16 Kasım 2001
Türkiye yolsuzluk sarmalının en köklü ve derin darbelerini yemiş bir ülke. Bununla beraber yolsuzluk o kadar büyük bir kabul ve uygulanma alanı buluyor ki kesilmesi noktasında önlemler ancak mehter adımıyla gerçekleşebiliyor. Bu nedenle de yolsuzlukların ucuna, köküne bir türlü ulaşılamıyor.
Yolsuzlukla mücadelenin polisiye yöntemlerle olmayacağını, bundan başarı sağlanamayacağını hep yazdım, söyledim. Çünkü dünyada bu yöntemle yapılmıyor. Bir süre böyle oluyor, sonra hemen yolsuzluğa yol açan siyasi, idari tasarruflar yasal duvarlarla engelleniyor. Tıkanıyor. Bizde ise şov kısmı uzadığı için polisiye ve adli bölüm cafcaflı, sonuç ve yasal önlem bölümü ise hüzünlü oluyor. Yolsuzlukla mücadele etmesi gereken parlamento kandırılıp, korkutulup sındırılıyor ve tepki yasalarıyla iş içinden çıkılmaz hale getiriliyor. Son DGM düzenlemesi böyle bir uygulama. Sanki ağır cezalarda savcılar ve yargıçlar yok. Sanki onlar bu toplumda yaşamıyor. Sanki oralardan DGM’lerden farklı sonuçlar elde edilecek. Siyasetçi ve bürokrat çoğunluğu madem DGM’lerden bu kadar korkuyor, neden bunların kapatılmasına karşı? Siyasetçiler ve bürokratların bir kısmı yargıya karşı inanılmaz bir ayıp işlediler son dönem düzenlemeleriyle. Yasa yapma gücü böylesine kullanılabilir mi? Yaptıkları yasalar Çankaya’dan vize alır mı bilemem, ama ayıpları hep akıllarda kalacak.
Parlamento neresinde?
Sonuçlar ortada. Polisi ortaya yere sürüp, olayların arkasında kaybolan savcılar topluluğu ve yargı heyetleriyle yolsuzlukla mücadele edilmeye çalışıldı. Bir tarihi fırsat harcandı. Bunda Sadettin Tantan’ın büyük günahı vardır. Olayları Meclis’e taşıyıp, yasalarla sorunu çözme yoluna gitmesi gerekirken, işi hırsız, polis oyununa dökmüş ve bugünkü ortamın doğmasına yol açmıştır. Bütün dünya yolsuzlukları parlamentosuna temizletti. Biz parlamentomuzdan kaçırdık. Yolsuzluk bugün de tıpkı dünkü gibi MGK’nın da altını çizdiği üzere Türkiye’nin en öncelikli tehdit değerlendirmesindedir.
Bugün ekonomi denizinin bittiğini, geminin karaya oturduğunu, bunda yolsuzluğun ve çarpık sistem çarkının etkin olduğunu anlamayanlar Türkiye için ne yapabilir ki? Bugün borç geliyor diye sevinenler yarın borç vermiyorlar, ülkenin bir kısmını satalım derler. Türkiye’nin borca değil, yeniden tepeden tırnağa yapılanmaya ihtiyacı var.
Ankara bunu anladı da, eteğinden çekiştiren çok. Bir de o eteğinden çekiştirenleri savurup atsa, kendine gelecek, Türkiye’yi ayağa kaldıracak. Bunu yapabilirler mi dersiniz? Belki de yaparlar…
Ali Fevzi Bir’in açıklaması
Ömer Lütfü Topal’ın öldürülmesi olayından dolayı yargılanıp, delil yetersizliğinden beraat eden Ali Fevzi Bir açıklama yolladı. Açıklamasını bazı adları saklayarak aynen yayınlıyorum.
“Sayın özkan
Milliyet gazetesinde köşenizde yazdığınız yazıyı dikkatle okudum. Hakkımdaki yanlış bilgilere ve düşüncelerinize hayret ettim. Sizin gibi deneyimli bir gazetecinin ….. vari bu yazısı beni bu konudaki düşüncelerimi belirtmeye itti.Ben hayatımın hiç bir döneminde, devletin örtülü faaliyetlerini gerçekleştirdiğimi belirtmedim ve bununla övünmedim.Yine hayatımın hiç bir döneminde, uyuşturucu ve haraç işleriyle ilgilenmedim ve bu tür işlere bulaşmadım. Bu tür işlere adımın karıştırılmamasına da her zaman özen gösterdim.Benimle ilgili bilgi alınabilecek en iyi kaynak elbetteki yine kendimdir.Bu güne kadar hiç bir gazeteciyle konuşmamama rağmen bundan sonra da hakkımda yanlış bilgiler verilmemesi için benimle görüşülmesini istiyorum. İyi çalışmalar dileğiyle.Ali Fevzi Bir”