06 Eylül 2001
Yener Yermez dosyası artık DGM’de. Olayı DGM savcılığı soruşturacak. Sorgular sırasında da DGM savcısı hazır bulunmuş. Yermez yakalandığında dile getirdiği ifadelerin aynısını tekrarlıyor. İnandırıcı mı?
Yener Yermez İstanbul’da saklanmış. Hangi güne kadar 3 Eylül saat 21.40’a kadar. O güne kadar İstanbul’da orada, burada kalmış. Sonra aklına Cengiz Uçak adı gelmiş. Gitmiş Üsküdar Harem’den kendisine bir Eskişehir otobüs bileti almış. Cengiz Uçak olarak 9 milyon lira ödemiş. Otobüsün 6 numaralı koltuğunda başlamış kaçış yolculuğuna. İstanbul’dan rahatça çıkmış. Ardından Eskişehir’e ulaşmış. Gene hiç engel yok. En çok polis denetiminin olduğu yerler, otobüs terminallerini kullanmış. Polis onu arıyor, o keyfinde. Dolaşıyor. Eskişehir’den saat 02.00’de 5 milyon 300 bin lira vererek bir bilet daha almış. Yolculuk başkent Ankara’ya. Otobüste 13 numaralı koltukta oturmuş. Cengiz Uçak olarak geziyor. Ama üzerinde Cengiz Uçak adına düzenlenmiş bir kimlik yok. Sadece biletleri alırken bu adı kullanıyor.
RAHAT YOLCULUK
Ankara’ya varmış, polis kontrolü altındaki otobüs terminalinde 10 milyon lira verip bir Kayseri bileti almış. Rahat. Bu sefer 5 numaralı koltuğa oturmuş. Başlamış yolculuğu. Cengiz Uçak olarak devam ediyor yolculuk. Ta ki Kayseri’de yol kontrolünde o polis memuruyla karşılaşana kadar.
Peki ama Cengiz Uçak kim? Cengiz Uçak adı rastlantısal bir buluş mu? Ne ilginç ki, Cengiz Uçak adlı bir eski ülkücü var. Ankara’da ülkücü eylemlere katılmış. Güvenlik kuvvetlerinin kayıtlarında bu adla ilgili bilgiler mevcut. Ad rastlantısal olarak seçildiyse bile şaşırtıcı.
Ayrıca Yener Yermez’in cezaevi kimliği ülkücü. Bu kanada yakın.
Yermez olayla ilgili anlatımlarında bir senaryonun güçlü savunucusu. Kaçtıktan sonra nasıl saklandığı, parasal durumu hep soru işaretleriyle dolu. Olay ile ilgili anlatımları da çelişkili. Yapılması gereken şey bu çelişkilerden olayları sıyırıp, gerçeğe ulaşmak. Gerçek bu olayda bu denli basit gelmiyor bana. En azından deliller gösteriyor olayın bu kadar basit olmadığını.
Şimdi tekrarlıyorum. Yermez’in asker dolabında çıkan pantolonda bir damla kan var. Oysa her tarafı kan gölünde bırakan bir eylemde Yermez kan lekesi almadan bunu nasıl gerçekleştirdi? Yermez, asker kimliğiyle geziyor ortalıkta, neden o kimliği yok etmedi? İki kez bıçakladım, sonra döndüm tekrar vurdum diyor. İyi de mezarlıkta gittiği yönde kan izleri de yok. Mezarda vurdum diyor, ceset mezar dışında ve mezar içinde tek kan lekesi yok.
Sizce de bunlar garip değil mi?
BIÇAK NASIL ARANDI?
Bu kaçışta polisin iyi koordine olamadığı ve zanlıyı yakalamak noktasında elinde teknik izleme olanaklarının dışında bir araç bulunmadığı hemen kendini gösteriyor. Yeniden yapılanma polis için kaçınılmaz.
İstanbul’da polis olay yeri inceleme ekipleri açısından yetersiz, bıçak doğru düzgün arama yapılsa ilk gün bulunabilirmiş. Olayı terörle mücadele ekiplerinin soruşturması bir başka yetersizlik noktası. Ayrıca takip işleminin teknik olanak olmadan yapılması konusunda da büyük aksamalar gözleniyor.
Bir de Üzeyir Garih ile ailesi ve ortakları olaylarla ilgili olarak bildiklerini hiç açıklamıyorlar. Örneğin şirket olarak aldıkları tehditler, Türk mafyasıyla ilişkiler, yurtdışında aldıkları veya almak istedikleri işler ve bunlarla ilgili rakip çatışmalar hiç gündemde yok. Oysa Alarko adı benim dosyalarımda İSKİ skandalından tutun, daha pek çok karışık ilişkiler yumağında yer alıyor. Konuşmaları daha çok Garih’in mümtaz kişiliği üzerine. Ona itiraz yok. Oysa bu cinayetin gizleri konusunda anlatacak çok şeylerinin olması lazım. Gerçeğin ortaya çıkması sadece ertelenebilir. Ama asla engellenemez. Bu cinayette de bu kural geçerli olacaktır. Zaman bize gösterecek.