22 Mayıs 2003
Terörle Mücadele Yasası’nın 8. maddesindeki değişiklik elbetteki olumludur. Türkiye düşünce suçu kavramını çoktan aşıp geçmesi gereken bir engel olarak görmeliydi. Ama olmadı. Olamadı, çünkü bugün bu maddenin değişmesini AB istiyor diye isteyenler, geçmişte can-ı gönülden bu maddeyi desteklediler. Sorun hep Türkiye’nin yönetimindeki çifte standartlardan kaynaklanıyor. Türkiye hukukun üstünlüğünü yaşamak, çifte standartlardan, fikir suçu ayıplarından kurtulmak, siyasi partiler ve seçim yasalarında demokrasinin gücünü görmek istiyor. Bunları bedel ödediği için istiyor.
Terörün içinde mücadele eden insanlar, bugün bu yasaların değişmesine karşı görüş bildirebilirler. Onlarla uzlaşmak, kaygılarını giderecek önlemler aramak varken, bunların arkasına saklanıp başka düşüncelerin kavgasını vermek hata değil mi? Bu hatalardan kimseye bir fayda gelmez. Gelmez çünkü daha önce bunların hepsi yaşandı. Türkiye’de toplumun güç merkezlerinin çatışmasından kimseye bir fayda çıkmadı. Hele siyasetçiye hiç çıkmadı.
* * *
Türkiye’nin değişmesi gereken pek çok şeyi var. Türkiye değişmeyi istiyor. Ama değiştirirken yerine neyi koyacağımızı tartışmayacak mıyız? Bize uyar mı, uzak gelecekte ne gibi sorunlar çıkar bunların üzerine konuşmayacak mıyız? Elbette konuşmalıyız. Konuşmadan bu işleri yapmak hatadır. Türkiye’nin demokratikleşmesini, siyasetin yeniden yapılandırılmasını ve dönüşmesini Türkiye’de yaşayıp da istemeyen kim var? Ama zamanlama, istek, açıklama, üslup, kadro gibi can alıcı noktaları görmezden gelerek bunlarla mücadele edilemez.
Türkiye’de bu değişimin bir ihtiyaç olduğunu söyleyip, işini gücünü bırakıp değiştireceğiz diye iyi niyetle yola çıkan yeni insanlara, Türkiye anlamadığı ya da güvenmediği için çok kötü karşılıklar verdi?
Cem Boyner örneğini ele alalım; Türkiye Cem Boyner’in söylediklerini anlamadı bile. Aslında Boyner, bugün çıkıp konuşsa, o günkü hatalarını tekrarlamasa büyük oy toplayabilirdi. Hala o şansı olduğuna inanıyorum. Ama toplum hazır olmadan, yerleşik sistemlerin köklü değişimlerini anlatabilmek, uygulanabilir kılmak mümkün değil. 1960’lı yıllarda bugünkü siyasetçilerin söylediklerini söyleyen solcu aydınlar, yazarlar, politikacılar Meclis’ten dövülüp atılıyordu. Komünist diye fişlenip, cezaevlerinde süründürülüyordu. Zamanlama çok önemli.
* * *
Türkiye’de çağdaş dünyayı algılayıp yaşamak isteyen insanların sayısı sanıldığı kadar çok mu? Yoksa iyi eğitim almış, elit bir kesimin taleplerini, ihtiyaçlarını mı görüşüyoruz sadece? Yani eğitim düzeyi 3.2 yıl olan bir ülkede herkes açlığını, sefaletini unuttu; silahlı kuvvetleri düzenleyin mi diyor? Hem de AB standartlarında? Sakın yanlış anlaşılmasın. Türkiye bunların daha iyisine layıktır. Türk insanı daha fazlasını hak eder. Demokrasinin fazlası yoktur, eksiği olur. Ama adına demokrasi deyip bugünkü alaturka yemeğin bir başka soslusunu önümüze koyacaksanız, yemeyiz.
Uygulamada neler yapacağız? Daha okullarımızda 5 yıl mı yoksa 8 yıl mı okutacağız öğrencileri karar veremedik. Bu keşmekeş içinde birileri varolanı da bozar. Şaşırırsınız. Tarih böyle yanılgıları yaşayan toplumlarla dolu. Türkiye oldu bittiyle bu işlere sokulmamalıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri üzerine yapılacak her oyun, düşünülmeden atılacak adım ve günü kurtarmak için yapılacak her hamle, bu ülkenin geleceğini karartır.