29.07.1999
IMF’den ekonomiye can vermesi için istenen para 3 milyar dolar. Kamu bankalarında batık kredi en az 10 milyar, halen takip edilen iki bankadan istenen 4 milyar dolar. Fazla söze gerek var mı?
Tuncay ÖZKAN
Hükümet, vatandaşın karapara ve örgütlü suçlar konusundaki hassasiyetini ‘an-la-dı!..’ Son mali düzenlemelerle de, anladığını net bir biçimde halka anlattı.
Dedi ki: “Ben senin hassasiyetinin farkındayım. Ama karaparacılara ve organize suç örgütlerine kafa tutamıyorum, bunu halledemiyorum;
iş sana kaldı. Sen sokakta ‘vatanperver’ mafyayla birlikte sorununu çöz. Ama beni bu işe sakın karıştırma.”
Bundan sonra yapılacak olan sivrisinek mücadelesidir. Bataklık büyümeye devam edecek. Yani Susurluk kamyonundan önceki günlere geri döndük. Üstelik bundan sonra bağışıklık sistemi gelişmiş bir organize suç ve derin devlet sistemiyle karşı karşıya bulunacağız.
Vergi yerine borç almak
Devlet, vergi almak yerine borç almayı sürdürecek. Sonraki battım, öldüm, bittim feveranına aldırmayın. Bizimkilerin hastalığı ‘mazoşizm’; üstelik kronik ve bulaşıcı türden. Her seçimde yüzde 75’i değişen parlamentoda, bir yıl içinde hastalığın bulaşmadığı kimse kalmıyor. Kalkmayacak eller olmaz işler için kalkıyor, inanılmaz yasalar ve kararlar siyasetçilerimiz tarafından uygulamaya konuluyor. Bizimkiler Organize Suçlarla Mücadele yasası çıkarıyor, ama ‘karapara suçu’ bu yasa kapsamının dışında kalıyor. Örgütlü suçlara DGM, örgütlü karapara aklama suçuna Asliye Ceza Mahkemesi bakıyor!.. Neden?
Maliye’ye ‘vergi topla’ deniyor… Ama ‘Nereden buldun diye üç yıl sormayacaksın’ tembihi unutulmuyor. Yani hırsızı yakala ama tutuklama, üç yıl sonra bir daha yakalarsın diyorlar. Şimdiden üç yıl sonrasına ertelenen ‘nereden buldun’ sorusunun hiç sorulmaması için kulisler başladı bile. Ben iddiaya girmek isteyenlerle üç yıl sonrası için hazırım. Bu siyasi iradesizlikle üç yıl sonra bile ‘Nereden buldun?’ diye sorulamayacaktır. İşte buraya yazıyorum.
Hep aynı sözlerle itirazlar geliyor:
-“Kardeşim ekonominin batmasını mı istiyorsunuz? Görmüyor musunuz ne durumlara düştük.”
Gördüğümüz için itiraz ediyoruz. Bugünkü tabloyu ortaya çıkartan sorunların temelinde karapara ve mafya aymazlığı yatıyor. Soyguna ses çıkartmamak yatıyor. Mafyanın eroin, silah kaçakçılarını; kumar, hayali ihracat, kamu bankası soyguncularını ‘işadamı’ sıfatıyla pohpohlayıp, baştacı yapmak yatıyor.
İşte size rakamlar. Devletin Ömer Lütfü Topal’dan kaçakçılık ve vergi cezası karşılığı olarak istediği para miktarı
2 milyar 200 milyon dolar… Suudi Özkan’dan istenilen usulsüzlük ve vergi kaçağı cezası karşılığı para 1 milyar dolar… Interbank’tan kaçırılan paralar nedeniyle Cavit Çağlar ve ortaklarından istenilen
2 milyar 500 bin dolar… Yeni Bankalar Yasası’na göre adlarını yazamayacağım ama halen takip altında olan iki bankadan istenilen para 4 milyar dolar… Kamu bankalarında batık krediler toplamı en az 10 milyar dolar… Daha yazayım mı?
IMF’den Türk ekonomisine can verecek diye istenilen para ne kadar? 3 milyar dolar. Fazla lafa gerek var mı?
Vergi reformu sırasında ‘Nereden buldun?’ ve ‘Mali Milat’ konusunda bastıran güç, namuslu işadamlarının oluşturduğu örgütlerdi. Çünkü onlar kendilerini hep ‘Kümeste sürekli olarak yolunan kaz’ gibi görüyorlardı. Doğruydu. Ama bankacılık sistemimizdeki hatalar ve rantiye düzeni, vergi ödeyerek yurttaşlık görevlerini sonuna kadar yapan bu namuslu işadamları kitlesini bile geri püskürttü. Çünkü kara lobiler onlara saldırdı. Böylece kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınmasındaki en büyük karar rafa kalktı. Kaybeden vergisini ödeyen, yasasına, vatanına saygılı yurttaş oldu.
Bundan sonraki hamle rantiye sınıfının yakındığı faizden vergi alma uygulamasını ortadan kaldırmaktır. Onu da yapacakları kesin. O zaman paralarını devlete vergi vermek yerine, üretime yatırım yapmak yerine devlet tahviline, Hazine bonosuna, off-shore bankalara yatıranlar kazansın. Stopaj işini de hallettiler mi sıfır vergi ile yüksek faiz kazancı karşısında ‘yeme de yanında yat’ denmez de ne denir? Şimdi bir de Maliye’nin yıllardır uyguladığı üniteler vergi sistemi ortadan kaldırılıyor. Faiz gelirlerinin stopaj yoluyla ‘vergilendirilmesi’ bu anlama geliyor. Modüler anlayış getirilmeye çalışılıyor. Bunu savunanlara ‘bilim’ ödülleri veriliyor. İyi de bu bilgili insanlar, neden diğer gelir türleri için de stopaj yoluyla vergilendirmeyi istemiyorlar? Bunu da isteseler ‘henüz teknik açıdan yeterli düzeye sahip olmayan maliye teşkilatının’ iş yükü de hafifletilmiş olmaz mı?
Türkiye’ye güven azalıyor
Oyunun sadece bizdeki yüzüyle karşımızda bulunduğunu sananlar, yurtdışında Türkiye ve ekonomisi hakkındaki kanıları ve söylenenleri duysalar şaşırırlar. Bir kere Türk bankacılık sektörüne yurtdışında güven azalıyor. Karapara yıkama mekanizmaları gibi görülen onlarca bankanın teminat mektupları artık kabul görmüyor.
Yabancılar kara sektörün baş aktörlerini Türkiye’de iş dünyasının yön verenleri arasında görünce şaşırıyorlar. Tepkilerini dile getiriyorlar. OECD karapara konusunda Türkiye’yi uyarıyor. Dünyanın hangi ekonomik kuruluşu Türkiye’ye gelse karaparacıdan uzak durun diyor. Yasalarınızı çıkartın, önlem alın, batarsınız diyor. Madalyonun bu tarafını görmezden gelmeye daha ne kadar süre dayanabileceğiz ki? Karaparacıların Türk ekonomisine katkısı var demek bir Anadolu atasözünü hatırlatıyor bana: ‘Armutçu dayın, bir armutu bedava verse, diğerini de öteki avurduna sok.’
Kimsenin kimseye bedava verdiği bir şey yok. Ekonomiyi karaparaya teslim ederken oturup iyiden iyiye düşünmek gerek. En çok da TÜSİAD’ın düşünmesi gerek. Onlar vergi verirken, karaparacılar soymaya devam edecekler. İtibarlarını tüketecekler. Üç yıl diye açıklanan bu ekonomik görmezden gelme politikası, sonsuzluk kazanacak. Türkiye her gün kaybedecek. İçte kaynakları tüketilecek. Bugünü kurtardık diyen namuslu işadamı ve tüccar, yarın avazı çıktığı kadar bağıracak. Ama kendisini kime dinletebilecek ki?
IMF’den borç diye talep ettikleri paranın 10 mislini vergi ve ceza diye alacak hanesine yazan devlet parasını alamazken, Maliye ‘Nereden buldun?’ diye soramazken ekonomide düzelme günü kurtarır; yarın başımız beladadır. Vergi sistemini siyasetçilerin keyfine, siyaseti kara paracının, organize suç örgütü liderinin sultasına bırakırsanız yarından korkun. Neden hâlâ kamu bankaları özelleştirilemiyor? Arpalıklar elden çıkartılamıyor? Her yönetim ve denetim kurulu üyeliğine bir eski milletvekili veya militan yerleştiriliyor? İşe göre adam yerine adama göre iş ortamı yaratılıyor. Torpil, iltimas kol geziyor. Ankara zamana yayıyor, unutturuyor, geçiştiriyor. Çünkü halk sistemin uzağında duruyor. Sistem sorunları sahiplenmekten korkuyor, reform yapamıyor. Çünkü sivil inisiyatif haklılığının arkasında duramıyor.
İşte bütün bunlar ortadayken boş lafa gerek yok. Hükümet karapara ve organize suçla mücadelede sorunu halka havale ettiğine göre, halk oturup düşünmelidir. Çünkü soyulan para cebinden çıkıyor