27 Nisan 2003
Ankara’da yaşanan 23 Nisan protestosunu ve sonrasındaki olayları tetikleyen en önemli gelişme- tek değil ama- Dışişleri Bakanlığı’nın Amerika’da yaşamını sürdüren Fethullah Gülen ve okulları ile ilgili büyükelçiliklerimize gönderdiği genelge oldu. Dışişleri Bakanı Gül, Genelkurmay Başkanlığı’nı ziyareti sırasında bu genelgeyi düzelteceklerini aktardı Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’e. Çünkü bu genelge ile Türkiye’de asker ve adli çevrelerin yasadışı saydığı Gülen’in faaliyetleri ile okulları bir şekilde tanınmış oluyordu. Bu genelgelerin ilgili bölümleri çok ilginç. Bunlarda en önemli unsurlar şunlar:
Büyükelçiliklerde Fethullah Gülen ve eğitim kurumlarıyla ilişki ilgili ‘Misyon şefinin takdirine bırakılıyor’. Yani ilgili Ankara’ya yaranmak için bunlarla hemen temasa geçebilir. Ama elçilik yetkililerine bunların arasına ‘marjinal grupların sızdığı’ ve ‘MİT tarafından takip edildiği de hatırlatılıp şöyle deniliyor:
‘Bunlar ilgili ülkelerin nezdindeki temsilciliklerimizi de faaliyetlerine davet ediyorlar. Bunların bünyesinde aşırı unsurlar olduğu biliniyor. Bunları ilgili müsteşarlığımız izliyor. Ama bu gruba mensup olanların yurtdışındaki vatandaşlarımızın dini sorunları ve milli konularda misyonlarımıza katkı sağladığı da bir gerçek. Sosyal faaliyet gerçekleştiriyorlar. Yurtdışındaki vatandaşlarımızın birlik ve beraberlik duygusunun pekişmesi, devletin milletini kucaklaması ilkesi çerçevesinde bunların genel faaliyet ve tutumlarıyla ilgili olarak, birlikte olunabilir. Bulundukları ülkelerin bunları kullanmaları da bu yolla engellenir…’
* * *
‘Eğitim kurumları niteliğindeki bu kurumlar bir ticari müessese kimliğindedir. Bu okulların kuruluş çalışmalarına katılan ve işleten kişilerin, bulundukları ülkelerdeki T.C vatandaşları oldukları görülmektedir. Diğer taraftan ülkemiz içinde ve dışında eğitim veren bu okullar Milli Eğitim Bakanlığı onayı almışlardır…’
‘Bu itibarla dış temsilciliklerimizin söz konusu okulları birer şirket olarak değerlendirmeleri, resmi ziyaretlerde önceden belirlenen programda yer almaları durumunda, bu mekanlara gidecek devlet yetkililerine bakan ve milletvekilleri gibi refakat etmelerini…’
Tokyo’daki, Almanya’daki büyükelçiliklerimiz sormuş, Ankara da fırsat bu fırsat deyip, yeni siyasi kadronun talebi doğrultusunda genelgeyi yazıvermiş. Yazılınca olmuş mu? Olmamış. Çünkü Türkiye bir dengeler sistematiği. Bunu çözmeden iktidar olmak da, iktidarda kalmak da zor. Türk halkı da bu dengelerin bir bileşkesi değil mi? Siyasi iktidarın bu anlamda Türkiye ile uzlaşması, uyuşması dışında bir alternatif olabilir mi?
AKP iktidarının cumhuriyet rejimiyle bir rövanş içinde olduğunu dile getiren pek çok insan var. Bunları iş dünyasında, siyasette, bürokraside, sokaktaki sıradan yurttaşlar arasında dinliyorum. İktidar ve Recep Tayyip Erdoğan mutlaka bunun tersinin geçerli olduğunu halka anlatıp, güven aşılayıp, uzlaşma ve barış ortamı içinde kalacağını tekrar tekrar dile getirmelidir. Ama yaptıklarıyla da bunu istediğini göstermelidir.
Elbette iktidar, istediği değişimleri geçerli hukuk düzeni içinde kalarak ve niyetini, ulaşmak istediği amacı açıklayarak gerçekleştirir. Sayın Emin Şirin’in dediği gibi Ankara’da bu iktidarı sadece ‘Belediyeci’ olarak görmek istediklerini sanmıyorum. Ama Ankara’yı belediyeci kadrolara teslim ederek, varolan kadroları yok sayarak, hatta yok etmek isteyerek bu iktidarın yanlış yapmakta olduğunu da görüyorum. Sayın Şirin de bunu görüyordur herhalde.
* * *
Vatandaşlarımızın Türkiye için istedikleri, düzenin yoksulluk ve yolsuzluk sarmalının kırılıp, hukukun üstünlüğünün; üretimin ve hakça paylaşımın geçerli olduğu bir sistemin yaratılmasıdır. Türkiye’de insanlar çözümsüzlüklere, kayırmalara takılıp kalmak, zaman kaybetmek istemiyorlar. Zamanın çözemediklerini, şimdi, hemen, acil çözüm diye halka dayatırsanız, Türkiye’nin dengeler sistemini zorlar, kırmaya çalışırsanız, sonuçları kimseyi memnun etmez. Bunun için iktidar halkın kendisine ne için oy verdiğini iyi analiz etmelidir.
Son olarak Sayın Abdullah Gül’e bir çift söz:
MGK Genel Sekreteri Orgeneral Kılınç kendisine ‘Allahsız’ diyen birine ‘Yobaz’ diye kızınca, kriptoyu bile açıyor, yemeklerde dağıtıyorsunuz, sinirleniyorsunuz. Ama Genelkurmay Başkanı ve pek çok makam yazdığınız genelgeden rahatsızlık duyunca, müdahale için Türkiye’de kriz çıkana kadar bekliyorsunuz. Oluyor mu ? Empati yapın bakalım, hangi sonuca varacaksınız?