04 Kasım 2003
TBMM Yolsuzluk Komisyonu raporu bugün Meclis Genel Kurulu’nda ele alınacak. Türkiye’nin son 20 yılında politikacılardan kim var kim yok hepsi Yüce Divan’a yollanacak. Yollanacak diyorum, çünkü başka bir seçenek yok. Niye diye sorarsanız, işi siyasetçi yaptığı için, siyasetçinin derdi yerel seçimler olduğu için dosyaların tamamının Yüce Divan’a gitmesi dışında bir siyasi alternatif görmüyorum AK Parti ve CHP için.

Yolsuzluk konusunda Türkiye oligarşisinin en çok dokunulan ve dokunula dokunula duyarlılığı yitirttirilen kesimini siyasetçiler oluşturuyor. Aslında yolsuzluğun su başını tutan kirli bürokrat ile kirli işadamına şu ana kadar kimselerin dokunduğu yok.
Yargı ne olacak
Türkiye’de sistem hep ne yazık ki zorla işletildiği, yargı ve yargıç bağımsızlığı dokunulmazlığı olmadığı, kuvvetler ayrılığı ilkesi bir türlü yerleştirilemediği için hukuk ve meşruiyet kavramları tartışılıp duruyor. Türkiye’nin yolsuzluklarla mücadelede siyaset yerine yargıya güven duyması, yargının peşinden gitmesi, işi yargıya havale etmesi gerekiyor. Ama bu olmuyor. Neden? Çünkü merkezi otorite ve ona bağlı sistem oligarşisi, kendisini ayakta tutan mafya düzeniyle birlikte yargının da, namuslu bürokrasinin de, siyasetçinin de dümene geçmesine engel oluyor.
Bundan nasıl kurtulacağız? 1946 sonrasında ortaya çıkan bu kirli oligarşiyi nasıl yok edeceğiz? Burada kilit TBMM. Meclis ne zaman ki hafiyecilik oynamayı bırakır, bataklığın kendisini kurutmak konusunda yol alırsa, o zaman bu işler engellenir. Türkiye’de yolsuzluk komisyonlarının sayısı unutuldu. Her dönem Meclis’te yolsuzluk komisyonları, kirli ilişkileri aydınlatma komisyonları kuruluyor. Sonuç nedir bugüne kadar? Hiçbir şey. Sonuçsuz kalan her çalışma, siyasete ve Meclis’e olan güveni sarstı. Siyasetçi yolsuzluk mücadelesini, halkın duyarlılığı nedeniyle muhataplarına karşı bir silah olarak kullandı. Bütün bu göstermelik mücadelelerin, siyasi entrikaların halk üzerinde bıraktığı etki, seçtiğine, sesi olan partiye, siyaset kurumuna kin olarak geri döndü.
Güven çok önemli
Meclis’in bu ayıpları temizleyip yol alabilmesi ve halkın güveninin yeniden siyaset ve kurumlarına yönelebilmesi için yasa yapmak gerekiyor. Bilgi Edinme Yasası bu konuda atılan köklü ve iyi örneklerden biri olmuştur. Bu konuda AKP ve CHP’yi kutlamak gerek. Ama bu yetersizdir. Bunun arkasından dokunulmazlıkların, yargı reformunun gelmesi gerekiyor. Bir gün de bana lazım olur anlayışının, Ankara ve İstanbul’da çöreklenmiş sistem oligarşisinin ve düzenlerinin yıkılması gerek. Şeffaf toplum olmak gerek. O zaman rüşveti vermek isteyen de, kamu kaynaklarını eş, dost arasında paylaştıran da, ihale düzenini rant düzenine çeviren de su gibi ortaya çıkar. Türkiye’de kamu bankacılığını Hazine’yi soymak olarak algılayıp kredileri götürenler, buna göz yumanlar, arkalarındaki kirli işadamları, siyasetçiler yok olur gider şeffaf devlet idaresinde.
Taşra yönetimi
Türkiye’nin kamu yönetimi yeniden yapılandırılırken, yolsuzluk konusunda mücadele yapılandırmasının eksik bırakılması hatadır. Merkezinde oligarşiye, taşrasında eşraf, ağa ve mafyaya teslim olmuş bir Türkiye’nin bunlarla mücadele etmeden, az gelişmişlik zincirini kırmadan böylesi bir düzenlemeye geçişini radikal ve kaotik bir karar olarak algılıyorum. Önümüzdeki dönemde taşradan yükselecek feryatları dinleyeceğiz. Bunlar en çok partizanlık yoluyla yapılacak kayırmalar ve yolsuzluklar noktasında olacaktır. Hükümet bunu gözden kaçırırsa çok şeyi kaybeder Türkiye.