Türkiye-Amerika ilişkilerinde Irak savaşı bir yeni başlangıç. Aslında dünya için bu savaş bir yeni başlangıç. Türkiye bugün yürüttüğü görüşmelerle yeni düzenin coğrafyasında kendisini konuşlandırıyor. Önümüzdeki dönemde Türkler, Amerikalılar, Türkmenler, Kürtler, Araplar, İngilizler, Fransızlar, Almanlar, Ruslar, Çinliler, Japonlar sınırdaş ve ekonomik olarak paydaş olmanın kavgasını veriyorlar. Türkiye bu kavgadan mutlaka kazançlı çıkmalı.
Türkiye, stratejik ortağı Amerika’dan alacaklarının azamisini almalı. Masada bugün kriz gözüküyor. Ama yarın bu düzelecektir.
Türkiye’nin parasal konularda kaygılarını ortadan kaldıracak formül Amerika’da masada. Ama artık bu görüşmelerde Türkiye karşısında Amerika ‘yeter’ noktasında. Bu noktada Amerika Türkiye’ye 26 milyar dolarlık bir kredi anlaşması sunuyor. Yarısı hibe, yarısı hibeden vazgeçme karşılığı kredi olarak sunulacak bu paranın. Amerikan Dışişleri Bakanı’nın Türkiye’nin talepleri üzerindeki ‘yeter’ telefonunun yankılarını Çankaya’ya Başbakan Abdullah Gül dün taşıdı. Ama Türkiye’nin şu ana kadar sergilediği birlik ve direnç masadan başarılı kalmak için çok önemli. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet
Sezer’in buradaki duruşu da çok değerli. Sezer o bildik ve klasik çizgisinde çok ama çok başarılı bir şekilde yürüyor. Bu duruş devam ederse Türkiye, Amerika ne kadar artık yeter başka verecek para yok dese de istediklerini alacaktır.
* * *
İlk kez bütün baskılara ve ayartılmışların ısrarına karşın Türkiye direniyor. Güzel. Ulusal bilinç içinde olmanın çok büyük kazanımları olacak. Hükümetin bu noktada sergilediği tutum övülecektir gelecekte.
Gerçeklere dönersek, Türkiye’nin dün de yazdığım gibi 90 milyar dolarlık iç ve dış borç ödemesini yapacağı bu yıl kritik. Ekonomik olarak sıkıntıda olmasak inanın bugün bölgenin en önemli gücü olan Türkiye, yarın dünyanın en önemli ülkesi olabilirdi. Ama yıllardır içten ve dıştan bitirilen ekonomimiz nedeniyle zordayız. Türkiye’de siyaset adamlarını ekonomiyi yönetemez hale getirip, siyasetçiyi küçük mafya ve rant takipçisi yapan dış güçler bunda birinci etken. Ama sorumlu bizim siyasal sistemimiz.
Türkiye bugün dünyanın yeni şekline göre konuşlanmaya çalışıyor dedim ya yazının girişinde, şunu anlatmak istiyorum:
Yarın Kürtler bölgesel bir güç haline getirilecek Amerika tarafından. Çünkü Amerika konuşlandığı Irak’ta çevre düzenlemesine gidecek. Petrol gelirlerinin sürekliliği için yeni bir coğrafya ve ekonomik düzen geliştirmek durumunda. Burada Türkiye’siz bir düzen mümkün değil. Bu düzen öyle bir yapılanma içinde olacak ki, bölgesel maşası bulunsun elinde. O da Kürtler olacaktır.
* * *
Burada Türkiye Kürtler’le, Türkmenler’in yarın karşı karşıya geleceğini hesaplamalı. Kürtler’le Türkiye karşı karşıya gelecektir. Bunun önlemleri şimdiden alınmalı. Yarın bölgesel düzenlemede Türkiye Araplar’la, İran ile karşı karşıya gelecektir. Hatta yarın sınırdaş ve ekonomik paydaş olacağı Batılı güçlerle karşı karşıya gelecektir. Bugünden bunların hesaplanması lazım. Bölgesel güç olarak Türkiye’nin siyasal anlaşmaların yapıldığı Amerika’daki masadan, bunların tamamını önleyecek düzenlemelerle kalkması ve bunları sağlam temeller üzerine inşa etmesi lazım.
Türkiye bugün Allah’tan çok güçlü bir ordunun sahibi. Gelenekleri olan, ekol bir ordu Türk Silahlı Kuvvetleri. Bu ordunun siyasal, askeri, ekonomik alanda bakış açısı var. Bu bakış açısı Türkiye’yi müstemleke olmaktan kurtarıyor. Yarın ordumuz sayesinde dünyanın en önemli 10 ülkesi içinde olacağız. Buna niye mi bu kadar inanıyorum:
Bir ordu düşünün ki barışı, savaştan daha çok istiyor. Bu ordu savaştığı zaman neleri elde edeceğini, neleri kaybedeceği önceden görebiliyor. Savaşlarla kazanılan zaferlerin, ekonomik zaferlerle taçlandırılması gerektiğini bir miras olarak bugünlere taşıyor.
Bugün siyaseten Amerika karşısında masada direnen gücün arkasında bu ordu var.
* * *
Türkiye’nin savaşa karşı tutumu, yarın savaş çığırtkanlığı yapan iç ve dış güçlere en güzel yanıtı verecektir. Bakın Amerikalı mı Türk komutan mı tartışmasında tutumunu nasıl net bir şekilde ortaya koydu Silahlı Kuvvetler. Türk askerini Türk komutan yönetir. Bu Amerikan geleneğinin yıkılmasıdır. Amerika kendi içine, yönetim kadrosuna asla bir başkasını sokmaz. İngilizler dahildir buna. Ve yönetir. Ama Türk Silahlı Kuvvetleri ilk kez bunu tersine çevirdi.
Önceki günkü yazısında emekli Orgeneral Sayın Kemal Yavuz ısrarlı ve kararlı bir biçimde Türk Ordusu’nun Türk komutanlarca yönetileceğini yazdı Akşam’daki köşe yazısında. Oysa Türk medyasının büyük bölümü Amerikalı komutan veya eşbaşkanlıktan söz ediyordu. Dün yazılarını müthiş bir keyif ve sabırsızlıkla okuduğum Sayın Yavuz ile sohbet ettik. Kararlılık yazısının kaynağını sordum.
Kimseyle görüşmemişti. Çok iyi tanıdığı Türk Silahlı Kuvvetleri’nin aksini kabul etmesinin mümkün olmadığını söyledi. Haklı çıktı.
Böylesine bir geleneğin ordusu, Türkiye için çok büyük şans. Siyasetçilerimizin bu gücü iyi değerlendirmesi lazım.

20 Şubat 2003