15 Ekim 2003
Önce bir fıkra: İşadamı kendisine kredi ve her türlü teminat vererek Libya’da iş almasını öğütleyen banka sahibi işadamı arkadaşına tek tek vaatlerini sormuş. ‘Hepsini vereceğiz’ yanıtını alınca, bir fıkra anlatmış. Tilkiye ‘tavuk güder misin’ diye sormuşlar. Tilki başlamış ağlamaya. ‘Niye ağlıyorsun, kötü bir şey mi söyledik’ denilince, hıçkırıklar içinde yanıt vermiş:
-‘ Güttürmezsiniz ki!’
TÜBİTAK (Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu) ile ilgili gelişmeler bana bu fıkrayı anımsattı. Hükümet TÜBİTAK’ta ‘tavuk gütmek’ istiyor. Oysa TÜBİTAK siyasetin etki alanından çıkartılmak için özerkleştirilmişti.
Bir kereden bir şey olur mu
Yasa tasarısı, ‘Boş bulunan Bilim Kurulu üyeliklerine, bir defaya mahsus olmak üzere Başbakan tarafından atama yapılmasını’ ve ‘başkanın bir defaya mahsus olmak üzere Başbakanın teklifi üzerine Cumhurbaşkanı tarafından atanmasını’ öngörüyor. Hepsi bir defalık. Yani bir kereden bir şey olmaz deyip, susup oturacağız. Sonra bu iktidarın yerine gelen, bozuk düzeni yerine oturtmak için yine ‘bir defalık düzeltme’ yetkisi isteyecek. Böyle siyasi anlayışın, geleneğin; böyle bilimsel kurumu oluyor.
Neden kaos gözüküyor
Yasa tasarısının gerekçesinde, ‘başkanlığın ve altı Bilim Kurulu Üyeliği’nin boşalmış olması nedeniyle (başkanın katılımıyla on üç kişiden oluşan) Bilim Kurulu’nun toplantı ve karar yeter sayısına ulaşmasına olanak kalmadığı, Bilim Kurulu’nun Başkanı ve Bilim Kurulu yeni üyelerini seçme görevini yerine getiremeyeceğinin anlaşıldığı, bu tıkanıklığı aşabilmek için Başba-kan’ın müdahalesine gerek bulunduğu’ belirtilmekte.
Oysa, 30 Mayıs 2003’te birinci görev dönemini tamamlayan Prof. Dr. Namık Kemal Pak, Bilim Kurulu’nca, oybirliğiyle yeniden TÜBİTAK Başkanlığı’na seçilmiş, aradan geçen uzun süreye rağmen, dosya Başbakanlıkça Cumhurbaşkanlığı’na sunulmadığından, yasal süreç tamamlanamamıştı. Öte yandan, 21 Eylül 2003 günü görev süreleri sona eren altı Bilim Kurulu üyesinin yerini alacak üyeler, yasa gereğince Bilim Kurulu’nun 20 Eylül 2003 günlü toplantısında seçildi. Altı üyenin adları onaylanmak üzere 1 Ekim 2003 günü başbakanlığa gönderildi. Dolayısıyla, yasa tasarısının gerekçesinde belirtilenin aksine, Başkan ve eksik Bilim Kurulu üyelerininin seçimi Bilim Kurulu tarafından mevcut yasaya uygun biçimde ve yasal süresi içinde yapılmış oldu. Şu sırada mevcut Bilim Kurulu’nun gündeminde Başkan ve eksik Bilim Kurulu üyelerinin seçimi bulunmamakta. Söz konusu olan, yasanın öngördüğü süreç Başbakanlık tarafından tamamlanmadığından, seçilen kişilerin görevlerine başlayamamaları durumu var. Yani gerekçede yer alan tartışmalı durumu gerekçeyi kaleme alanlar oluşturuyor. Seçilenleri onaylamıyorlar. Ama halen Bilim Kurulu ve vekil başkandan gelen yazışmaları Başbakanlık da onaylıyor ve işleme alıyorlar.
Özerklik mi
Bugün TÜBİTAK’ın bilimsel özerkliğinin siyasal amaca hizmet edecek biçimde korunması amaçlanıyor. Bu yasa tasarısı, halen yürürlükte olan yasayı korumakta, ancak bu yasa hükümlerine uygun olarak seçilmiş kişiler yerine, bir defaya mahsus atanmışların getirilmesini öngörmektedir. Böylece, çalışma ilkeleri ve yönetimi bu atanmış kişiler tarafından belirlenecek yeni TÜBİTAK’ın yasanın sağladığı özerklikten yararlanması ve siyasal etkinin bu yolla sürdürülmesi amaçlanmakta. Yani özerk olsun ama bizim özerkler özerk olsun, benden olsun deniyor.
Bu uygulama Türk yükseköğretim, bilim ve teknoloji sistemini olumsuz etkileyecektir. Bu tasarının yasalaşarak uygulamaya girmesi durumunda, siyasal etkilerden uzak kalmasında sayısız yararlar bulunan TÜBİTAK’ın tümüyle siyasal etki altına alınacağından kaygı duymaya gerek kalmaz. Çünkü bu sağlanmış olur.