30.03.2000
Cumhurbaşkanı aday adayı olabilmesi Türkiye’nin en önemli tartışma gündemini oluşturan Süleyman Demirel’e, gazeteci arkadaşlar bugünkü Anayasa değişikliği oylamasını kastederek “Yarın ne olacak?” diye sorunca, “Yarın yarındır” yanıtını vermiş.
“Dün dündür, bugünse bugün” sözü de kendilerine ait. Mevlana “Dünkü dün dünde kaldı cancazım, bugün yeni şeyler yapmak lazım” sözünün böyle yorumlanabileceğini tahmin etmemiştir. Mevlana da, Süleyman Demirel de bu sözleri aslında aynı şey için söylüyor: Değişim.
Mevlana dönüştürmek, Demirel devriâlemi için konuşuyor. Çünkü iktidar onun için vazgeçilmez bir ‘hak’. Demirel iktidarı hakkı olarak görüyor. Değişimi şimdi istemiyor, ya da ben kalayım ama siz değiştirin değiştirebildiğinizi. Ben yeterim diyor. Devriâlem kendi etrafında olsun istiyor. Değişime karşı duruyor. Değişim! Dünyanın en zor şeyi. 35 yılını Türkiye’nin siyasetine veren Süleyman Demirel kendisinden sonrası için ‘yarın’ diyor. Kendisinin olmayacağı bir yarını, eminim ki ‘bugün’ diye adlandıracaktır.
Cumhurbaşkanının kim olacağı sorusunun yanıtı Demirel’li siyaset yıllarında da, Demirel’siz zamanlarda da hep sıkıntılı olmuş. Atatürk öldüğünde İsmet İnönü’nün seçimi sorun olmuş. Asker homurdanmış durmuş. Hatta İnönü’yü seçtirmek için heyetler bile oluşturmuşlar. İnönü, Milli Şef dönemi olarak adlandırılan iktidarında seçilmiş kral gibi davranmış. Ardından gelen Celal Bayar’ın seçimi de sorunludur. Sonraları da. 1960 darbesinin lideri Cemal Gürsel Meclis kararıyla koltuğundan edilmiş. Yerine geçen Cevdet Sunay, fıkraların baş kahramanı olmuş. Kimse onu koltuğundan etmedi. Ama o ayrıldıktan sonra Demirel’in etkin olduğu yıllarda da cumhurbaşkanlığı konusu en çok sorunun yaşandığı siyasi olayı oluşturmuş.
12 Eylül sonrasında Kenan Evren koltuğu bırakacak mı, yoksa devam edecek mi diye tartışıldı. Turgut Özal cumhurbaşkanı olmasın diye en çok itiraz eden kişi Süleyman Demirel idi. Sistem parti liderlerinin cumhurbaşkanı olmasını kaldırmaz diyordu. Kendisini kaldırınca şimdi yerinden kalkmak istemiyor. Demirel, şu an yeni sistem içinde cumhurbaşkanı aday adayıdır. Aday bile değildir. Ama gürültüye bakın.
Olacak şey mi?
[email protected]
“Ben olmazsam sizi yutarlar”, “Benim ipime sıkı sarılın, şaşırmayın”. Hatta satır aralarında darbe imaları yer alan demeçler. Ne oluyoruz? Eski kral öldü de yenisini mi bulamadık? Alt tarafı bir cumhurbaşkanı seçeceğiz. Türkiye’de koltukların ve kurumların babalarından intikal ettiğini sanan her iktidar sahibinin vazgeçilmez nutukları kulakları tırmalayıp duruyor. Aslında olan şey gitmem de gitmem şarkısının kakofonik tekrarı.
Türkiye’de gerçekte yapılanlara kimse bakmıyor. Bir kişi için sistem değişiyor, kimse çıtını çıkartmayacak mı? Anayasa’yı delmenin ne kadar kolay olduğunu bundan önceki cumhurbaşkanı bize öğretmişti, değiştirmek de bu kadar kolay mı olacak? Tartışmayacağız, susacağız, kabulleneceğiz. Statüko iyidir diyeceğiz. Bu olmaz. Tartışacağız. Kimsenin bize kızmaya hakkı yok. Hukuku savunmak zorundayız.
Bu tartışmaların sonucu nurlu ufuklara yürüyen ‘Bööyyüüüükkkk Türkiye’ idealinin köküne kibrit suyu ekmektir. Asıl buna dikkat etmek gerekiyor. Bu tartışma ve Demirel ısrarı en çok Süleyman Demirel’e zarar vermektedir. 35 yıldır yapamadıkları değil, yaptıklarıyla anılabilecek konumdayken, şimdi yarattığı yeni girdap korkarım ki kendisini yutmak üzeredir. Bu kavganın galibi yoktur. Bu kavgada Demirel cumhurbaşkanı olsa bile sistem çökecektir. Sistem ani fren yapan bir hızlı araç gibi içindekileri savuracaktır. Asıl tehlike budur. Demirel sistemle böyle oynatmamalı, Hüsamettin Cindoruk’un tavsiye ettiği gibi kendi iradesiyle cumhurbaşkanlığı seçiminden çekilmelidir. Bu onun siyasi ağırlığının ve karizmasının bir doğal sonucu olmalı diye düşünüyorum.
Gözcü Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Rahmi Turan’ın ‘Baba’dan Fıkralar’ adlı kitabını okuyorum. Süleyman Demirel ile geçen yıllardan Turan’ın topladığı çok güzel anılarla dopdolu bir kitap. Keyifle okunuyor. Burada Demirel’in kendisinin 1988 yılında anlattığı bir fıkra bugünlere de gönderme yapıyor gibi geldi bana:
Kuzu ve Kurt Hikâyesi!
Yine Çankaya Köşkü’ndeyiz.
Cumhurbaşkanı Demirel, ticaret odası başkanları ve gazetecilerle sohbet ediyor.
İstanbul Ticaret Odası Başkanı Nejat Ekrem Basmacı, Demirel’e bir şikâyetini iletiyor:
– 1957 yılından beri kuruluşun başkanıyım. Beni, yaşlı olduğum halde görevi bırakmadığım için eleştiriyorlar. Onlara ne cevap vereyim Sayın Cumhurbaşkanım?
Demirel gülerek:
– En iyi savunma hücumdur, diyor ve ekliyor:
– Seni eleştirenlere (Ben bu görevde dalya ‘100 yaş’ diyeceğim) de. Bak o zaman seni hiç zorlayamazlar.
Bazı durumlarda sembollerle konuşmayı tercih eden Demirel, İstanbul’lu işadamına verdiği bu taktikle ne demişti acaba?
Biz onun verdiği mesajı düşünürken o hemen bir fıkra patlattı:
Adamın koyunları vardır. Ancak kurt gelip yemektedir.
Adamcağız, buna bir çare arar, köydeki
akil adama, bilgili kişiye gider.
Akil adam, koyunların bahçede bulunduğu yerin çevresini telle kaplamasını önerir. Adam teli çevirir.
Fakat o ne? Sabah kalktığında bir de bakar ki, kurt koyunları yine yemiş.
Doğru akil adama koşup, kapısını çalar, durumu anlatır ve sorar:
– Başka çare yok mu?
Akil adam cevap verir:
– Çare olmasına var, var da, sende koyun kalmadı!
Şimdi ne kurdu sevindirmeli, ne de koyunlardan olmalı. Bu siyaset oyununda insanın ne zaman sahneyi terk edeceğini bilmesi kadar büyük bir erdem yok.
Bugün Meclis’te yapılacak Anayasa değişikliği oylaması dünkü sonuçlarla gerçekleşirse, yani Recai Kutan ile Demirel taraftarları arasında dün gün boyunca ve gece de devam eden, ‘Necmettin Erbakan’ı kurtarma pazarlıkları’ sonuç vermez de Meclis’te karşı oy kullanan milletvekili sayısı 202’nin altına düşmezse, bu tablo cumhurbaşkanlığı aday adayı Süleyman Demirel’in yasal olarak görev süresinin sona erdiğinin işareti demektir. Matematik bilimi ve kurallar bize Meclis’te 367 oy alamayan Anayasa değişikliği önerisinin geçerli olamayacağını gösteriyor.
Kemikleşmiş bir 202 muhalif milletvekili sayısının bunu sağlayacağı ortada. Demirel’in cumhurbaşkanı olmasına zemin yaratacak düzenleme için 367 oy gerekiyor. 202 karşı oy kaldıkça, 367 kabul rakamına ulaşılması mümkün değil. 330 ve 366 arası oy ise değişikliklerin referanduma gitmesi demektir. Buna hükümetin olmaz diyeceğini biliyoruz. Bana göre 202 sayısı bütün baskılara rağmen FP isteğini koparamazsa artar ama azalmaz.
Böyle olursa Türkiye yeni bir cumhurbaşkanı arayışına girmelidir. Kuralları yerine oturtarak. Yasaları kişilere göre yorumlamadan, eğip bükmeden. İnsanına ve hukukuna güvenerek bir cumhurbaşkanı seçebiliriz. Biliniz ki 4 Nisan’daki oylamada 367 sayısına ulaşılmazsa kıyamet kopmaz. Ama hukukla oynanmaya devam edilirse, asıl kıyamet o zaman kopacak.