ali, çeteci Ali Fevzi Bir’i fidye için kaçırmaktan aranıyor. Cin gibi iki kardeş Hasan ve Zeki Yeşildağ ile birlikte hem siyaset, hem ticaret yaşamında para ve yer kazanıyor. Hasan Yeşildağ, Batı toplumunun modernliklerine de olağanüstü uyum sağladığı için (Dans virtü”zlüğü gibi) hem liberallerin yanında, hem siyasal İslam içinde hiç sıkıntı çekmiyor. Bu ailenin etkinliğinde İsviçre çok önemli bir yer tutuyor. Tayyip Erdoğan “Yeşildağ benden 3 gün önce cezaevine girmiş bir arkadaş” diyor ya, zamanlama olarak doğru, içerik olarak yanlış.
Tayyip’in hücresinin getirdikleri
Yeşildağ cezaevi kültürünü ve organizasyonlarını çok iyi bildiği için onu korumak ve ekonomik yatırımlarını pekiştirmek için girdi onunla birlikte cezaevine. Cezaevinde gerekli organizasyonları yaptı. Tayyip’in yanına kim girecek girmeyecek o karar verdi. Cezaevine güvelik kameralarından sistem bile kurdu. Girenin çıkanın görüntüsü elindedir şimdi. İleride Tayyip belgeseli için çok para alır bu görüntülere. Bu kadar yatırım yapınca cezaevi yönetimi onun bir dediğini iki etmedi.
Hasan Yeşildağ’ın kardeşlerinden Zeki, eskiden ANAP’ta siyaset yapıyordu. Sonra Tayyipçi oldu. Yeşildağ kardeşler Tayyipçi olunca Ulus Parkı’nın işletmeciliğini, ağaç dikme işlerini, trafik sinyalizasyon araçlarının satımını, güvenlik kameraları ve bunlarla alakalı gizli kamera tekniklerinin (İsviçre patentli) belediyelere pazarlamasını ele geçirdiler. Hem Tayyip dostuydular, hem hemşeri. Onlardan önce şimdi sahibi oldukları benzin istasyonuna işletme ruhsatı verilmiyordu, onlar devreye girip eski işletmeciden yeri alınca, birden ruhsat verildi. El eli, el de dönüp yüzü yıkar ya…
Tayyip’in derinliği
İsviçre’de uyuşturucu, haraç ve çete işlerine bulaşmış bir adam ve kardeşlerinin Tayyip Erdoğan ile işi ne olabilir? Hasan ve Zeki Yeşildağ terörün rantını siyaset yoluyla paraya çeviriyorlar. Siyaset onları neden besliyor? Böyle adamlara ihtiyaç duyuyorlar. Yoksa Tayyip cezaevinde nasıl yatardı? Sokakta ihtiyaç olmaz mı? Olmaz olur mu? Bugün ağaç diker, söker, kamera işlerine bakarlar, yarın Allah kerim….
Derin siyasetin yenisi olmaz. Türkiye’nin gerçekten yeni ve şeffaf siyaset kurumlarına ve siyasetçilere ihtiyacı var.