24 Temmuz 2003
Türkiye’de yolsuzlukla mücadele için en önemli araçlardan biri ihale düzenidir. İhale düzeni ne kadar şeffaf, denetlenebilir ve sistem içinde iş kalitesinin her aşamada kontrolü sağlanabilirse o kadar iyi olur. 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nda yapılmak istenen değişiklikler Türkiye’de yolsuzlukla mücadelede önemli bir yer tutmaktadır. Bu nedenle ihale yasasının iyi hazırlanması şarttır. Yolsuzluk komisyonunun suç duyurularına bakın hepsi ihalelerle ilgili. Sistemin düzeltilmeye başlanacağı yer öncelikle ihale düzenidir.
KİT boşluğu
Yeni yasal çalışmalarda KİT’ler kapsamda gösterilmekle birlikte, esas itibariyle 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamından çıkarılmakta, tüm alımları ve yapım işleri için eski mevzuatları da kendiliğinden yürürlüğe girmeyeceğinden tamamen başıboş bırakılmakta.
Tasarıyla, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun kapsam başlıklı 2’nci maddesinin (b) bendinde KİT’ler, kanun kapsamında korunmakla birlikte aynı kanunun 3’üncü maddesinin (g) bendi ve geçici 4’üncü maddesinde yapılan değişikliklerle 2 trilyon TL’ye kadar tüm alımları Kanun’dan istisna tutulmuş ve bu istisna alanındaki alımları için herhangi bir usul ve esas öngörülebilmesi imkansız hale getirilmiş.
Devletin, ticari ve sınai faaliyet gösteren şirketlerinin, idari nitelikte ve kamu hizmeti ağır basan hizmet üreten birimlerinden farklı alım usullerine tabi tutulmak gereğinden bahsedilebilir. Ancak, bu alanın hiçbir usul ve esasa bağlanmaması nasıl açıklanacak.
Tasarıdaki düzenlemeye göre, KİT’lerin ve kamu şirketlerinin ticari ve sınai faaliyetleri çerçevesinde doğrudan mal ve hizmet üretimine veya ana faaliyetlerine yönelik ihtiyaçlarının temini için yapacakları, bedeli 2 trilyon TL tutarını geçmeyecek mal veya hizmet alımları Kanun’dan istisna tutulmaktadır. Bu istisnaya ilişkin olarak, usul ve esas belirlenmeyince ne olacak?
Hiçbir usul ve esasa bağlı olmaksızın ve tabiatıyla ihale bile yapılmaya gerek kalmaksızın mal ve hizmet temini imkanı tanınması, ne hukuk devleti ilkeleri, ne idari faaliyet gerekleri, ne kamu malının korunabilmesi ve ne de yolsuzluklarla mücadele amacıyla bağdaşmaz. Bu hatanın acil giderilmesi gerekiyor.
Eksikler
Enerji, ulaştırma, telekomünikasyon ve su sektörlerinde faaliyet gösteren işletme ve şirketler, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamından çıkarılmakta. Emanet usulü yeniden canlandırılmakta. Oysa emanet usulü en çok eleştirilen yöntemlerin başında geliyordu. İdarelerin kendi kurdukları şirketlerin kendi ihalelerine katılabilmesine olanak tanınmakta. Bu durumda seyredin bundan sonra olacakları. Nasıl denetleyeceksiniz, işi hangi kalitede bitirteceksiniz. Böyle bir yasal düzenleme yarın büyük hatalarla sonuçlanır. Vakıf üniversiteleri, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’ndan muaf tutulmakta. Danışmanlık hizmet alanı kısıtlanmakta. Oysa bu zaten eksik olan teknik ve idari bilgiden sistemin yararlanmasını sağlıyordu. Bu olmayınca sorun büyür. Olunca ne oldu diyorsanız, o da ayrı bir dert tabii. Doğrudan temin bir ihale usulü olmaktan çıkarılmakta ve genişletilmektedir. Kanundan istisna tutulan alımların kapsamı genişletilmektedir. Kamu İhale Kurumu’nun bağımsızlığı ve özerkliği, mali özerkliği elinden alınmak ve gelirleri kısıtlanmak suretiyle ortadan kaldırılmaktadır. Bunun yerine kurum da denetlenir hale getirilip, sistemin liberalleşmesi sağlanmalı.
Eğer bu ihale bataklığını böyle devam ettirirsek, Türkiye’de her şey kötü olur. Yolsuzluk mücadelesi de ‘senin hırsızın kötü, benim hırsızım iyi’ mücadelesine dönüşür. Bilginize.