04 Mayıs 2001
Ulaştırma Bakanlığı’nın Telekom’un satışında niye direndiği açıklık kazandı. Çünkü Genelkurmay Telekom’un satışı noktasında Türkiye’nin stratejik önceliklerinin göz ardı edildiğine inanıyor. Neden mi, Silahlı Kuvvetler kendi iliteşimi için 550 milyon dolarlık bir harcama gerçekleştirip TAFİKS projesini yaşama geçirdi. Bu Telekom üzerinden işleyen bir proje. Telekom da Silahlı Kuvvetler’in 57 bin kilometre haberleşme hattı bulunuyor. Bütün bunlar Telekom satılırsa yabancı ortağa gidecek. Burada stratejik ortağın kim olacağı da belli değil. Arnavutluk Telekom’unu Yunanistan almıştı. Türk Telekom’unu neden almasınlar ki? Silahlı Kuvvetler bunlardan çok rahatsız. Ben uydular konusundaki görüşleri de sordum. Türk uyduları Fransız yapımı. Büyük olasılıkla teknolojileri gereği uyduyu onlar da bizim kadar denetleyebiliyorlardır. Bunun satımı noktasında neden karşı duruluyor? Yanıt netti. “Alman, Mercedes marka arabanız var diye, şoförünüzün de bir Yunanlı olması şart mıdır?” Ve bir başka yaşanmış olay aktarıldı. 1993 yılında Türk Telekom’a bağlı bir kuruluş olan Teletaş’ta Alcatel’e satılmış. Teletaş’ta da “Altın Hisse” uygulaması varmış. Ama Alcatel Teletaş’ı aldıktan sonra önce ARGE birimini kapatmış. Sonra üretim durmuş ve montaja geçilmiş. Teletaş’ın gayrimenkullerinin satışından da, alımı sırasında verdiği parayı çıkarmış yabancı ortak. Altın hisse bunlara mani olmaya yetmemiş. Şimdi Türkiye yarattığı bir kurumu neden yok etsin deniyor. Ayrıca Türk Telekom’un satışında yabancı ortağa yüzde 49 hisse bırakılanca ortaya garip bir durum çıkıyor. Kamu hissesinin oranı otomatik olarak yüzde 46’ya iniyor. Çünkü halka arz edilecek olan yüzde 5’lik oranın oy kullanma hakkı yok. Bütün kararlarda yabancı ortak çoğunluğu eline alıyor. Oysa yasa bunu söylemiyor. Burada yasaya karşı bir durum ortaya çıkıyor. Bu tartışmalar ortasında IMF ve Dünya Bankası ya Telekom’u satarsınız ya parayı vermeyiz diyor. İyi de yardımı bu şarta bağlamalarının ne anlamı var? Takıntının nedeni ne?
Manavgat’ın suyunu sonunda sattık galiba
İsrail Dışişleri Bakanı Şimon Perez’in, Türkiye ziyareti sırasında yapılan görüşmeler sonrasında Manavgat Çayı’nın suyunun 17 cent’ten İsrail’e satılması konusunda anlaşmaya varıldı gibi. Görüşmeler devam ediyor gerçi. Ama Dışişleri kaynakları anlaşma bağlanmak üzere diyorlar. Su satışı ile birlikte önemli olan nakliye bölümü için, Genel Denizcilik AŞ’den Bülent Ergin devredeymiş. Taşıma işine talipler. Bu uzmanlık istiyor. Teknik yardıma ihtiyaç var. Ergin Türk – İsrail Dostluk Derneği üyesi aynı zamanda. 1 Mayıs’ta İsrail’e gidecek bir Türk heyeti bu konuyla da ilgilenecek. İsrail Maliye Bakanı ile görüşmeye çalışan Bülent Ergin 50 cent üzerinden taşıma işini kendi grubuna bağlamaya çalışıyormuş. İsrailli Maliye Bakanı ile görüşme imkanı sağlayabilirse, suyun taşınması için de görüşmeler başlayacak. Firma yaptığı girişimlerde 3 adet gemilerinin bu işi yapacak teknik özelliklerde bulunduğunu ve tonajları ile özelliklerini İsrail yetkililerine aktarmış. Şimdi Turgut Özal’dan bu yana İsrail’e satılması tartışılan projede son aşamaya gelmiş gibi. Bu sefer de satılamazsa Almanların dediği gibi “su akar Türk bakar” misali Manavgat’ın suyunu izlemeyi sürdüreceğiz.
Gökçek’in Amerika macerası devam ediyor
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in Amerika serüveni ile ilgili bilgiler gelmeye devam ediyor. Önce Melih Gökçek aradı: “Ben Amerikalılarla ilişkilerim ve Amerika’da yaptığım görüşmeler için hiç para ödemedim. Sadece ilişkilerimle bunu gerçekleştirdim” dedi. Sonra öğrendim ki Amerikan büyükelçiliğinde Gökçek’in çok yakın olduğu ilişkileri bulunuyormuş. Bunlar Amerika’daki görüşmelerini ayarlamışlar. Bir de o yazıda bahsettiğim Aydan Kodaloğlu var. Kodaloğlu (evlenmiş soyadı Kozluca olmuş) Türk Amerikan Derneğinden usulsüzlük ve yolsuzluktan suçlanıp uzaklaştırılmıştı. Hakkında bir de dava açılmış bir yıl hapis cezası ile yargılanıyormuş. Kodaloğlu ilk özel doğalgaz santralı açılışında eski ABD Büyükelçisi Mark Parris’in yanında yer almıştı. Kodaloğlu’nun kendisiyle uzunca bir süredir görüşmediğini, sadece Alan Makovski ile ilk görüşmesine aracılık ettiğini dile getiren Melih Gökçek “Sonrasında bir ilişki yok” dedi bana. Ama garip bir şekilde, Kodaloğlu’nun dostlarıyla Gökçek de sıkı fıkı. Alan Makovski, Mark Parris, Richard Perle gibi. Bunların hepsi de Amerikan yönetiminde veya yakınlarında deve dişi gibi adamlar. Hemen kötüye yormayın. Tesadüf diye bir şey var hayatta.