28 Eylül 2001
Medyaya savaş zamanlarında güvenilir mi? Medya, bütün eleştirilere karşın sağlıklı unsurlarıyla toplumsal görevini dünyada yerine getirmeye devam ediyor. Medya olmasa ne savaşların korkunç kirli yüzü, ne de terörün kanlı karanlığı ortaya çıkardı.
Ama savaş zamanları insanların bilgi alma noktasında çok hassas olduğu dönemler. Bu dönemler, gerçekle, yalanın iç içe geçtiği, sıradan insanların bir taraf lehine veya aleyhine doldurulduğu, yapılan kanlı ve kötü işlerin iyi ve haklı gibi sunulabildiği zamanlar. Savaş öncesi de tıpkı savaş dönemleri gibi medyanın belirli amaçlar için kullanılmak istendiği zamanlar. Okuyucu dikkatli olmak durumunda. Çünkü bazen medya yönetimleri dahi aldatılır gerçek konusunda.
Şimdi bakıyorum medyada inanılmaz bir yanlış bilgi ve yönlendirme amaçlı haber bolluğu var. Olayların kendisinden çok kime karşı veya lehte olduğunu kavramakta yarar görüyorum. Savaş taraftarı olan yaklaşımlar 11 Eylül saldırısının ardından Amerika’nın Usame bin Ladin’e karşı yapacağı saldırıları haklı göstermek için çabalıyor, çırpınıyor. Batılı gizli servisler inanılmaz bir psikolojik atak başlatmış görünüyorlar. Taliban liderinin Amerikanın Sesi radyosuna yaptığı açıklamaların sansürlenmesinin nedeni de bu.
Aslı yok ülkesinin olmayan yetkilileri
“Usame bin Ladin cinsel sorunları olan bir kişi. Amerikalı bir kadınla yatmak istemiş ama cinsel organının boyutu sorun olmuş. Yatamamış. Şimdi Amerika’dan intikam alıyor…” komik mi geldi? Niye? Böyle haberleri okumadınız mı? Okumuyor musunuz? İzlemiyor musunuz? Bir CIA yetkilisi veya Batılı bir başka gizli servisin adını açıklamaktan çekinen üst düzey yöneticisi mahreçli haberleri görmüyor musunuz? Aslında olmayan internet sitelerinden bolca haber alınıp koca koca yayımlandığına tanık değil misiniz?
Bunların tamamı pisikolojik savaşın acımasız unsurları. CIA 1993 yılında Ortadoğu’da karşıtları aleyhine, yandaşları lehine haber ve bilgi yayımlatmak için bütçesinden 23 milyon dolar ayırmıştı. Bütçe ödeneklerinde bu gözüküyordu.
Bir zamanlar Türkiye CENTO diye bir örgütün içindeydi. Türkiye, İran, Pakistan, Amerika, İngiltere gibi ülkeler vardı örgütte. 1979’da dağıldı. CENTO’nun Türkiye merkezinde oluşturulan istihbarat birimi özellikle basında kurulan casus ağına katılan gazeteci – yazarları denetlerdi. İstenen yazıların yayımlandığı yerler cetvellerle ölçülür ne kadar büyük kullanılmışsa o kadar çok para ödenirdi. Bu neredeyse reklam tarifelerini andıran bir sisteme bağlanmıştı. CENTO’da bu işlemlerin yoğun olduğu sırada Genel Sekreterlik görevini Abbas Ali Khalatbari yürütmüştü. Milli Temsilciler Ofisi (NRO) olarak adlandırılan değerlendirme merkezinin başında ise, Mansur Negahbani bulunmuştu. Paralar dolar veya paund olarak özel ulak aracılığıyla ödenirmiş.
Ben paraları dağıtan bir Türk mutemet ile “Bir Gizli Servisin Tarihi: MiT” kitabını yazarken konuşmuştum. Bana bazı Türk gazetecilerin adlarını vermişti, şaşırdım. Ayrıca sarı zarfları Pakistan, İran, Irak’ta havaalanlarında o ülkelerin mutemetlerine teslim eder, dönermiş. Sonra oralarda yayımlanan yazılar Ankara’ya getirtilip yeni ödemeler için değerlendirmeler yapılırmış. O dönem şimdi yayında olmayan bir sağ gazete ve patronu CENTO zengini olacak kadar çok para kazanmışlar bu işten.
Bugün soğuk savaş sonrası ilişkilerin değiştiği ve farklılaştığı gerçek. Şimdi bunlar daha az yaygın ve gizlice yapılıyor. Çünkü medya bir gizli servisin vazgeçemeyeceği iletişim ve yönlendirme kaynağı durumundadır. İngilizler IRA ile mücadelelerinde, Amerikalılar İran ve Saddam Hüseyin ile girdikleri kavgada satın aldıkları, kurdukları basın organlarını, gazeteci – yazarları kullandılar. Karşıtları olan Sovyetler de aynı şeyi yapıyordu. Oradan para alan gazeteciler de sonra açığa çıktı.
Bütün dünyada bu geçerli. Amerikan gazetelerindeki saçmalıkların, Türk gazetelerindeki komikliklerin, televizyonlardaki dangalaklıkların nedeni bu. Savaş ve savaş öncesi – sonrası ortamlar sadece can ve mal kaybına neden olmuyor. Öylesine büyük kirliliklere yol açıyor ki bunlar bazen savaşların tahribatlarından daha büyük oluyor.
Medya bütün bu savaş kirliliğinin baskısı altında dün olduğu gibi bugün de, yarın da bilginin en önemli kaynağı olacak. Allah’tan böyle durumlarda okurlar neyin ne için yapıldığını bilecek kadar deneyim ve bilgi sahibi artık.