14 mart 2001
Dünya Bankası’nın yolsuzlukla mücadele eden birimlerinde görev almış bir yetkili ile konuşuyordum. Bana Afrika’da memurlarına maaş vermeyen bir ülkenin devlet başkanının sözlerini aktardı:
“Bunlara ne maaş vereceğiz. Fazlasıyla halktan alıyorlar zaten.”
Daha sonra yapılan incelemelerde devlet başkanının da borç olarak ülkesine aldığı paraları, zimmetine geçirip İsviçre’ye kaçırdığını saptamışlar. Yani yolsuzluk kocaman bir bataklık olup ülkeyi yutmuş.
1971 yılından bu yana Türkiye’de bütçe dışı kalemlerde, gizli bütçe gibi hükümetler tarafından kullanılan ama kaydı tutulmayan, yani nereye harcandığı bilinmeyen para tutarı 161 milyar dolar. Kimseden hesap sorulmuş mu? Hayır. Bu uygulamadan vazgeçilmiş mi? Hayır. İtalya’da mafya ve yolsuzlukla mücadele savaşında onlarca savcı, yargıç, yüzlerce polis, politikacı, gazeteci kurban verildi. Türiye’de niye böyle olmuyor dersiniz? Çünkü yolsuzlukla mücadele edilmiyor, sivrisinek avlanıyor. Hele bataklık kurutulmaya başlansın, o zaman seyredin gürültüyü. Siyasetçisi, satılık memuru, işadamı, işbirlikçi gazetecisi, mafya ve derin devlet o zaman neler yapacak…
Aklıma geldi şimdiden sorayım. Türkiye, memur maaşlarını ekonomik kriz böyle devam ederse, nasıl öder sizce?
Jandarma Turgay Ciner’in merkezine girdi
“Beyaz Enerji” operasyonunda dün ilginç bir gelişme yaşandı. Turgay Ciner’in şirketinin merkezine ve enerjiyle ilgili birimlerine giden jandarma, buralarda bulunan bilgisayarlardaki bilgilerden örnekler aldı.
Ciner, enerji konusunda önemli bir ad Türkiye’de. “Beyaz Enerji” operasyonunun soruşturmasında Ciner’in şirketinin yetkilileri rüşvet veren taraf olarak suçlanıyorlar. Jandarma’nın gelişiyle ilgili olarak Turgay Ciner ile de konuştum. Aktardıkları şöyle:
“Beyaz Enerji operasyonuyla ilgili olarak dün geldiler. Baskın şeklinde olmadı. Bizden bazı dosyalarla ilgili bilgi istediler. Biz de bu bilgileri bilgisayarlarımızdan kopyalayarak çıktı aldık. Bunları kendilerine verdik. Dosyada bizimle ilgili soruşturma konuları da var. Bunlarla ilgili. Bizim bilgisayarlarımızda, dosyalarımızda bulunan bilgiler emre amadedir. Biz kim isterse ona bunları veririz.”
Kamu bankalarında yaşananlar
Kamu bankaları üzerinden siyasetin bittiğini, pabucun pahalı olduğunu gören siyasetçiler, dün ilanen duyurdular:
Kamu bankalarında yönetim bağımsız üst kurula devredilecek. Çünkü dün de yazdığımız gibi “Çayın taşı da kuşu da bitti”. Amerikan reçetesinde de bunun yazılı olduğunu gören ve az yemeleri gerektiğini anlayan sistem çalıştırıcıları, durmak zorunda kaldılar. Bugün, Halk, Ziraat, Emlak adlarıyla anılan ve 20 milyar dolar görev zararları bulunan kamu bankalarından siyasilerin elleri çekiliyor. Çünkü bankalarda yiyecek bir şey kalmadı. Onlar artık birer yük. Ama zararın neresinden dönülürse kar. Yarın bu bankaların içi doldu mu, siyasetçilerin geri dönmelerini engelleyecek düzenlemeleri de, şimdiden yaptırmak lazım. Bunun içinde ben “Haydi bastır Amerika” diyorum.
Bataklıkta köşe dönmece
İki fakülte arkadaşı yıllar sonra sokakta karşılaşır, biri diğerini eve yemeğe davet eder…
– Oğlum bu ne ev böyle be… Şu salonun büyüklüğüne bak! Nereden buldun bu kadar parayı?
– Gel göstereyim… Bak şu pencereden… Şuradaki otoyolu görüyor musun?
– Evet.
– 20 milyon dolar tuttu, 25 milyon dolara fatura ettik, farkı cebe indirdik.
İki yıl sonra arkadaşlar yine karşılaşır.
– Gel bu sefer ben seni davet edeyim, bize gidelim…
– Yuh! Şuraya bak… Vay anam vay! Oğlum sen bizim eve saray diyordun, bu ne böyle. Bizimki bunun yanında müştemilat olmaz valla, saray asıl burası.
– Gel nasıl yaptığımı sana göstereyim, geç şu pencerenin önüne, bak şurada otoyolu görüyor musun?
– Hayır!
– İşte!!!