05.12.2000
Tutuklu ve hükümlülerin seslerini duyurma yolu ‘ölüm’ olmamalı. F tipi cezaevine eleştiriler dikkate alınıp yasalarla sağlama bağlanmalı. F tipi ya da ölüm seçeneği gündemden çıkmalı
Tuncay ÖZKAN
Türkiye ‘F’ tipi cezaevleriyle ilgili olarak, canını ortaya koyup direnişe geçen mahkûmlar ve aileleri ile uygulamaya geçilmesi konusunda kararlılığını belirten Adalet Bakanlığı arasında giödip geliyor. Her iki taraf da cezaevlerinin bilinmezliği ve karanlığı içinde seslerini duyurmaya çabalıyorlar. Açlık grevindeki 800, ölüm orucundaki 150 tutuklu ve hükümlü yaşamları açısından giderek kritik sınırlara yaklaşıyor. Onlar için ölüm seslerini duyurabilmenin yolu olmamalı.
ANAR adlı kamuoyu araştırma şirketinin yaptığı son araştırmaya göre halkın bu konuda kafası karışık. ‘F’ tipi cezaevleriyle ilgili olumlu diyenler yüzde 35.4. Olumsuzdur diyenlerin oranı yüzde 37.8. Fikir belirtmeyenlerin oranı ise yüzde 26.8. Aynı araştırmada halkın yüzde 44.9’u genel affa karşı. Yüzde 37.9’u ise destekler yönde görüş belirtiyor. Halkın yüzde 44.6’sı ise bir af çıkartılacaksa bunun düşünce suçluları için çıkarılması gerektiğini belirtiyor.
Hem af, hem de ‘F’ tipi cezaevlerinin yaşama geçirilmesi noktasında, hükümetin ve bakanlığın halkı iyiden iyiye aydınlatması şart. Ben, ‘F’ tipi cezaevlerinin, Türk cezaevi sisteminin çete ve mafya suçları mücadelesinde en önemli unsur olduğuna inanıyorum. Ama cezaevlerinden bana ulaşan mektuplarda, avukatlardan gelen eleştirilerde ve ailelerin sitemlerinde yer alan bir unsur, içimi kemiren şüpheyi alevlendiriyor. Herkes “Adalet bakanlığı yalan söylüyor, bu cezaevlerine sadece siyasi görüşlü mahkûmları koyup, her türlü işkenceyi yapacaklar” diyor. Geçmiş uygulamalarına bakınca hayır demek mümkün mü?
Bu cezaevleri Türkiye’nin kanını emen mafya ve çete suçluları için açılmıyorsa, bu sağlanmazsa, o zaman ne hukuk ne de adalet yerine gelir. Amaç tartışılır olur. Burada terör örgütlerinin eli kanlı üyelerini de mafya ve çete üyelerinden ayırmadığımı belirtmekte yarar görüyorum.
Cezaevinden mektup
Bakın cezaevinden gelen bir mektupta neler yazılı: “Bugün bizlere dayatılan hücre (F) tipinin, bizleri tecrit ve işkenceyle, dahası ölümlerle karşı karşıya bırakacağı açık. Sizin bu insanlık dışı uygulamayı savunuyor olmanızdan dolayı yazıyorum. Göreceksiniz ki savunduğunuz, reklamını, uygulanması için çeşitli gerekçeler yaratarak meşruluk zemini yarattığınız zindanların insan dışılığı ortadadır. Kendi elleriyle beslediği çetelerini, kontrgerilla uzantılarına yönelikmiş gibi getirerek savunduğunuz bu zindanlar gerçekte biz devrimci tutsaklara ve devletin her türlü zulüm zorbalığına, haksızlıklara karşı gelen, gelecek olan muhalif kesimlere karşıdır. Devletin nasıl işlediğini ve gizli yasadışı örgütlenmelerini siz çok iyi bilmektesiniz. Bu, uzantıları mafyalara yönelik olmadığını, onlar konsa bile devlet oldukları için işlerini yine istedikleri gibi yürüteceklerini, silahlarının, uyuşturucularının vb, devlet tarafından verileceğini biliyorsunuz. Bile bile bunlara ortak olmayın. Ben 1996 yılı ölüm orucunda sakat kalan biri olarak size yazıyorum. Ellerimi yeterince kullanamadığım için mektubumu daktilo ile yazmak durumunda kaldım. Bizim hücrelere girmemek için elimizden geleni yapacağımızı bilmenizi isterim. Sonucu ölüm olsa bile. Oralarda nasıl olsa ölmüş olacağız. (Eyüphan Başar)”
‘Ölüme mani olunmalı’
Ben ‘F’ tipi cezaevlerini gezdim. Oluşturulan yasal düzenleme taslaklarını inceledim. Buralarda mafya ve çete suçlularının bulunması Türkiye’yi rahata kavuşturur. Ama buraları onlar için düzenlemekten vazgeçilirse, bu Türkiye’nin kaybı olur. Dün Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk ile görüştüm. Türk ‘F’ tipi uygulamasının yasal düzenlemeler gerçekleşmeden başlamayacağını söyledi. Ayrıca şu an cezaevlerinden sadece Sincan’ın geçici kabulü yapılmış. Yasal düzenlemeler olmazsa buralar açılmayacak. Örgütlerin cezaevlerinde ailelerin de dışarıda birer baskı mekanizması oluşturarak ölüm
oruçlarını yaygınlaştırmaya çalıştığını vurgulayan bakan, “Anneler çocuklarının ölümünü ister mi? İnsan yaşamı üzerine eylem olur mu? Ölüme gidilmesine mani olunmalı. Bu anlamda hekimlerle görüştük, eylemdekilere yapılanların sonuçlarını aktaracaklar. Çünkü kalıcı etkileri olabilir” dedi.
‘Mafya da kalacak’
Aydınlar ile yaptığı görüşmeleri, “Hep bir adım daha ileri adım atın diye geliyorlar bize. Ben yasal düzenlemeleri gerçekleştirelim. Cezaevlerinde yargı denetimini, sivil inisiyatif denetimini geçerli kılalım diyorum. Bu olay bugünün olayı değil. Yıllardır geliyor. Türkiye 1992 yılında düştüğü hataya düşmemeli cezaevi konusunda. Cezaevi disiplinli bir yer olacak.
Oralar tatil köyü değil elbette. Oralardaki insanların suçlu olduğu gerçeği göz ardı
edilerek olaya bakılamaz” diye yorumladı. Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, bu cezaevlerinde siyasal görüşlü suçluların kalacağı, çete ve mafya suçlularının ise alınmayacaklarını dile getiren avukat ve hükümlü görüşlerini aktardığımda, “Onlara çıkar amaçlı suç örgütleriyle mücadele yasasının yani 4422’nin 13. maddesine bakmalarını tavsiye ederim. Orada Terörle Mücadele Yasası’nın 16. maddesine atıf yapılıyor. O da bu suçluların ‘F’ tipi cezaevlerinde kalması anlamına geliyor” dedi.
‘F’ tipi cezaevleri standartları açısından olabildiğince iyi koşulları içinde barındırıyor. Şimdi eleştirileri göz önüne alarak işi yasalarla sağlama bağlamalı. Türkiye’nin önünde ya ölecek olan yüzlerce mahkûm, ya da ‘F’ tipi gibi bir seçenek durmamalı.