27.08.1998
Bu olaylarin üstüne gittikçe Nesim Malki ile Yener Kaya cinayetleri de çözülebilecektir. Alaattin Çakici’nin arkasindaki güçlerle bu cinayetlerin failleri arasinda bir bag oldugu ortaya çikacaktir
Alaattin Çakici, Sedat Peker, Kürsat Yilmaz adlariyla özdeslesen Türk mafyasi çözülüyor. Onlar çözüldükçe MIT, polis, mafya, politikaci, isadami cephelerinde yasanan olaylar, Türkiye’de köklü degisiklikler
olacaginin da haberlerini veriyor. Türkiye’yi haraca bogan çete baslariyla, arkalarindaki güçlerle, kurumlarimizla tanisiyor, çalismalarini denetler hale geliyoruz. Bilgi toplumu olmanin gerektirdigi her türlü haberle donaniyoruz. Kisacasi sevindirici seyler yasiyoruz.
Mafyayi koruyup kollayanin, besleyip büyütenin, dokunulmaz kilanin
devletin içine çöreklenmis gruplar ve adamlar olduklarini Alaattin
Çakici’nin yakalanmasi olayinin sonrasinda yasadiklarimiz ne kadar da güzel anlatti bize.
Gerçegin büyük tokati herkesi kendine getiriyor. Bu tokati ne ilk yiyisimiz, ne de son… Ama bu kez farkli. Bugün yasadigimiz temizlik harekâti, 12 Eylül 1980’in mirasiyla hesaplasma. O dönem yöneticilerinin bilincinin, topraklarimizdan sökülüp atilmasinin bir baslangici. Tipki seriat ile verilen kavga örneginde oldugu gibi. Türkiye yanlislariyla hesaplasiyor.
Ne ilginçtir ki bu hesabi, 12 Eylül anlayisini kurumlastiran parti ANAP görüyor. Kurulus felsefesinin ve ilk lideri Turgut Özal’in yarattigi mafyanin üstüne gidiyor. Halkin tepkisi ANAP’i yeniden düzenliyor. 2000’in rüzgâri daha pek çok seyi degistirecege benziyor. Önümüzdeki seçimlerde olusturulacak parlamento, Anayasa’nin geçici 15. maddesini ortadan kaldiracaktir. Kuskunuz olmasin.
Fotografin gösterdikleri
Bugün olanlari seyreden CHP’nin alacagi ders ise siyaset taslarinin yerli yerine oturmasini saglayacak. Hamaset artik ne meydanlarda, ne de iktidarda sol politikacilarin kurtaricisi olmayacak. Iktidardayken yapamadiklarini ‘Vallahi çetelerden, faili meçhullerden, mafyadan bizim haberimiz yoktu’ sözleriyle acz içinde açiklamaya çalisanlar, muhalefetteki suskunluklarinin ve bilgisizliklerinin bedelini, demokrasi sandiginda agir ödeyecekler.
Italya’daki benzer gelismeleri söyle bir hatirlayinca, Türkiye’de bazi politikacilarin yurtdisina kaçma zamanlarinin geldigi anlasiliyor. Simdi bunu hizlandiracak gelismeler pes pese gelecek.
Olaylari ana basliklari altinda toplarsak önümüzdeki fotograf sunlari gösteriyor:
Alaattin Çakici’nin para kaynaklarina ulasilacak. Milyon dolarla dönen mafya çarkinin dislilerine tek tek sökülüp, bakilacak. Çakici disardayken Türkiye’de onun adina kuryelik yapan isadamlari, politikacilar, spor ve sanat dünyamizin gülleri hesap verecek. Bu Çakici yakalandigi için olmayacak. Arkasindaki dayanak ortadan kalktigi için olacak. Alaattin Çakici ve adamlari, MIT ve emniyet içindeki koruyuculari sayesinde elde ettikleri koruma duvarlari olmadan ne yapabilecekler saniyorsunuz? Hiçbir sey yapamazlar. Ve artik MIT de emniyet de onlar için duvar olamaz. Çünkü devlet içindeki hesaplasma-uzlasma bunu ortadan kaldirmistir. Mafya ve ülkücü çetelere karsi Milli Güvenlik Kurulu kararliligi bu demektir. Yakinda silahli kuvvetlerin içindeki çürük elmalar da toplanip, atilacaktir.
Siyasi kararlilik gerek
Çakici’nin Rados ve Ege adalarindaki tatilinde kullandigi yatin adi Ali’dir. Ali adli yat Rodos’a, Istanbul’dan gitmis ve yolculariyla Çakici’yi bulusturmustur. Ali bundan sonra Çakici’siz dolasacak Ege ve Akdeniz’in sularinda. Hatta Çakici ailesi önümüzdeki dönem bakim ve isletme giderlerinin yüksek olmasi nedeniyle büyük olasilikla bu yati ellerinden çikarmak zorunda bile kalabilirler. Çünkü haraç çarkinin zincirleri tek tek dökülüyor.
Çakici, Kürsat Yilmaz ve digerlerine savcilar milyar dolarlarla ölçülen servetlerini nasil kazandiklarini soracaklar. Mafya cephesinde bu sorunun yaniti yoktur.
Yeni vergi yasasi ise bu soruyu yanitlayamayanlara karsi çok önemli yaptirimlar getirmektedir.
Bu olaylarin üstüne gittikçe Nesim Malki ve Yener Kaya cinayetleri de çözülecektir. Alaattin Çakici’nin arkasindaki güçlerle bu cinayetlerin failleri arasinda bir bag oldugu ortaya çikacaktir. Bu cinayetleri isletenler eminim ki uykusuz gecelerin tutsagi olmuslardir. Malki ve Kaya cinayetleri, milyon dolarlarin paylasilmasindaki ölçüsüz acimasizligin kanitlaridir. Alaattin Çakici’nin bu konuda anlatacaklari, cinayetlerin üzerindeki sir perdesini kaldiracaktir. Sirf bu nedenle Çakici’yi konusturmamak ve Türkiye’ye dönmemesini saglamak için bazi kisiler ellerinden geleni yapacaklardir.
Ayni durum Kürsat Yilmaz için de geçerlidir. Yilmaz da Türkiye’ye getirildiginde kendisine, yakalanmasinda ana etken olan, televizyon ve elektronik esya ithalatçisi bir isadamini kimlerin vurdurttugu sorulacaktir.
Bu sorunlarin yanitlari Türkiye için hayirlidir.
Alaattin Çakici, sorgulanmak üzere isteklerinde israrli olmalari durumunda Fransa’dan önce Almanya’ya, oradan da Belçika’ya gönderilecek ve buralarda topladigi haraçlardan, karistigi olaylara kadar pek çok konuda konusacaktir. Ayni sey Bulgaristan’da tutuklu bulunan Kürsat Yilmaz için de geçerlidir. Bunlar daha sonra Türkiye’ye gelecekler.
Adalet Bakani Hasan Denizkurdu tarihsel bir firsat ile karsi karsiyadir. Adalet bürokrasisinde isleri siki tutar, rüsvet ve kayirmaciligin üzerine giderse, Türkiye bu büyük yükün altindan rahatlikla kalkar. MIT’in yasadigi iç hesaplasma adalette de yasanir, çürükler ayiklanir. Korku ve kararsizliktan arindirilan bir adalet mekanizmasi Türk halkinin tek güvencesi, bunu basaran politikaci da kahraman olur. Adalet dünyamizin fedakâr çogunlugu da, cüretkâr azinligi küçücük bir dalgalanmada söker atar içinden. Yeter ki siyasi kararlilik gösterilsin.
Cumhuriyet kurumu
Milli Istihbarat Teskilati 12 Eylül ve sonrasinda içine düsürüldügü hantal, yasadisi, diktaci, korkuya dayali, baskici havasindan nihayet kurtuluyor. Bugün MIT içinde yasanan özelestiri süreci demokratiklesmenin kurumsal gerekliligidir. MIT ne Alaattin Çakici’ya kirmizi pasaport saglamakla suçlanan onun ‘cays officer’in gizli servisteki sorumlusu Yavuz Ataç’in ne de dünkü veya bugünkü yöneticilerinin malidir. MIT bu ülkenin insanlarinin canlariyla, kanlariyla olusturduklari bir cumhuriyet kurumudur. Kurtulus savasimiz ve sonrasinda çok önemli görevler yapmistir. Ancak politikanin içine çekilmek istendikçe batmistir.
1940’li yillarin sonunda dönemin basbakani Rüstü Saraçoglu, muhaliflerin telefonlarinin dinlenmesini ve raporlar hazirlanmasini isteyince, gizli servisin müstesari Ali Sükrü Ögel hemen istifasini yazip buna alet olmamistir. 1950’li yillarda DP iktidari sirasinda MIT, CIA’ya taseron olarak verilmek istenmistir. Gizli servisin bazi birimlerinde çalisanlara maaslari sari zarflar içinde Amerikalilarca ödenmistir. 12 Eylülcüler gizli servisi kuralsiz, hukuksuz, canlarinin istedigi gibi kullanarak bugünkü açmazlarla donatmislardir. Terörü terörle bitirmek mantiksizligi bu kafalarin ürünüdür. ASALA’ya karsi ülkücü terör. Terör bitince içerde olusan rantiye politikacilarin emrinde olacak ülkücü mafya gruplari isine girilmistir. Bugün bu kafalar tasfiye edilmektedir.
MIT içinde son dönemde yasanan olaylar Tansu Çiller’in basbakanligi döneminde ortaya çikan iç çekismelerin günümüze uzantisidir. Bardagi tasiran damla, Tansu ve Özer Çiller’in gizli servisi tipki kendilerinden önceki bazi politikacilar gibi kullanma isteginden kaynaklanmistir. O dönem ‘Yali çetesi’ olarak adlandirilan gruplar, MIT içindeki etkinliklerini artirmak için ellerinden geleni yapmislardir. Dönemin müstesari Sönmez Köksal göreve geldigi sirada sergiledigi tutumun devamini getirememis, ne yazik ki bunlara karsi direnmemistir. Teskilat içindeki etkinligini artirmak için eski Roma’dan kalma taktiklerle böl, parçala, yönet anlayisini gelistirmis; iç dengeleri çatismaya çevirmistir. MIT, Sönmez Köksal döneminde kooperatif yoluyla zengin olanlarla ve mali skandallarla çalkalanmistir.
Utanç verici olaylar
MIT’in operasyon amaciyla kullanmasi gereken uçagi dügün-dernek toplantilarina gidip, gelinmesi islerinde kullanilir olmustur. Paralar gelisigüzel harcanmistir. Çünkü hesap sorulabilecek mekanizmalarin yoklugu ortaya çikmistir. Azerbaycan’da CIA-KGB ortak operasyonu ile Türkiye Kafkaslar’da etkisizlestirilmis, MIT bu oyunlari köse dönmeci hayallerin arasindan görememistir. Politikacilarin etkinligi o kadar artmistir ki, Çillerlerin yakin adami Tolga Atik bütün kurallar çignenerek, sirf öyle isteniyor diye MIT memuru yapilmistir. Hatta MIT iç istihbarattan silinmek istenmis, yerine KGB (Kamu Güvenligi Baskanligi) adi altinda yeni bir kurum olusturulmustur. Ama Cumhurbakanı Demirel’in müdahalesiyle bu kurum çalistirilmamistir.
O dönem Istanbul gibi çok önemli bir bölgede yasananlar, MIT için utanç verici olmalidir. Hemen bütün teskilati saran kooperatif yoluyla rantiye olma çilginligi, Istanbul’da takipte olan bazi belediye baskanlariyla ev alisverisi pazarligina dökülmüstür. MIT’in arsiv kayitlarinda gizli örgütlerin yöneticisi olarak gözüken eski militanlarin kurdugu sirketlerle, onlari izlemekle görevli elemanlar arasinda ev ve arsa ticareti baslamistir.
Lüks villalar yaptirilan kooperatif arsalari için yapilan pazarliklar, gizli servis çalismalarini aksatir olmustur. Gizli servisin üst düzey yöneticileri politikaci eslerine arsa bakmak için, yanlarina daha sonra Alaattin Çakici’nin kursunlarina hedef olan Adil Öngen’i de alarak belediye baskani ziyaretlerine gitmekte sakinca görmemislerdir. Hatta ayni MIT yöneticisi araba alirken eski örgüt elemanlariyla alisveris yapmayi yeglemistir. Is o dereceye varmistir ki, MIT, elindeki arsalar haraç mezat dönemin politikacilarinin kurdugu vakiflar araciligiyla kapisilirken hakkini arayamamis, bunu basindan rica etmistir. Büyük sirketlerin MIT içinden adam toplama ve elde etme yarisi sessizce kabul edilmistir.
Özer Çiller’in yakin dostu ve okul arkadasi oldugunu Tansu Çiller’in açiklamasindan ögrendigimiz eski MIT Müstesari Sönmez Köksal, en önemli istihbarat baskanlarini ve PKK masasi sorumlusu istihbarat görevlilerini Atatürk Orman Çiftligi’ndeki MIT tesislerinde Özer Çiller ile tanistirmistir. Bu tanisma sirasinda bir de brifing gösterisi düzenlenmistir. Amaç, hükümette Tansu Çiller’den çok sözü geçtigine inandiklari Özer Çiller’e sirin gözükmektir. Abdullah Öcalan’in nasil takip edildigi anlatilir bu brifingte. Zamani geldiginde nasil ortadan kaldirilacagi. Sonuç mu? Bu brifingin arkasindan Sam’da bombalar patlar, ama Abdullah Öcalan’a hiçbir sey olmaz.
Bu dönem MIT yöneticileri ele geçirdikleri (devsirilen) gazeteciler yoluyla bunlari degil, baska seyleri allayip pullayarak halka anlatmaya çalistilar. Günün birinde sadece o dönemlerin politikacilari, gizli servis çalisanlari degil; satilik kalemlerin ihanetleri de yazilacak, tartismaya açilacaktir.
MIT içinde yasanan çatismanin temelinde bu çürümeye baskaldiri ile devlet içindeki çetelesmeye karsi geciken hesaplasma yatmaktadir. Bu hesaplasma daha sonuçlanmamistir. MIT, kötü yönetimlere ve siyasi baskilara karsi iç ve dis denetim organlarini olusturmak zorundadir. Bunlar basarildiginda Sönmez Köksal ve o dönemin politikacilariyla MIT iliskilerinin gizli kalanlari ortaya çiktikça, bir yargilama süreci kaçinilmaz gözükmektedir. Asil karari o zaman adalet verecektir.
Disisleri’nde sorusturma
MIT içinde bugün gelinen noktada görevden almalarla Çakici olayinin bir ilgisi yok. Çünkü görevden almalar konusunda karar verileli ve sorusturma tamamlanali iki ayi geçmis bulunuyor. Sorusturma, Susurluk sonrasi ortaya çikan iddialarla ilgili olarak yapilmisti. Bu kapsamda Ankara’ya çagirilan Yavuz Ataç, Mehmet Eymür ve diger MIT mensup ve elemanlari ifadeler vermislerdi. Bugün karsimizdaki olaylar Susurluk sürecine dayaniyor.
Alaattin Çakici’nin kullandigi kirmizi pasaportla ilgili olarak Ankara’da Disisleri Bakanligi’nda da bir sorusturma yürütülüyor. Bu sorusturmada pasaportun orijinal seri numarasini kullanan disisleri mensubunun iliskileri ile Pekin’de çalinmis gözüken pasaport arasindaki baglantiya bakiliyor. Bir de en önemlisi bu islerde Çakici ve koruyucularina Disisleri’nde destek verenlerin kim oldugu saptanmaya çalisiliyor…
Türkiye kabugunu kiriyor. Gürültüyü duyuyor musunuz?