16 Mayıs 2001
Ankara’da Mesut Yılmaz ile görüştüm. Yılmaz, bazı yetkililerin, rakiplerini yıpratmak için yolsuzlukla mücadeleyi kullandıklarını söyledi. Nasıl diye sordum ilginç bir yanıt verdi:
“Şimdi yolsuzluk mücadelesi diyorlar, televizyon kamerası ile foto muhabiri olmadan operasyon yapmıyorlar. Bu bizi polis devletine götürür. Bu yolla kahraman olmak isteyenler var.”
Bu sözlerden kabine içinde bir uyumsuzluk bulunduğu havası çıkmıyor mu? Mesut Yılmaz bu noktada cuma günü liderler zirvesi toplanacağını söyledi. Konu kabinenin uyumu. Bakanlar ve liderler arasında yaşananlar masaya yatırılacak ve kabinenin uyumu konusunda ilkeler belirlenecekmiş. Yılmaz’a bu toplantının bir kabine revizyonunu gündeme getirip getirmeyeceğini sordum, “Toplantının gündeminde bu konu yok” dedi. Ama toplantının sonrasında revizyonun gündeme gelmesi konusunda bir şey söyleyemeyeceğini ekledi.
Cuma günü yapılacak liderler zirvesinin önemli konularından biri Yargıtay Başsavcısı Sabit Kanadoğlu’nun 4422 sayılı organize suçlarla mücadeleye ilişkin yasadaki düzenleme talepleri. Bu taleplerin kabulü durumunda Türkiye DGM’lerin kaldırılmasına doğru bir tercihte önemli adım atmış olacak. Bundan sonra DGM’lerin hangi davalara bakacaklarına, savcıların görevlendirilmesine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı karar verecek. Hukuk reformu açısından çok önemli bir gelişme.
Ayrıca bir önemli düzenleme de telefon dinlemelerine ilişkin. Telefon dinlemelerine çekidüzen getirmek amacıyla Genelkurmay ve MİT iki taslak yasa metnini Başbakanlığa göndermiş. Bunlar arasından hükümet bir tercihte bulunacak veya iki metni birleştirip bir yasal düzenleme gerçekleştirecek. Böylece keyfi telefon dinlenmesi sona erecek. Telefon dinleme talepleri oluşturulacak yeni dinleme birimine aktarılacak. Orası dinlemeyi yapacak. Başka kimse dinleme yapamayacak. Yasadışı dinlemelere ağır cezalar getirilirken, 4422 sayılı yasayla getirilen geniş dinleme yetkileri de sınırlandırılacak.
Jandarma Mesut jandarmaya karşı
Mesut Yılmaz’a Jandarma Genel Komutanlığı ile arasında yaşadığı kavgayı sordum. “Ben jandarma ile kavga etmiyorum. Jandarmayı çok severim. Ben askerliğimi jandarma olarak yaptım” dedi. Jandarma Mesut Yılmaz, jandarmaya karşı, dedim. Bunun üzerine şunları anlattı:
“Ben askerde jandarmaydım. Çanakkale Jandarma Er Eğitim Tugayı’nda yaptım askerliğimi. Benim jandarmaya karşı olmam gibi bir durum yok. Jandarmanın içinde bir grup var. Benim göstermeye çalıştığım jandarmanın içindeki o nokta. Burada toplanan kişiler siyaseten tavır alıyorlar. Görevlerinin dışına çıkıyorlar. Bu kişiler jandarmanın içinde. Ben onlara söylüyorum sözlerimi. Yani nokta atışı yapıyorum. Orada bir sorun var. Bunu göstermeye çalışıyorum. Yoksa jandarmayla benim ne sorunum olabilir? Ama ifade alınırken söylenen, sanıklara yapılan telkinler var. Bunların hepsi ortaya çıkacak. Çıktığı vakit benim neyi işaret ettiğim daha net görülecek.”
Mesut Yılmaz, “Beyaz Enerji” ile ilgili dosyalarda bulunan ifadeleri okuduğunu, akıl almaz şeylerin ifade metinlerinde yer aldığını söyledi:
“Bir kadının ifadesini okuyorum, benimle ve kardeşimle ilgili neler anlatıyor. Aman Allahım. Olamayacak, olmamış, mümkün olmayan şeyler. Bunların tahkikatı hiç yapılmamış. Firmalar kendi aralarındaki rekabete herkesi alet etmişler. Şimdi ‘Beyaz Enerji’ ile ‘Mavi Akım’ dosyalarını bir araya getiriyoruz. Bütün iddiaları ve yanıtları içeren belgeleri bulunan bir ‘Beyaz Kitap’ hazırlayacağız ve kamuoyuna açıklayacağız. Çamur at izi kalsın, devrini kapatacağız.”
Siyasiler böylesi bir tavrı benimseyebilirler mi? Göreceğiz