06.06.1999
Dünyanın pek çok ülkesinde suç takibinde etkin biçimde kullanılan telefon dinleme yönteminin sınırları yasalarla düzenlemeli. Konuyla ilgili yasanın can alıcı noktası özel yaşamın korunması
Tuncay ÖZKAN
Türkiye, kendi iç dinamiklerinin gücünü kontrol edemeyen bir ülke. Çünkü yapılacak işlerin sınırları çizilemiyor. Telefon dinleme veya
izleme skandalı bunun en yakın örneği. Sınır belirlenmeyince, yasalar net bir şekilde ortaya konmayınca boşluklar sorun olmaya devam ediyor.
Telefon dinleme olayı yasalarımızın hafif cezalarla geçiştirldiği bir olgu. Suç varsa ve bu suç toplumu rahatsız ediyorsa bunun önlemi ciddi cezalarla alınmalıdır.
MIT ve polis kaynaklarının içine düştükleri hatalı kullanım nedeniyle sorun üzerine sorun yaşanıyor. Yakın tarihimizde yaşanan telefon skandalları yüzünden bugünlerde Başbakanlık’ta üst düzeyde yürütülen bir yasa çalışması yapılıyor. Telefon dinleme ve izleme skandallarına son verecek niteliklerde bulunan yasa hazırlığı temel olarak şu düşüncelerden hareket ediyor.
Öncelikle dinleme üniteleri bir merkezde toplanıyor. Bu merkez kendi içinde yapılandırılıyor ve hiyerarşik bir sistematik içinde kontrol mekanizmalarıyla birlikte suç ve suçlu izleme üniteleri haline geliyorlar. Teknik olarak yapılan bu izlemelerde sorumluluk birimin başındaki kişide ve onun altındaki birim sorumlularında oluyor.
Bu merkezden bir kişinin izlenmesi veya yaptığı konuşmaların dinlenmesi konusunda bir istekte bulunabilecekler de yasayla belirlenecek. Buna göre örneğin emniyet birimi bir uyuşturucu kaçakçısını veya terör örgütü militanını takip etmek istiyor. Merkeze haber verilecek. Merkez istenilen takibi gerçekleştirip, gerekli bilgiyi anında isteyene ulaştıracak. Merkezde diyenlerle dinlemeyi deşifre edip değerlendirecek olan kişiler de birbirinden ayrı olacaktır.
Bu yasayla dinleme ve izleme sırasında elde edilen özel bilgilerin saklanması konusunda da önemli düzenlemeler yapılıyor. Buna göre, örneğin izlenen kişinin özel yaşamı, eşi, ailesinin fertleri, veya arkadaşlarıyla ilgili olarak özel bilgiler bulunduğunda bunlar kesinlikle açıklanmayacak. Bu bilgileri yayımlayan kuruluşlar ile kişiler hakkında da cezai hükümler getiriliyor. Yasa çıktıktan sonra basın kuruluşlarına da bu konuşmaları yayımlamama hükmü getirilmiş olacak.
Yani Sibel Can olayında yaşandığı gibi özel konuşmaların haber yapılması söz konusu olmayacak. Ayrıca mahkemece serbest bırakılmayan konuşmalarla ilgili yayın da yapılamayacak.
Açıklayanlar için hem tazminat hem de ağır ceza hükümleri getirilecek. Özel yaşamlar sonuna kadar korunacak. Kişi ister terörist olsun, ister uyuşturucu kaçakçısı. Neyle suçlanıyorsa onunla ilgili bölüm delil oluşturacak. Özel yaşamı teşhir edilemeyecek.
Yasal düzenlemeyle ilgili olarak görüştüğüm bir üst düzey yetkilinin aktardıkları, Türkiye’de bundan sonra özel yaşamlarla ilgili önemli koruma önlemlerinin gündeme geleceğini gösteriyor. Doğru olan da bu.
Telefon dinleme teknolojisi suç ve suçluyu takip açısından olabildiğince geniş kullanılmalı. Yoksa Türkiye’de mafya ve uyuşturucu kaçakçısıyla teröristin yakalanabilmesi mümkün olamaz. Bütün dünyada bu teknolojinin aktif kullanımı suç ve suçluyla mücadeleyi etkin kılıyor. Türkiye yasal düzenlemelerle etkili kılacağı bir sistemi, kötü kullanılıyor diye çöpe atmaya kalkarsa o zaman başımıza daha büyük işler açılır. Yarın siyasi destekli mafya, terör, uyuşturucu üçgeninde at oynatırlar Türkiye’de.
Ankara’da yaşanan olaylar sonrasında ortaya çıkan bu telefon dinleme yasası Milli Güvenlik Kurulu tarafından da benimsenmişti. Bu durumda yasa Meclis’e gönderilir gönderilmez, içeriği tartışılıp düzenlendikten sonra hemen çıkartılmalı. Çıkartılmalı ki bu skandalların sonu gelsin. İnsanların özel yaşamları hukuk dışılığın masasına meze yapılmasın.
Ankara’da Emniyet içinde yaşanan olayların tahliline ilişkin değerlendirmeler yapılırken üzerinde durulması gereken şey, suç ve suçluyla mücadele konusunda neler yapıldığıdır. Bu anlamda Ankara Emniyeti’nde bazı sıkıntıların bulunduğu görülüyor. Örneğin konuştuğum bir yetkili Osman Ak ile ilgili olarak dün yayımladığımız arşivden dosya çıkartma olayının seçim öncesinde gerçekleşmesini garip bir şekilde açıkladı. Doğan Taşdelen ile ilgili arşiv kaydının çıkartılma gerekçesi, arşivde Taşdelen’in polisçe yakalandığı 1980 yılına ait çekilmiş bir fotoğraf olup olmadığının kontrolü imiş. Bu fotoğraf seçime girilirken bir emniyet yetkilisince ne için istenir? O sıralarda çekilen bir sabıka kaydı fotoğrafı yayımlansa Doğan Taşdelen’in seçimlerde düşeceği durumu düşünün. İşin çivisi çıkınca ortalıkta kötülük kol gezmeye başlıyor. Bunlarla başetmenin yolu yasaların uygulanmasıdır. Yasalar ve hukuk devleti dışında bu işlerin altında kimse kalamaz. Bugün içine düştüğümüz sorunların kaynağı yaşadığımız hukuksuz dönemlerdir. O hukuksuz dönemlerde çıkartılan yasalardır. Sorun hukukta değil, hukuksuzlukta saklıdır. Bu nedenle yasaları etkin kılmak gerekir.