23 Haziran 2003
Türkiye mutlaka AB’nin bir parçası olmalıdır. Diğer ortaklarla eşit hak ve sorumlulukları belirlenmiş bir çerçevede, bu üyelik gerçekleşmeli. Ama bu mümkün mü? Şu anda olamaz gibi gözüküyor. Önce Kıbrıs, ardından da Ege sorunları nedeniyle Yunanistan, sonra Kürt meselesi ve tabii ki Ermenistan, İran ve Amerika dalaşmasında AB’nin takınacağı tutuma göre İran sorunlarını Türkiye’nin AB sürecinde önemli dönüm noktaları olarak görüyorum. Bu sorunları çözmekte en önemli etken AB üyeliği olur. Ama bu noktalarda Türkiye’den tavizler, ayrıcalıklar isteyen bir kafa onları almadan Türkiye’yi AB’ye almıyor. Almadığı için de sorunlar çözülmüyor.
Kürt güvenli bölgesi
Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Uğur Ziyal’in Amerika gezisi devam ederken söylediği bir söz var. Kuzey Irak’ın artık Kuzey Irak olmadığını, Irak olduğunu dile getiriyor Ziyal. Bu Türkiye’nin bütün argümanlarının, yıllardır savunduğu tezlerin ortadan kalkması demek. Yerine ne koyduk? Artık Kuzey Irak yoksa Irak Kürdistanı mı diyeceğiz? Yoksa Kürt tezinin artık bütün Irak’ın tezi olduğunu mu kabul edeceğiz? Ziyal görüşmeleri sürdürürken Kuzey Irak’ta KADEK-PKK ile görüşmeler de yapıyordu Amerikalı yetkililer. Bu yetkililer silahlarınızı bırakın, biz size af çıkartacağız. Ayrıca Türkiye içinde, burası çok önemli ‘Kürtler’in yoğun olarak yaşadığı yerlerde güvenli bölgeler uygulaması planlıyoruz’ demişler.
Manda devlet
Bu sözlerin anlamı üzerinde Türkiye’nin çok uzun düşünmesi gerek. Türkiye giderek sınırlarının ötesinde yaşadığı Kürt sorununun toprak yani coğrafi etkisini kendi ülkesine de taşıyacak gibi gözüküyor. Bu politikalarla Amerikalılar’ın gözünde bir oldu bittiyle karşılaşmasında ne gibi sakınca olabilir ki? Türkiye’nin acil önlemler almasında büyük yarar var. Amerika Irak’ta ne olacağı şimdiden kestirilemeyen ama uzunca bir süre devam edecek işgalinde hangi tutumları takınacak? Türkiye nasıl etkilenecek? Kimse Irak’ta çok zor durumdalar, İran’a bir şey yaparlarsa çok zor durumda kalırlar gibi kısa dönem tartışmalarını yaşamasın. Amerika uzun vadede ne yapacak, AB buna ne diyecek ona bakalım.
Türkiye açısından sorunları hep getirip ekonomiye dayamanın dayanılmaz ağırlığını yaşayacağız önümüzdeki günlerde. Kendi kalkınma hamlelerini yapamayan Türkiye ekonomik olarak da başına gelenlere katlanmak zorunda olacak. Ama bunun bir önemi yok. Çünkü aç ama özgür bir ulus olmakla, manda bir devlet olmak arasında tercih sorgulanabilir mi? Türkiye gibi bir devlet ve ulus manda diyebilir mi? Asla.
Büyük oyuncu
Büyük oyuncu olamazsak çok zor durumlarda kalacağız. Kimse ekonominin arkasına saklanmasın. Siyaset ve diplomasi bizi en büyük yapabilir. Ama bunun için ülkenin kendi içinde birlikte olması şarttır. Türk ordusunun gücünün artırılması şarttır. Yoksa Kıbrıs, Ege, Ermenistan, Irak, İran derken bütün sorunları elimizden alıp, boynumuza bir yafta takacaklar; Suçlu, diye yazacaklar.
Türkiye bir cephe ülkesi olarak fiziki, rejimsel ve kültürel savaşında ayakta kalmak için ve büyük olmak için gerekirse bugüne kadar yaptıklarının tamamını çöpe atıp, her şeye yeniden başlayabilmelidir. Ama bunun için önce bilgi, sonra erdem, samimiyet, ekonomik ve siyasi hamleler gerekli.
Tam o günlerdeyiz yeniden, ‘Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini; yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini.’