20 Mart 2002
Kumarhaneci Sudi Özkan, Karayipler’de bir eli yağda, bir eli balda yaşıyor. Bulgaristan ve dünyanın çeşitli yerlerindeki kumarhaneleri ona para yağdırıyor. Bu zenginliğini Türkiye’den götürdükleriyle elde etti. Bizde kazandı, şimdi oralarda yiyor. Ama Türkiye’ye olan vergi ve usulsüzlük cezalarını ödememek için kırk takla atıyor.
Vatan sevgisi kabardığı için de Türk basınına ahlaksız tekliflerde bulunup, paralarını karşılayarak sözde basın toplantılarına davet ediyor. Neden mi? Türkiye’de kumarhaneciler kumarhaneler açılsın diye kulislerini yoğunlaştırdıkları için.
Ankara’da ekonomik krizden çıkış için kumarhaneler açılsın diye kulis yapan karanlık güçler var. Kumarhaneler açılacak Türk ekonomisi kurtulacak? Bir gözü açık kumarhaneciler değil mi? Kumarhaneler çalışırken battık. Hem de onların yarattığı uyuşturucu, kara para cehenneminde battık. Onlar hep kendi keselerine çalıştılar. Ömer Lütfü Topal’ın 1 milyar 800 milyon dolar, Sudi Özkan’ın 1 milyar dolar devlete borcu var. Bu rakamlar vergi mahkemelerinden geçip, Danıştay’da onaylanan vergi borçları. Topal öldürüldü ama varislerinin bu parayı karşılayacak teminatları ve zenginlikleri var. Sudi Özkan ise kaçak. Yurtdışına çıkma yasağına rağmen kaçtı gitti.
Basın Özkan’ı reddetti
Şimdi kumarhaneler açılsın diye kulis yapacaklar ve Türkiye’yi kanlı karanlıklarıyla kurtaracaklar ya, kulis yapıyorlar. Karayipler’e çağırıyorlar Türk basınını. Bu adamların ne olduğunu bilenler hemen geri çevirmiş bu daveti. Ama bazıları unuttu bunların kim olduklarını. Onlar kabul etmişlerdi daveti. Ben uyarınca onlar da vazgeçmişler. Yani bu gezi olmayacak. Sudi Özkan’a en güzel yanıt, basın toplantısına katılmamakla Türk basını tarafından verilmiş oldu. Geç oldu ama iyi oldu. Onlar, hadlerini, unutkan gazeteciler de görevlerini bilirler bundan sonra. Bu olay Ankara’da kumar hastalığını meşrulaştırma kulisinde olanlar ile, onların dümen suyundaki siyasetçi ve bürokratlara ders olmuştur umarım.
Amerika ne istiyor, Ankara ne planlıyor?
Amerika, Ankara’dan hep bir şeyler istiyor. Sonra desteklediği vakıflar aracılığıyla aslında Türkiye’deki siyaseti, etkinliği ile de medyayı kullanarak istediklerini tartıştırmadan yaptırmaya zorluyor bizi. Afganistan konusu Türkiye için bu yoldaki manevralara en iyi örnek. Şimdi Irak var. Amerikalılar, günlerdir Ankara’yı Irak konusunda zorluyorlar. Ankara Irak konusundaki derdini anlatırken, Amerikalılara şunu söylüyor ısrarla: “Saddam gitsin bizim için bir problem yok, ama yerine kimi koyacaksınız?” Amerikalılarda bu sorunun yanıtı yok. Buluruz, diyip geçiştiriyorlar.
Saddam’sı Irak
Eskiden Tıkriti sülalesini ve ailenin önde gelenlerini Saddam karşıtı diye tutarlardı. Ama aile Saddam’ın en yakını. Burada yanıldıkları ortaya çıktı. Kime el attılarsa olmadı. Şimdi Ankara, Saddam’sız Irak’a evet diyor, ama Amerika Saddam devrilince yerine kimi getireceğini söylemiyor. Çünkü o da bilemiyor. Peki oluşacak kaos kime zarar verecek? Elbette ki Türkiye’ye. Türkiye böyle bir savaşta niye yer alsın? O savaşın sonunda bugünkü belirsizlik ve plansızlık gibi gözüken ve bence bir plan olan bu oyunda Amerikalı kulisçilerin açık açık dile getirdiği gibi Irak üçe bölünür, Kürdistan kurulur, Türkiye de kaybettikleriyle öylece durur. Bu plansızlığın bir sonucu olmayacaktır gelecekte.
Bu çok ileri bir planının sonucu olacaktır. Yani düzensizliğin düzenini planlarına dahil eden Amerika bu işten karlı çıkar. Amerikan Başkan Yardımcısı Cheney dün geldi bugün gider. Şimdi “Biz Türkiye’siz de yaparız Irak harekatını” diye yalanlar başlar. O zaman niye yapmıyorlar, yapamıyorlar? Türkiye bugünlerde yanlış kararlar alırsa, yitirdiklerini bir daha elde etmesi mümkün değildir.