25 Nisan 2001
İletişim özgürlüğü konusu çağdaş dünyanın en önemsediği alanlardan biridir. Çünkü hem güvenlik nedeniyle telefonları ve diğer haberleşme sistemlerini kontrol edeceksiniz, hem de bireyin haklarını, sırlarını, ticari ilişkilerini zedelemeyeceksiniz. Bunu teknolojiyi elinde bulunduran uluslar rahatlıkla gerçekleştiriyorlar. Ama orada bireyin özgürlükleri konusunda inanılmaz koruyucu yasalar var. Türkiye’de ise yeni çıkartılan yasalar ve bunların düzenleyici yönetmelikleri dahil her şey bireyin aleyhine işliyor. Bu yüzden Türkiye’de kime sorsanız paranoya halinde telefonlarının izlendiğini söylüyor. çünkü güven yok. Çünkü yapılmış ve yapılmakta olan şeyler var. Bunlar biliniyor. Bakanlar, valiler hatta başbakanların telefonları izleniyor ve dinleniyor. Paranoya yersiz değil.
Türkiye teknoloji yaratan bir ülke olmadığı için Türkiye’ye telefon satan bütün ülkeler bize sattıkları telefonlar aracılığıyla zaten bizi dinliyorlar. Türkiye içinde ise inanılmaz bir istismar var. Bunu geçmişte gördük. Bugün de bunlar geçerli.
Dün konuyu Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz ile konuştum. Bakan’ın aktardıkları çok ilginç:
“Türkiye’de cep telefonları dahil her türlü telefonun dinlenmesi ve izlenmesi mümkündür. Çünkü yabancılar da bu teknolojiyle bizi dinleyip izliyorlar. Amerika ve Avrupa’da da bu böyle. İsrail de bu konuda çok etkili. Abdullah Öcalan bu sayede yakalanabilmiştir. Türkiye’deki 16 irtibat noktasıyla kurduğu temaslarla onu izleyip, sıkıştırdık. Yakalanmasında bu çok etkili oldu.
Bizim yazılım teknolojimiz yetersiz olduğu için dışardan bizi dinleme olanakları vardı. Ama biz buna karşı önlem aldık. Yani Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız, Genelkurmay Başkanımız dahi teknolojiyi ellerinde tutanlar tarafından dinlenebilirdi. Ben bu noktaya çok önem verdim. Yatırımlar gerçekleştirdik. Bizim kendi bilgi ve teknolojimizin elverdiği her türlü önlemi aldık. Yazılım programlarıyla dinlenmeye karşı tedbirler geliştirdik. Olağanüstü bir yatırım yaptık. Şimdi bizim teknik altyapımız devletin ve hukukun istediği her türlü dinlemeyi gerçekleştirecek düzeydedir. Biz hukuken karar bağlanmış ve devletin stratejik kararları gereği, ulusal güvenlik noktasında gelen dinleme isteklerine gereken onayı veriyoruz.
Ama burada santraldan yapılan çıkışlar veya hatta girmeler noktasında bizim yapabileceğimiz bir şey yok. Keyfi dinlemeler noktasında da bizim izleme yapabilme olanağımız yok. Bu teslim edilen memurun sütüne kalıyor. Zaten güvenlik birimlerinin taleplerini tetkik edemeyiz biz. Bizim altyapıyla ilgili sorumluluğumuz var. Takip ve inceleme gibi bir görevimiz yok. Burada memur dinleme sırasında bir şantaj veya benzeri suç içine girerse ağır cezaları var, bunlara çarptırılır. Bizim yarattığımız altyapı sistemi hem içeride, hem de dışarıda gerekli olan bütün telefonları dinleme olanağını vermektedir. Bu konuda bütün dünyanın gelişmiş ülkelerinde çok büyük yatırımlar yapılıyor. Buna karşı önlem aldık. Bu ulusal güvenlikle ilgili bir durum.”
Evet Türkiye demek ki bütün istekleri karşılayabilecek bir dinleme altyapısına sahip. Bu çok güzel ve önemli. Ama ne yazık ki bu ileri teknolojinin (suç ve suçluya karşı mutlaka olması ve uygulanması lazım) bireye ve keyfi kullanıma karşı denetlenmesi noktasında eksik mevzuatla karşı karşıyayız.
Bireyi korumak ve keyfi kullanımın önüne geçmek için yapmamız gereken en önemli şey, yasal düzenleme. Bu konuda Başbakanlık’ta bulunan bir yasa teklifi sümen altında bekliyor. Çünkü İçişleri Bakanlığı buna karşı. Ben buradan özgürlükler konusundaki hassasiyetini çok iyi bildiğim Sayan Başbakan Bülent Ecevit’e sesleniyorum. Türk insanını bu dinlenme rezaletinden kurtarmak sizin elinizde. Keyfi ve yasa dışı dinlemelere bir son verilmesini ancak siz sağlayabilirsiniz.
Türkiye’de bu konuda teknik altyapı, yasal kolaylıklar bakımından MİT en etkili birim. Kim kimi dinliyor, onlar biliyor. Lütfen çağırıp görev verin MİT yetkililerine, size keyfi dinlemelerin listesini getirsinler. Bakın elinde siyasi erki tutanlar canlarının istediği gibi bu olanağı nasıl kullanıyorlar? Siyasi ve kişisel çıkarları, hırsları için hangi politikacıları, gazetecileri, işadamlarını ve devlet görevlilerini dinleyip, izliyorlar. Türkiye’nin hukuk devleti olmasında en önemli olaylardan biri bu bence. Mahkeme ve savcıların kararları, ulusal güvenlik ve stratejinin gereklilikleri dışında kimler neler yapıyor? Görün Sayın Başbakan. İnanamayacaksınız. Bu görevlendirmeyi yapın, karşınıza çıkan tabloyu düzeltmek için bir emriniz yeter. Ama sonrası için mutlaka yasa çıkartın. Yoksa bu büyük teknik ve mali yatırımlar birkaç siyasi ve maddi hırsı aklının önüne geçmiş muhterisin elinde oyuncak olacak. Bunlar bu yolla her şeyi yaparlar, inanın.