14 Ağustos 2001
Yolsuzluk ne sadece Türkiye’ye ne de diğer gelişmekte olan veya yoksul kalanlara özgü bir kavram. Batılı büyük devletler ve yeni çağın yeni gücü Amerika, yolsuzluk konusunda bize nal toplatır. Hele rüşvet verme ve adam satın almada, yani rüşvetin kaynağında onlar bulunur.
Ama Türkiye’deki gibi yaygın, kabul gören ve kuralları olmayan bir rüşvet çarkını başka ülkelerde zor bulursunuz. Birkaç Afrika ülkesinde memurlara maaş ödenmeden, rüşvetle geçinmelerinin sağlandığını Dünya Bankası’nın raporlarında okumuştum. Belki bir biz, bir onlar örnektir.
Alan razı veren razı
Yaygınlık günlük yaşama sinmişliği gösterir. Belediyede işinizi yaptırırken verdiğiniz rüşvet sizi rahatsız ediyor mu? Ya alan memur, onun herhangi bir sıkılma durumu var mı? Her ikisinin de yanıtı, “hayır”. Sokakta “Benim memurum işini bilir” felsefesi tutmuştur. Alan razı veren razı, herkes kendini böyle savunmuyor mu?.. Rüşvet yaygınlaşmış, kabul görmüştür. Rüşvet ile ilgili uluslararası kurallar Türkiye’de geçersizdir. Bir ülke düşünün rüşvet olarak gayri safi milli hasılasının neredeyse dörtte birini yemiş, bitirmiş olsun ama çalanlardan bir kuruş tahsil edemesin! Orası Türkiye işte.
Şimdi yoksulluk ve yolsuzluk birlikte koşuyorlar. Çünkü yolsuzluk mücadelesini sadece polisiye tedbirlerle yürüten ve bu yolla siyasi kahraman olmaya çalışanları alkışladık. Hata ettik. Aynı hataları sürdürüyoruz. Temiz toplum mücadelesinde son iki yılda uğradığımız kayıp büyüktür. Temiz toplum mücadelesi ülkelerin parlamentoları bu işi yüklenmeden hiçbir yerde başarılamıyor. Bizde de başarılamadı.
Rüşvet İzleme Kurulu ne yapacak?
Modaya uygun olarak bugünlerde kurullar kanalıyla mücadeleye devam kararı alınmış. Rüşvet ile mücadele için Dünya Bankası proje geliştirin demiş ya, bizim her şeyi bilen Hazine oturmuş, hemen rüşvetle mücadele çalışma grubunu kurmuş.
Türkiye’de en büyük yolsuzluk, adı üstünde “hortumlama” faaliyeti, bankacılık sektöründe yaşandı. Halk bunun için adına “hortum” dedi. Peki bu büyük yolsuzluk olayının yaşanmasına yol açan izinleri kimler verdi? Denetimsizliği kimler yarattı? Hazineciler. En çok soyulan yer neresi: Hazine. Şimdi kirletenlere gücü yetmeyenlere “Bu işi temizleyin” deniliyor. Olacak şey mi?
Türkiye’de hayali ihracat, teşvik, bankacılık izni gibi ne kadar olay varsa, izni hep aynı kadronun elinden çıktı. Türkiye’yi bugün temizleme görevi yine onlara veriliyor. Dünya Bankası ne yapmaya çalışıyor dersiniz?
Bürokrat bürokratın kurdu
Yolsuzlukla Mücadele Çalışma Grubu Hazine’de çalışmalarına başlamış. İyi de bürokrat bürokratı, polis polisi, yargı mensubu yargı mensubunu gözleyecek, izleyecek ve rüşvet raporları yazacaksa yandık. Şimdi bir çalışma grubu polisçe, bir çalışma grubu jandarmaca, bir çalışma grubu ilgili bakanlıklarca kurulur, herkes yolsuzluğu bırakır, birbirlerini takibe takılır.
Bu arada yolunu bulanlar rayici yükseltip rüşvete, hortuma devam ederler. Cambaza bak mantığı.
Türkiye’de bu işlerle uğraşması gereken MASAK (Mali Suçları Araştırma Kurulu) yatıyor, neredeyse hiçbir şey yapmıyor, işi olmayanlar kendine iş yaratmaya çalışıyor.
Beyler yolsuzlukla mücadele yasayla yapılır. Yasayı Meclis yapar. Sonra savcı ve yargıç devreye girer. Hukuku dışlar, parlamentoyu suçlar, bürokratla iş tutarsanız yetersiz kalırsınız.
Konferansa evet, kurula hayır
Türkiye’de temiz toplum için, rüşvetle mücadele kurullarına ihtiyaç yok. Hukuka ihtiyaç var. Hukuku uygulayacak hukukçulara; savcıya, yargıca ihtiyaç var. Adaleti bağımsız, eğitimi, vicdanı hür yapıları ancak hukuk içinde bulabiliriz. Bürokrasi kendini kurtarmak için göz boyarsa ne yapacağız? MASAK ne ümitlerle kuruldu, ne oldu? Şimdi şantaj mektupları kovalıyorlar.
Yolsuzlukla mücadele konferansına evet, çalışma grubuna hayır. Gün gelecek bu kurullardan nasıl kurtulacağımızı düşüneceğiz. Hukukun kılavuzluğu dururken, yasa yapmak varken bu kurul nereden çıktı? Bürokrat bürokratın kurdu olur da kim namuslu, kim değil onu nereden bileceğiz? İnsanoğlu kavun misali değil ki…