08 Nisan 2003
İran, Türkiye’den ne istiyor? İki ülke arasında neler yaşanıyor? İran’ın Harrazi aracılığıyla Türkiye’ye ilettiği mesajlarla, Türkiye’nin bir yıl önce tartışmaya başladığı İran-Türkiye ‘stratejik’ ittifakı konusunda bir adım atılıyor mu? İki ülkenin gizli servisleri arasında Türkiye’deki faili meçhuller ve İran’daki öğrenci olaylarıyla yaşanan gerginlik, daha sonra tatlıya bağlanmıştı. Hatta İran gizli servisi ile MİT çok iyi bir diyalog süreci de başlattı. İranlılar, MİT’e bir de kaçak teslim etti.
Yani ilişkiler ılımanlaştırıldı. Şimdi Irak savaşı nedeniyle bakıyorum İran ile Türkiye’nin açıklamalarında hemen hemen bir paralellik var. İkisi de Irak’ta savaşa karşı, Irak’ın egemenliği ve toprak bütünlüğünün korunmasından yana ve Saddam’ın gitmesi gerektiğini de dile getiriyorlar. Bugünleri iyi analiz etmeliyiz.
* * *
İran’da bugün tam 11 farklı etnik grup var. Birçok uzmana göre 67 milyonluk İran’ın 14 ile 20 milyon arası bir bölümü Azeri Türkleri’nden oluşuyor. Azeriler tarihsel olarak İran’daki devrimlerde her zaman ön saflarda yer aldı. İran karşıtları hep Kürt ve Azeri potansiyeli kullanmaya çalıştı. Bu çalışmalar nedeniyle Azeriler’de ulusal bilinç 1995 yılından bu yana giderek arttı. Muhalefetin bir bölümü Kuzey Azerbaycan ile birleşmeyi, bir bölümü ise Türk dünyası ile sıkı ilişkiler kurmayı savunuyor. Bu toplumun en büyük muhalefet liderlerinden birisi Chehregani. 1995 yılında yapılan seçimlerde Tebriz’de 600 bin oy alarak parlamentoya giren Chehregani, ilerleyen dönemde birkaç kez tutuklandı. Sonra İran’dan ayrılıp Amerika’ya gitti ve en üst düzeyde kabul gördü. Yıllarca İran’daki Türk varlığıyla Türkiye ilgilenmedi ama Amerika, bu konuda çok çabaladı. Tıpkı bölgedeki Kürt varlığını inceden inceye şekillendirdiği gibi…
* * *
Bölgesel bir güç olan İran, şimdi eskiden bu yana ilişkileri inişli-çıkışlı olan Türkiye’ye geliyor. İran’ın bölgesel gücü, kendini savunma potansiyeli ve askeri unsurları çok güçlü. İran ayrıca ulusalcı bir din anlayışıyla hem İslam kimliğini kullanarak toplumsal mozaiğini ayakta tutuyor, hem de İranlılık bilincini aşılıyor.
Amerika ile Humeyni sonrasında sürekli çatışan İran, bu kavgadan kazançlı çıkmasını bildi. Şimdi Amerika, İran ve Suriye ile ilgili düşüncelerini açıkça ortaya koyuyor. Bölgesel düzenlemede her iki devleti de ‘hizaya’ getireceğini açıklıyor. İran bunun üzerine Kürt devletini ve Irak’ın toprak bütünlüğünü bahane ederek Türkiye ile bir ittifak oluşturma çabasında. Bu ittifak kurulur mu? Amerika buna nasıl bakar?
Türkiye’nin, İran Dışişleri Bakanı Harrazi gelmeden hemen önce, Amerika’yı Kürtler’in Kerkük’e yürüyüşü konusunda ‘nota’ vererek uyarması da dikkat çekici. Ortadoğu’da geçerli olan sınır statükolarının en köklüsü Türkiye ile İran arasında. Kasrı Şirin’den bu yana değişmeyen ve savaşlarda iki ülkenin birbirine karşı asla üstünlük sağlayamadığı bir durum söz konusu.
* * *
İran ve Türkiye bundan sonraki işbirliklerinde öncelikle Kürt devleti ve Kürt olgusunun Irak’ta neleri yapacağına bakacaklardır. Bu durum her iki ülkenin bütünlüğünü tehdit eder bir konuma dönüşürse veya Amerika bu noktada başka arayışlara girerse, bölge karışacak demektir. Kürtler’in hem İran hem de Türkiye üzerindeki çabaları, amaçları ortak. Burada hem Türkiye hem de İran’ın olaylara bakışının ortak paydaları oluşursa Kürtler’in tutumu da değişecektir. Amerika önümüzdeki günlerde bu bölgesel ittifaklar ve ayrışmalarla da ilgilenmek durumunda kalacak.