12 Mayıs 2003
ABD açısından Türkiye’nin stratejik değeri devam edecek midir? Türkiye Amerika’ya güvenecek midir? Bu soruların yanıtları Türkiye açısından çok önemli. ABD orta ve uzun vadede, Türkiye gibi önemli ve stratejik önemi devam edecek bir müttefikini kaybetmekte yarar görmeyecektir. Ancak, ABD’nin Türkiye’ye bakış açısında ve ilişkilerin genel seyrinde, bugüne kadar olduğu gibi ‘stratejik’ ve ‘güvenilir müttefik’ konseptleri değil, Irak Savaşı’nda sergilediği tutum somut referans noktası olarak kabul edilecektir. Bu da hem Türkiye’de hem de Amerika’da çok kelle kopartacak savaşlara neden olur.
Irak Savaşı’nın İslam’a karşı olmadığı mesajını işleyen ABD Yönetimi, Ortadoğu gibi zor bir coğrafyada, Türkiye gibi Müslüman’lıkla demokrasiyi bağdaştırabilmiş bir ülkeye ihtiyaç duyacaktır. Irak’ta kurulması öngörülen demokratik sistem açısından da, Müslüman nüfus-demokrasi-laiklik ilişkisi bağlamında Türkiye’nin örnek olacağı da açıktır. Hele Irak’ın Amerika’nın elinde İranlaşma sürecine girme tehdidi karşısında Türkiye’nin düzeni ABD’nin vazgeçilmezidir.
* * *
Bununla birlikte, Türk-Amerikan ilişkilerinde bugün başgösteren krizin olumsuz sonuçlarının ‘Türkiye’nin ABD açısından stratejik değeri devam edeceği için’ Irak meselesinden bağımsız olarak, kısa sürede bertaraf edileceği beklentisi gerçekçi olmaktan uzaktır. Zira, bir ülkenin ‘stratejik değeri’ni belirleyen unsur yalnızca coğrafi konumu değil, bu konumuyla bağlantılı siyasi ve askeri politikalar izlemekte başarılı olup olmadığıdır.
Diğer bir ifadeyle, Amerikan Yönetimi açısından bakıldığında, en çok ihtiyaçları olduğunda yararlanamadıkları bir stratejik konumun, ne kadar değerli olduğu artık tartışmalı hale gelmiştir. Kısacası, ABD’ye göre bugünkü tablo, Türkiye’nin ABD ile ilişkilerinde yıllardır ön planda yer alan ‘stratejik önem’ kavramının da büyük ölçüde içini boşaltmıştır. Şimdi bu kavramın içini boşaltanlardan hesap sorulacaktır. Bu iki taraf için de söz konusudur.
* * *
Türkiye’nin ‘stratejik öneminin’ Irak’ta izlediği politikalara rağmen aynen devam ettiğini düşünmek yanlış bir çıkarım olacaktır.
Wolfowitz’in İncirlik Üssü’ne ilişkin ifadeleri de bu gerçeği yansıtmaktadır.
Nitekim, Suudi Arabistan’ın bu ülkede bulunan CENTCOM’a ait son model komuta ve kontrol sistemlerinin bulunduğu Prens Sultan Hava Üssü’nün kullanılması bakımından çıkarttığı zorluklar üzerine ABD’nin Katar’da aynı donanıma sahip ‘El-Udeyd’ Üssü’nü inşa etmiş olduğu ve Irak harekatının bu üsten komuta edildiği gözden kaçmamalıdır.
Ne kadar aksi iddia edilse de, ABD,Türkiye ilişkilerinin yaklaşık 50 yıldır sürükleyici gücü stratejik önem ve değer unsuru olmuştur. Türkiye, yıllarca izlediği politikalarla bu stratejik önem dinamiğini, Türk-Amerikan ilişkilerinin içi doldurulamamış da olsa ‘stratejik ortaklık’ düzeyine çıkartabilme başarısını göstermişken, bugün karşımızda çok farklı bir tablo bulunmaktadır.
* * *
Türk-Amerikan ilişkilerinde, ‘stratejik’ unsurun geri plana atılmasıyla, ilişkilerin daha sağlıklı ve rasyonel bir çizgiye oturacağı da düşünülebilir. Ancak, ABD’nin bugüne kadar Türkiye’ye kayıtsız kalmamasının en önemli başlıca nedeni zor bir coğrafyada, ihtiyaç duyduğu her an güveneceği stratejik bir ülke olmasından kaynaklanmaktadır. Bu unsurlardan arındırılmış bir ilişki modelinde, işbirliğinin ne kadar derinleştirilebileceği şüphelidir. Kaldı ki, Türkiye Irak harekatının başlamasından bu yana izlediği Suriye ve İran’la yakınlaşma politikasıyla, ‘güvenilir’, ‘stratejik müttefik’ olmak bir yana, ABD’nin Ortadoğu için geliştirdiği vizyona karşı cephe oluşturmaya çalışan bir ülke görüntüsü vermektedir. Bu durumda, Türk-Amerikan ilişkilerinin nereye gittiğini görmek için kahin olmaya gerek yoktur.
* * *
Ankara’nın da ABD’ye karşı güven bunalımıyla hareket ettiği açıktır. K. Irak ve K. Irak’lı Kürtler’in geleceği Türkiye ile ABD arasında mayınlı bir arazi durumundadır. ABD bugün itibariyle Irak’ın toprak bütünlüğü hedefine bağlı kalacağını, bağımsız bir Kürt devleti kurulmasını desteklemediğini açıklamış, Irak’ta demokratik bir düzen kurulmasını arzuladığını belirtmiştir. Bu vizyon Türkiye’nin de başından itibaren paylaştığı bir hedeftir. Bununla birlikte, ABD’nin Irak vizyonunda K. Irak için öngördüğü yapı ile Türkiye’nin beklentilerinin örtüşmediği de artık çok açık biçimde görülmektedir. Bu tespiti açmak gerekirse, Türkiye ile ABD arasındaki yaklaşım farklılığı esasen, bağımsız Kürt devleti kurulması noktasında değil, ABD’nin Irak için öngördüğü, ancak bugüne kadar Türkiye’ye dile getirmediği düşüncelerinde yatmaktadır. Zira, ABD açısından Irak’ın geleceği, Ortadoğu’yu dönüştürme stratejisinin ilk ayağıdır. Irak’ın geleceği, ABD’nin Irak’taki ve bölgedeki petrol çıkarları olduğu kadar, bölgenin yeniden şekillendirilmesi planının ilk parçasıdır.
Irak’ta kurulacak yönetim yapısında Kürtler’e ne verilecektir? ABD’nin Kürtler’e yeni Ortadoğu vizyonunda Kürtler’e biçmek istediği rol nedir?
Türk, Amerikan ilişkilerinin kırılma noktası budur. Bir de Amerika’nın Türkiye’de oynamaya çalıştığı İslam kartı. Bu kart Amerika’yı fena çarptı. Bundan sonra ne yapacak? Türkiye ile Amerika bu iki konuda yani Türkiye’nin bölünmez bütünlüğü ile laik yönetim yapısı konusunda anlaşırlar ve sözleşirlerse ne ala, yoksa Amerika başka yola,Türkiye başka yola.