10 nisan 2001
Türk Hava Yolları (THY) özelleştirmesi, Türkiye için kaynak bakımından olağanüstü önemliydi. THY, Türkiye’nin yarattığı en büyük ekonomik değerlerden biri. Kimse alıcı çıkmadı ve ihale iptal oldu.Çünkü biz blok satış yapmak istedik. Oysa Alman havayolları Lufthansa satışını halka arz şeklinde gerçekleştirdi. Lufthansa’ nın ana sermayesi 976 milyon 896 bin Euro. Yaklaşık 1milyar911 milyon Alman markı.Toplam 381.6 milyon pay, tam 400 bin hissedara paylaştırıldı. Lufthansa nın 61.4 ü Alman ,14.2 si İngiliz ,9.2 si amerikan sermayedarların elinde. THY gibi bir şirket, paralarını İslami batakçı bankerlik kuruluşlarına kaptıran yurtdışında çalışan Türkler için bir kurtuluş olur. Bunlardan sadece Almanya’da 2 milyon kişi var.Düşünün. Ayrıca yabancılar için müthiş bir yatırım. THY kağıtlarının iç alıcılarının sayısı da inanılmaz olur.Yastık altındaki paralar buraya akar. Bizim artık kendimize acımaktan veya boş vermişlikten kurtulup bir şeyler yapma zamanımız gelmedi mi? İşe THY’den başlayalım. Bakalım ne para kazanacağız.
Pazar kölesi
Krizin göbeğinde Mercedes en yeni modelini Türkiye’de satışa sundu. Bizi bizden daha iyi biliyorlar. Yabancılar özellikle de lüks tüketim malı üretenler, bir kısım Türklere çok güveniyorlar. Yoksa böyle bir günde 100 bin Marklık ( 50 milyar lira)otomobili satışa çıkartmak pek akıl karı olmasa gerek. Türkiye’de kalifiye işçi var, hem de ucuz. Bir kısım vatandaşın elinde para var;lüks otoya yatan para gibi. Üretimi yapabilecek bilgi de var. Ama üretim yok. Bu yaman çelişkiden bir an önce çıkılması gerekiyor. Yabancı yatırımcıdan önce bizimkiler elini çabuk tutmazsa, kendi pazarımızda köle olacağız.
Ankara kaynıyor
Ankara kaynıyor. Ankara’da hükümetin karşısında duran ekonomik sorun bloğunun aşılması noktasındaki umutsuzluk, farklı arayışları da gündeme getiriyor. Özellikle silahlı kuvvetler ile ilişkilerini geliştirmek isteyen bazı sivil toplum örgütleri,çare arayışlarına Genelkurmay’ı da katmak istiyorlar.
TOBB Başkanı Fuat Miras dün bir hafta önceden aldığı randevu gereği Genelkurmay’a gitti. Ama önce “Gitmedim” dedi. Başkanlar kurulunu da Ankara’ya çağırdı.Ardından genelkurmay “geldi” açıklamasını yaptı. Sonra Miras’da “evet” demek durumunda kaldı. 28 Şubat döneminde yaşananlara benzeyen, ama ondan daha düşük yoğunluklu bir hareketlilik var Ankara’da . Bazı askeri misyonların Türk ekonomisi konusunda süratle bilgi topladıklarını duyuyorum. Öğrendikleri ve sorguladıkları ekonominin makro ve bazı konularda mikro düzeyde, bankacılık gibi, durumu ve bunların uzun dönemdeki analizleri.
Türkiye’de, AB ve ekonomik kriz için ulusal program tartışmaları devam ederken, gelinen nokta çok ilgi çekici. Bunlara bir de DSP’nin önümüzdeki hafta yapılacak kurultayını eklerseniz, konuşulanlar daha da çarpıcı kılınıyor.
Bir senaryo, DSP kurultayında Başbakan Bülent Ecevit’in bir bakana başbakanlığı bırakıp, partiden hem hükümeti hem de genel başkanlığı yürüteceği esasına dayanıyor. Ben bunu gerçekçi bulmadım. Bu yönde işaret yok.Ama Ankara öyle sıcak saatler yaşıyor ki, bir şeylerin olması mutlak gibi. Değişim bastırıyor. Özellikle doların artışındaki değişimlere göre Ankara tansiyon ölçüyor. “Dolar bin beş yüz lira olursa…”
Başbakanın geçen MGK’da niye ara çözüm önerilerini gündeme getirip bunlara karşı askerlerden de imza alarak bildirge yayınlattığını şimdi daha iyi anlayabiliyoruz. Anayasa’nın 119. maddesinin, ekonomik kriz nedeniyle olağanüstü hal ilanı, hükümete karşı teknokratlar hükümeti önerisiyle gündeme getirilebileceğini önceden görmüş olmalı.