24.01.2000
Vurulmuştu …
Haince, kalleşçe, alçakça…
Yatıyordu karların üzerinde;
Karlardan daha beyaz.
Ben gördüm … gözlerim şahit… binlerce göz şahit…
Kanı sandım, sızıp yansıyanı kentin grubuna…
Akşamdı sanki…
Güneş mi batmakta ?
Lakin inanın yanılmam, Ankara’da henüz öğlen olmakta…
Kurşundan değildi yarası.
Bildim, biliyorlar, bildiler!
Şerbetlidir diye halkından …
Yiğit evladını …
Pusuda, C4 plastik patlayıcısıyla katlettiler.
Ocak’ın 24’ünde, yaralarına yediveren top güller koydular.
Yüzbinler gelip, göklerle birlikte sel oldular.
Aktılar aktılar…
Ankara’nın taşına bak, gözlerimin yaşına bak …
O akşamüstü yağmur yağarken
Onu güneşe koydular.

Kızıl birer karanfil oldu gözleri.
Gözlerinde eridi halkının sevgisi.
Akınım yok artık o günden beri güneşe.
O iş tamamdır.
Güneşe teslimim artık.
Güneşin çocuklarıyız.
Deniz… martı… kavruk toprak… başak… ekmek…
Rüzgar bile güneş güneş esiyor.
Kuran kursu değil bu, güneş kursu…
Yenildin sananlara inat
Bu kavgada da sana aşk olsun Uğur Ağabey, aşk olsun…
Uğurlar olsun ağabey, uğurlar olsun…
Tuncay Özkan