20 Mayıs 2003
Her duyduğunuza sakın inanmayın. Örneğin ‘Yolsuzluk ve hortumculuk bitti, ekonomi düzeliyor’ diyorsa herhangi birisi, sakın ola ki inanmayın. Nasıl bitmiş yolsuzluk ve hortumculuk? Hangi yasal düzenlemeler yapılmış? ‘Ankara’dan bir daha hiçbir şey istemeyeceğiz’ diyenlerin, Ankara seferleri sona mı ermiş? Ne olmuş da bitmiş yolsuzluk ekonomisi?
Türkiye’nin en önemli sorunlarından birisi yolsuzluk. Ama bu konuda hükümetin şu ana kadar yaptığı tek şey belediye zamanlarında, geçmiş dönemlerde kendileri hakkında soruşturma yapan müfettişlerle, polisleri görevden el çektirip, olumlu raporlar yazanları üst görevlere getirmek oldu. İyi de yolsuzluğa ne oldu? Hani dokunulmazlıkların kaldırılışı? Hani şeffaflık yasaları, hani kayırmacılıkla, rüşvetle, irtikapla, çeteyle, ihalelerle ilgili yasal düzenlemeler? Bunların hiçbiri ortada yok, ama yolsuzluk ve rüşvet durdu. Hayırlı olsun!
* * *
Türkiye’de veya dünyanın herhangi bir yerinde yolsuzluk ile mücadele polis copuyla, kelepçeyle yapılmaz. Yolsuzlukları polisle, müfettişle, diğer denetim elemanlarıyla ortaya çıkartırsınız. Ama bunlar asıl kaynakla mücadele edemezler. Bataklıkla mücadele için yasal düzenlemelere ihtiyaç vardır. Sistemi, yani yolsuzluğu yaratan düzenlemeleri ortadan kaldıracaksınız. Oligarşik bürokrasinin, kirli siyasetin, çetelerle bağını keseceksiniz. Ama hükümetin böyle bir uygulaması halen yok. Hükümet daha çok oy tabanının istekleri doğrultusunda yapması gereken işlerle meşgul. Onlar akıllarını gelecek yerel seçimlere takmışlar. Türkiye’nin beklentisi ve ihtiyaçları farklı oysa.
* * *
Türkiye 3 Kasım seçimleri öncesinde nelerden bunalmıştı?
Yoksulluktan: Ne değişti? Yolsuzluktan: Ne düzeldi? Siyasi istikrarsızlıktan: Giderilebildi mi?
Türkiye’de yoksulluk, yolsuzluğu getiriyor. İnsanlar ahlaklarını, düzeni, yasaları hiçe sayarak üç kuruşluk günlük menfaatleri uğruna kendilerini, ülkelerini tüketiyorlar. Rüşveti veren ile alan arasında ahlaki tükenmişlikte bir fark yok. Her ikisi de çocuklarının, kendilerinin yaşayacağı yılları karartıyor, yok ediyorlar. Siyasi istikrarsızlık da insanların güvenini, umudu, gelecek düşlerini alıp götürüyor.
Bu ülke adam olmaz inancının kaynağında bunlar yatıyor. İşleri sorunlara siyasi çözümler üretmek olan politikacılar, toplumsal mutabakatların olmadığı konularda ve sadece oy kaygısıyla hareket etmeye başlıyorlar. Sonuç ortada; kurumlar ve kişilerarası çatışmalar yaşanıyor. İşte o andan itibaren ister Meclis’teki çoğunluğun sesi olsun, ister azınlığın, geri saymaya başlıyor partilerimiz. Bugün siyaset kurumunun tükenmişliğinin ardında da bu var.
Anlayışlar değişmeden yeni olunmaz.Yeni olmak için yeni kavramların, tutumların, eylemlerin adamı olmak gerek. Eskiler de yeni gibi davranırlar. Ama yeni, farklı bir şeydir. Eski olmak kötü değildir. Yeter ki değişime uygun davranılsın. İhtiyaçlar ve karşılıkları konusunda yeni yollar bulunabilsin.Türkiye kendini kurtaracak formülü arıyor. Ama bir türlü bulamıyor. Neden? Çünkü aslında söylemde aynı, ama iş eyleme dönüştü mü farklı davranan birçok insan politikada. Bunlar bizim insanlarımız. Başka ülkelerden getirmiyoruz. Yolsuzluk yapanların da bizim insanlarımız olduğu gerçeğini değiştiremeyeceğimiz gibi.
* * *
İnsanları değiştiremeyeceğimize göre, tıpkı yolsuzlukta olduğu gibi, insanlarla uğraşarak çözme hatasından dönmeliyiz. İnsanlarımızı, eğitimimizi düzenleyerek ve düzelterek, daha çok bütçe ayırarak iyi, doğru ve güzel olana yönlendirebiliriz.
Ama en önemlisi yolsuzluk ve siyasetin diktatörlüklerini, lider eyyamcılığını ortadan kaldırmak ise, bunları ancak yasal düzenlemelerle hayata geçiririz.Yoksa her seçtiğimiz kendisini kral zanneder, biz de ona boyun eğeriz.