24.02.2000
‘Demirel tartışmaları’, seçilmiş kral yaratmaya dönük, demokratik kurallarının çiğnendiği, halk iradesinin hiçe sayıldığı bir yoğunlukta sürüyor. Slogan ise hiç değişmiyor: İstikrar için Demirel
Tuncay ÖZKAN
Türkiye’de her şey cumhurbaşkanlığı seçimine endeksli. Bütün ‘demokrat’ yazarlarımız ve politikacılarımız Süleyman Demirel’in görev süresini uzatmak konusunda kararlılar. Hayırlı olsun.
Türkiye tarihinin son 40 yılın istikrar ve refah içinde geçirmesinin temelinde Demirel’in başarıları yatıyor ne de olsa!.. Azımsanacak şey mi iki darbe, bir muhtıra gör, 28 Şubat’ı atlat, enflasyon, stagflasyon vız gelsin düşe kalka hep iktidara yürü. Hep aynı sloganla: ‘İstikrar için Demirel.’
Bugün de aynı slogan geçerli: İstikrar için Demirel. Bu istikrar denilen şey nedir ki, sadece bir adamın iktidarına bağlı olarak, olur ya da olmaz Türkiye’de. Demirel iktidar olamadı mı, Türkiye’nin istikrarını kimler bozuyor? İktidar olduğunda istikrarı kimler getiriyor? Meçhul.
Bugün cumhurbaşkanlığı, yarın?
Türkiye istikrar arayışında falan değil aslında. Türkiye iktidar kavgalarının ortasında hukukunu hiçe sayarak ilerlemeye çalışıyor. Daha dün yetkisi olmadığı için Hizbullah kasetlerini izledi diye, Mesut Yılmaz’ın hukuk devleti ilkelerini çiğnediğini savlıyorlardı, şimdi aynı mahfiller Mesut Yılmaz Anayasa’yı da çiğnesin ve Demirel’i cumhurbaşkanı seçtirtsin diyorlar. Mesut Yılmaz ne hakla milletvekillerine müdahalede bulunabilir ki? Diğer liderler ‘Ben istiyorum Demirel’i seçeceksiniz’ nasıl derler? Meclis İçtüzüğü gizli oylamalarda siyasi parti gruplarının bağlayıcı karar alamayacaklarını söylüyor. Ama ne olacak, bu ülkede Anayasa da çiğnenir, hukuk da deniyorsa, o zaman her şey boştur… Deniyorsa ‘Yeter ki Demirel’in gönlü hoş olsun’, sorun yok. Ama hukuk ve ilkeler geçerli ise cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşanan tartışmalar parlamentonun, siyasetin ve milletvekillerinin iradelerine müdahaledir Bugün cumhurbaşkanlığı, yarın başka şeyler. Hatta bu uygulamalar yerleşirse yarın ömür boyu cumhurbaşkanı seçilmek isteyen siyasi parti liderlerine de yol verir bu Meclis. O zaman bugünkü ‘demokratlar’ parlamentoda bir Brutus ararlar. Nasıl olsa bu arayışlarına da bir kılıf bulurlar. Duyar gibiyim: “Nizamı âlem için kardeş katli vacipti. Töremizde var” derler, olur biter.
Demirel ile ilgili tartışmalar ‘seçilmiş kral’ yaratmaya dönük, demokrasinin tüm altın kurallarının çiğnendiği, halkın iradesinin ipotek altına alınmak istendiği bir yoğunlukta sürüyor. Bu tartışmalardan sonra Türkiye’de başkanlık sistemi gelir. Hiç kimse de bu hamlenin ardından olacaklarla ilgili değil.
Şimdi en önemli tartışmamız Süleyman Demirel, Güniz Sokak’a sığar mı, sığmaz mı? Kendisine verilen hediyeleri Çankaya Köşkü’nde bırakırsa sığar. Bırakmazsa, eşyaların bir kısmını kayınbiraderi Ali Şener’in villasına, bir kısmını da o meşhur aile fotoğrafında bulunan diğer işadamlarının depolarına gönderir olur biter. Zaten Sayın Süleyman Demirel de bunu dert etmediğini söylüyor. Dertlenen gazeteci arkadaşlara duyururum. Güniz Sokak daha çok eşya alır zaten.
Burada kastedilen Süleyman Demirel’in siyasi hacmi ise, Türkiye bundan yararlanmayı bilecektir. Sağ politikacılar için Demirel bir Celal Bayar olacaktır. ‘Bir bilen’ olarak kendisine danışılacaktır. Onun dış politikadaki ağırlığından ise elçi sıfatıyla yararlanılır. Kafkasya’da Avrupa’da, Amerika’da Demirel Türkiye’nin sorunlarını çözen elçi olur. Carter bu işi yapıyor da Süleyman Bey neden yapmasın? Demirel için iş mi yok Allah aşkına. Onun meşhur sözüdür, “Açta, açıkta kalan bizden değildir” der. Kendisi de ne açta kalır, ne açıkta. Kimse merak etmesin. Bence merak edilecek nokta, Türkiye’de sürekli birilerinin baskısıyla bir türlü uygulanamayan hukuk ve siyasi geleneklerin ne zaman uygulanabilir olacağı sorusu olmalıdır.
Başkanlık sistemini Süleyman Demirel’in seçimi tartışmalarıyla bir Truva atı gibi parlamentodan çeri sokmak isteyenler, Türkiye’nin buna hazır olup olmadığına bakıyorlar mı? Gene bir oldubitti yaşamak üzereyiz. Dikkatli olmak gerek. Bu dikkati dağıtmak için cumhurbaşkanlığı seçimi için oluşturulan milletvekillerini tavlama bürolarını kimlerin açtığını, buralarda nelerin konuşulduğunu yakında öğreniriz nasıl olsa. Cumhurbaşkanlığı seçimi için bugünkü koalisyon hükümeti bozulursa asıl o zaman görülür istikrardan ne anlaşıldığı. Bugünkü koalisyonun ortakları arasında cumhurbaşkanlığı için başlayan tartışma, Türkiye’de yeni dengeleri yaratabilecek noktalara gelmeden hukuk zemininde çözülmelidir. Birileri şimdiden “Asker böyle istiyor” demeye başladı bile. İstikrar için Silahlı Kuvvetler Demirel diyormuş… “Demirel değil Türkiye kaybedermiş.”
Asıl koz, mafya babaları
Şimdi bu istikrar oyununun eksik taşları da sahaya sürülünce, perde arkasındaki elleri daha net göreceğiz elbette. Her konuda konuşan asker, cumhurbaşkanlığı gibi bir konuda neden suskun kalsın? Niye aracılar koysun? Silahlı Kuvvetler Anayasal bir seçim için açıkça konuşmayacak da, hangi konuda konuşacak? Tersi olursa, yani konuşmazsa 28 Şubat nasıl açıklanır?
Çünkü asıl kozlar bence Türkiye’nin muhtelif hapishanelerinde yatmakta olan mafya babalarıdır. Onlar daha ellerindeki ‘hükümet düşüren veya kaldıran’ kartlarının hepsini açmadılar. Bunca olaydan sonra hiç kuşkunuz olmasın Türkiye’nin derin karanlıkları ile mafyası bu olaya el atacaktır. Onlar da istikrar isterler elbet. Onlar istikrarsız bir Türkiye’de esamelerinin okunmayacağını, değişen düzenin onların yaşamasına fırsat vermeyeceğini en iyi anlayan grupturlar. Nasıl olsa her partide bulunan temsilcileri, adamları aracılığıyla çalışmalarına başladılar.
Cezaevine oturup basacaksın cep telefonunun düğmesine, gerekli emri verip kimyasını bozacaksın milletin:
Değişim gereksinimi
– Bak aslanım ülkenin istikrarı bizim için her şeyden önce gelir. Biz kurşun attık, kurşun yedik. Ekonomiye uyuşturucu ve ihale yoluyla katkıda bulunduk. Bizim düzen ülkenin düzeni. Bizim düzeni bozmak isteyen aymazlar var. Bunlar vatan ve millet düşmanıdır. Sen bizim 36 numaralı kasedi iste o görevli abimizden, yayımlansın. Ülkeye istikrar gelsin. Yaşasın istikrar.
Yaşasın babalar!..
Bu düzen değişimle düzelir. Dönüşümle düzelir. Kurtarıcılar değil kurumlar vardır. Kurumları insanlarla kaim sananlar aldanır. Türkiye kurumlaşmasını hukuk anlayışı ve siyaseten yenilikle sağlar. Özel sektörde 60 yaşın üstünde yönetici tutmuyorlar. Dünya gençleşiyor. Türkiye genç nüfusuna ve enerjisine inanmalıdır. Korkularla Türkiye sırtlanamaz. Korkularla Türkiye 2000’li yıllar için yeniden yapılandırılamaz. Korkunun ecele faydası var mı?
Türkiye’de her cumhurbaşkanlığı seçimi asker-sivil dengeleri nedeniyle sorun olmuştur. Ancak bu seçimde asker diye bir sorun yok. Asker, hiçbir şekilde olaya müdahil değil. Sorunu tamamıyla siviller yaratıyor. Bürokrasi bastırıyor, siyasetin kaşarları kaşıyor. Ya istedikleri olmazsa!
Anayasa ve yasalar ortada. Parlamentodan uygun koşulları taşıyan, yabancı dil bilen, devleti tanıyan uyumlu bir milletvekili seçilir iş olur biter. Cumhurbaşkanlığı liderlik sultasının tahtı makamı değildir. Liderlerin Çankaya pazarlığı padişahların tahta çıktıklarında yeniçerileri susturmak için dağıttıkları cülustan bile beter bir noktaya gelmek üzere. Bundan kaçınmak lazım. Gelecek için kaçınmak lazım. Türkiye’de cumhuriyet vardır. ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.’ Egemenlik hakkı üzerine, milletvekilinin vicdanen ve aklen en doğruyu seçmesi üzerine pazarlık nasıl yapılır?