26 Haziran 2003
Türkiye’nin en önemli kurumlarından biri Yargıtay. Yargıtay 100 turdur, yani aylardan beri 8. Dairesi’nin başkanını seçemedi. Bu daire Türkiye’de fikir özgürlüğünün sınırlarını çizme noktasında çok önemli bir daire. Başkanı yaş haddinden emekli olduğu için yerine gelecek kişi konusunda bir türlü karar veremiyor Yargıtay üyeleri.
Yargıtay’ın 250 kişiden oluşan üyeleri toplanıyor ve dağılıyorlar. Bazı çevreler bu seçememe durumunu Yargıtay için kötü puan olarak algılıyor. Bana sorarsanız tam tersi. Yargıtay böylesine önemli bir dairesine seçeceği başkan konusunda kılı kırk yarıyor. Bundan normal ne olabilir? Sorun sistemin kilitlenmesine neden olan aday kalitesi ve seçimle ilgili yöntemde. Yargıtay uzunca bir süredir yaptığı bu ‘seçmeme tutumu’yla aslında büyük bir iş başardı. Sistemin ve koşulların kendisine dayattığı ama bir türlü kabul etmediği bu seçimi yapmayarak tavrını koydu.Yargıtay’ı alkışlıyorum.
Yargıyı korumak
Bu konuyu magazinleştirmek çok kolay. Ama yargıyı korumak, hele Yargıtay’ı korumak birincil ödev olmalı. Kimse adayların her ikisi de şu 126 oyu almayı başaramıyor, neden, demiyor. Ben de buna şaşırıyorum. Sanki seçmemek bir suçmuş. Sanki seçmeyerek büyük bir kabahat işleniyormuş gibi. Seçmeyerek Yargıtay üyeleri görev yerine getiriyorlar. Biz bu dairenin başına bu iki aday arkadaşımızı da uygun bulmuyoruz diyorlar. Uzunca bir süredir Yargıtay’ın yargılamaları konusunda olağanüstü eleştiriler vardı. Kimilerine göre Yargıtay’da bazı dosyaların kapağı bile açılmıyordu, bazıları içeride tarikatsal, mezhepsel, bölgesel, mikro milliyetçi tutumların varlığından bahsediyordu. Kimileri de cüzdan ve vicdan diye tutturuyordu. Ama bu seçim gösterdi ki Yargıtay bütün bu söylenenleri aşabiliyor. Türkiye’nin çıkarlarını bütün bu çıkarların üstünde tutuyor ve direnmesi gerektiği yerde direniyor. 126 oy toplanamıyor. Hatta her iki adaydan biri 90’ın üzerine dahi çıkmakta zorlanıyor. Bunda ben adaylarda özlenen ve istenen nitelikleri Yargıtay’ın bulamamasının etken olduğunu düşünüyorum.
Adayın özellikleri
Adaylardan biri siyasetin içinden geliyor. Yusuf Kenan Doğan . Eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı. YTP Malatya birinci sıra adayı idi. Seçilemedi. Turgut Özal’ın yargıya yaptığı bir yanlışlıktır bence aday olup seçilemeyenlerin yargıya dönmelerinin sağlanması. Bana göre yargıçlar aday oldukları vakit., bir daha o göreve dönmemeliler. Dönememeliler. Çünkü bu durumda tartışma ve siyasallaşma eleştirileri büyüyor. Yargı yara alıyor. Örneğin Yusuf Kenan Doğan’ın yeterli oyu toplayamamasında bunun büyük etkisi var. Bu oylamanın sonuçlanmaması yargının saygınlığını artırır. Direnen bir kurum var. Kulisler de var. Buralarda ne denilirse denilsin, bana göre Yargıtay iyi yapıyor. Şerlerin iyisi ehvenişer midir? Bana sorarsanız en kötüsü ehvenişerdir. Yargıtay direndi ve kazanacak.
Şimdi hükümete düşen ve yasamanın yapması gereken bu olayda usullerin zorlamasını ortadan kaldırmak olmalı. Yeni bir yasa çıkartarak bu daire başkanlıklarına örneğin 5. turdan sonra başka üyelerin de aday olabilmesi sağlanmalı. Ayrıca bu yasaya bir madde eklenerek Yargıtay üyesi olarak seçimlere girenlerin kaybetmeleri durumunda eski görevlerine dönmeyip emekli sayılmaları da benimsenmeli. En önemlisi de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Türkiye Cumhuriyet Başsavcısı olmalı. Bununla ilgili düzenlemeler mutlaka yaşama geçirilmeli.
Yargının bağımsız, özgür olması için bu düzenlemeler yapılmalı. Yargısı tıkanan, mecbur edilen, söyleneni hemen kabul eden toplumlarda adalet olmaz.Yargıtay’ın seçememe durumu Türkiye’de adalet mekanizmasında tıkanma değil duyarlılıkların olduğunun göstergesidir. Yargıtay’ı tutumundan dolayı kutluyorum.